ADD, Uğur Mumcu'yu Basın Açıklamasıyla Andı
Akhisar: (Kenan MOLLA)
Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) 24 Ocak Uğur Mumcu’nun ölümünün 23.ci yıldönümünde Ahmet Kayalı İş Hanındaki Lokalinde yaptığı basın açıklamasıyla Uğur Mumcu'yu andı. Basın açıklamasını ADD Başkanı Av. Günhan Bakırlıoğlu okudu.
Av. Günhan Bakırlıoğlu okuduğu basın açıklamasının tam metni;
DEVRİM ŞEHİTLERİMİZİ SAYGIYLA ANIYORUZ
Bağımsızlık, özgürlük ve demokrasi mücadelesinin saygın isimleri olan değerli gazeteci-yazar Uğur Mumcu ile Atatürkçü Düşünce Derneği'nin kurucu Genel Başkanı, seçkin hukuk bilgini Prof. Dr. Muammer Aksoy'un alçakça pusular kurdurularak öldürülüşlerinin yıl dönümü günlerini alan 24 - 31 Ocak tarihleri arasını, “Adalet ve Demokrasi Haftası” olarak anıyoruz. Atatürk’ün ölümünün ardından devrim karşıtı sürecin başlamasıyla birlikte Cumhuriyetin temel niteliklerine, Atatürk ilke ve devrimlerine yönelik her türlü saldırı giderek artmış ve AKP iktidarı döneminde de doruk noktasına ulaşmıştır.
Cahil bırakılmış halkın dinsel inançlarını sömüren tarikat ve cemaatlerin giderek güçlendiği, Emperyalizmin “Büyük Orta Doğu Projesi” eş başkanlığı üstlenilerek girişilen “Ülkenin bölünüş müzakerelerinde” hayli mesafe kat edildiği, komşu ülkelerle savaşın eşiğine gelindiği, iç huzurun ve toplumsal barışın büyük yara aldığı, ekonominin küresel sermayeye tek taraflı bağlandığı, eğitimin çağdaş ve bilimsellikten hızla uzaklaştırıldığı bir ortamda, Uğur Mumcuları, Muammer Aksoyları, Ahmet Taner Kışlalıları, Bahriye Üçok'ları her zamankinden daha fazla arıyor, özlüyoruz.
Üstelik, Demokrasiyi ve hukuku kullanarak Laik Cumhuriyeti bir Din Devletine (Çağdaş hukuku Şeriat hukukuna) dönüştürmek yolunda oynanan nafile oyunlara bundan böyle de devam edileceği anlaşılmaktadır. Bunun işareti yine Cuma Namazı iznini düzenleyen Başbakanlık Genelgesiyle ortaya konmuştur.Öte yandan, ne yazık ki, Uğur Mumcu da dahil, pek çok gazetecimizi, aydınımızı, bilim adamımızı ve daha nice yurtsever insanımızı acımasızca ve hunharca katleden caniler henüz yakalanmış değillerdir.
Şüphesiz ki ölüm emirlerini verenler, bu pusuları ve kumpasları kuranlar Türkiye'yi sevr antlaşmasından bu yana parçalayıp yok etmek isteyen emperyalizm ve onun yerli işbirlikçileridir. Bu aydınlanma düşmanları, 1930′larda Mustafa Fehmi Kubilay’ı aramızdan alanlardı. Ve onlar, iyi bilmeliler ki, tarihsel – toplumsal belleğimizin bir kenarında silinmeyecek biçimde yazılıdırlar.
Yine onlara sesleniyoruz: Çağdaş bir toplum ülküsüyle kurulmuş Laik ve Demokratik Türkiye Cumhuriyeti, her türlü engel ve sorunları aşarak, çağdaşlaşma yolundaki tarihsel yürüyüşünü sürdürecektir. Laik Cumhuriyeti ve Atatürk Devrimlerini korumak, savunmak yolundaki şehitlerimiz unutulmayacak, eninde sonunda Cumhuriyet kazanacaktır.
Basın açıklamasının sonunda ADD Başkanı Av. Günhan Bakırlıoğlu, Uğur Mumcu'nun "Vurulduk Hey Halkım" şiirini okudu.
VURULDUK EY HALKIM UNUTMA BİZİ...UĞUR MUMCU
Dağ gibi, karayağız birer delikanlıydık.Babamız, sırtında yük taşıyarak getirirdi aşımızı, ekmeğimizi. Arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken bizler bir mum ışığında bitirdik kitaplarımızı. Kendimiz gibi yasayan binlerce yoksulun yüreğini yüreğimizde yaşıyarak katıldık o büyük kavgaya. Ecelsiz öldürüldük. Dövüldük, vurulduk, asıldık,
Vurulduk ey halkım unutma bizi. Yoksulluğun bükemediği bileklerimize çelik kelepçeler takıldı. İşkence hücrelerinde sabahladık kaç kez. İsteseydik, diplomalarımızı, mor binlikler getiren senetler gibi kullanırdık. Mimardık, mühendistik, doktorduk, avukattık. Yazlık kışlık katlarımız, arabalarımız olurdu. Yüreğimiz, işçiyle birlikte attı.Yaşamımızın en güzel yıllarını, birer taze çiçek gibi verdik topluma.Bizleri yok etmek istediler hep.
