Akhisar'da Su
Akhisarda bir komşu su bulmak için 305 metreye kadar kuyu kazdırdı. Kazdığı yerin denizden yüksekliği 95 metre. Demek ki denizin 210 metre altına kadar kuyu kazıldı.
Eskiden sular yüzeye vururken şimdi 200-300 metre derinliğe kuyu kazılması. Urla'daki bir komşum daarazisi yaklaşık 40 metre denizden yüksek 2 yıl evvel arazinin anlamlı bir bölümü sazlık idi, inşaat sürecinde bir dere yatağı ve sazlık yok oldu şimdi beton bir kanal yağmur suyunu kışın denize doğru akıtıyor (bakınız buraya).
Akhisar ovasında dereler yazın akmaz oldu. Hayvancılık ve tarım giderek modernleşiyor ve nüfus arttıkça su gereksinimi artıyor.
Bu yerel gözlemler bile ülke genelinde ve dünya genelinde olanın bir yansıması sadece. Babalarımız zamanında veya benim çocukluğumda Anadolu'da heryerde çeşmeler vardı. Çocukluğumdan bildiğim bazı tarlalarda 6 veya 8 metre yerin altına kuyu kazınca su çıkardı.
Ülke ayni ülke. Cumhuriyetin kuruluşunda 12.5 milyon civarında olan Türkiye nüfusu şimdi olmuş 74 milyon bu nüfusa su mu dayanır?
Dünya ayni dünya ve 1900 yılında bu dünyada yaklaşık 1.8 milyar insan yaşarken şimdi yaklaşık 6.9 milyar insan var. Oran tanıdık geldi mi? Biz gene şanslı bir coğrafyadayız 40 milyondan fazla insan her yıl bu dünyada açlıktan ölüyor hala. Her 7 kişiden biri açlık çekiyor FAO rakamlarına göre. Hergün su taşıyarak 4-5 km yürüyenler var. Bu rakamları birkaç kez okumakta anlayabilmek için fayda olabilir!
3 çocuk söylemine düşünmeden inananlar ve inanmak isteyenler var. Ben de düşünmek isteyenler için yazmaya devam edeyim. Sonra bilen bilmeyene öğretir. Türkiye'deki şu an ekonomik parlaklık diye üvündüğümüzü esas itibariyle genç nüfusa borçluyuz. Nüfus kaderdir, ama bu kaçınılmaz canlandırıcı rekabet ve nüfus spiralinin ön saflarında yer alma gayreti de doğanın