Öldürüldük ey halkım, unutma bizi.
Fidan gibi genç kızlardık. Hayat, şakırdayan bir şelale gibi akardı gözbebeklerimizden. Yirmi yaşında, yirmi bir yaşında, yirmi iki yaşında, işkencecilerin acımasız ellerine terk edildik. Direndik küçücük yüreğimizle, direndik genç kızlık gururumuzla. Tükürülesi suratlarına karşı bahar çiçekleri gibi. Utanmadılar insanlıklarından, utanmadılar erkekliklerinden.
Hücrelere atıldık ey halkım, unutma bizi…
Ölümcül hastaydık. Bağırsaklarımız düğümlenmişti. Hipokrat yemini etmiş doktor kimlikli işkencecilerin elinde öldürüldük acınmaksızın. Gelinliklerimizin ütüsü bozulmamıştı daha. Cezaevlerine kilitlenmiş kocalarımızın taptaze duyularına, birer mezar taşı gibi savrulduk. Vicdan sustu. Hukuk sustu. İnsanlık sustu.
Göz göre göre öldürüldük ey halkım, unutma bizi…
Kanserdik. Ölüm, her gün bir sinsi yılan gibi dolaşıyordu derilerimizde. Uydurma davalarla kapattılar hücrelere. Hastaydık. Yurt dışına gitseydik kurtulurduk belki. Bir buçuk yaşındaki kızlarımızı öksüz bırakmazdık. Önce kolumuzu, omuz başından keserek yurtseverlik borcumuzun diyeti olarak fırlattık attık önlerine. Sonra da otuz iki yaşında bırakıp gittik bu dünyayı, ecelsiz.
Öldürüldük ey halkım, unutma bizi…
Giresun'daki yoksul köylüler, sizin için öldük. Ege´deki tütün isçileri, sizin için öldük. Doğu'daki topraksız köylüler, sizin için öldük. İstanbul'da ki, Ankara'daki isçiler, sizin için öldük. Adana´da paramparça elleriyle, ak pamuk toplayan isçiler, sizin için öldük.
Vurulduk, asıldık, öldürüldük ey halkım, unutma bizi…
Bağımsızlık, Mustafa Kemal´den armağandı bize. Emperyalizmin ahtapot kollarına teslim edilen ülkemizin bağımsızlığı için kan döktük sokaklara .Mezar taşlarımıza basa basa, devleti yönetenler, gizli emirlerle başlarımızı ezmek, kanlarımızı emmek istediler. Amerikan üsleri kaldırılsın dedik, sokak ortasında sorgusuz sualsiz vurdular.
Yirmi iki yaşlarındaydık öldürüldüğümüzde ey halkım, unutma bizi…
Yabancı petrol şirketlerine karşı devletimizi savunduk, komünist dediler. Ülkemiz bağımsız değil dedik, kelepçeyle geldiler üstümüze. Kurtuluş Savaşında emperyalizme karşı dalgalandırdığımız bayrağımızı daha da dik tutabilmekti bütün çabamız. Bir kez dinlemediler bizi. Bir kez anlamak istemediler.
Vurulduk ey halkım, unutma bizi..
Henüz çocukluğumuzu bile yasamamıştık. Bir kadın eline değmemişti ellerimiz. Bir sevgiliden mektup bile alamamıştık daha. Bir gece sabaha karşı, pranga vurulmuş ellerimiz ve ayaklarımızla çıkarıldık idam sehpalarına. Herkes tanıktır ki korkmadık. İçimiz titremedi hiç. Mezar toprağı gibi taptaze, mezar taşı gibi dimdik boynumuzu uzattık yağlı kementlere…
Asıldık ey halkım, unutma bizi..
Bizi öldürenler, bizi asanlar, bizi sokak ortasında vuranlar, ağabeyimiz, babamız yaşlarındaydılar. Ya bu düzenin kirli çarklarına ortak olmuşlardı, ya da susmuşlardı bütün olup bitenlere. Öfkelerini bir gün bile karşısındakilere bağırmamış insanların gözleri önünde öldürüldük. Hukuk adına, özgürlük adına, demokrasi adına. Batı uygarlığı adına, bizleri bir şafak vakti ipe çektiler.
Korkmadan öldük ey halkım, unutma bizi…
Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma bizi…! Bir gün sesimiz, hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım, unutma bizi.
Özgürlüğe adanmış bir top çiçek gibiyiz şimdi, hep birlikteyiz, ey halkım, unutma bizi, unutma bizi, unutma bizi, Unutma Bizi ….
Uğur Mumcu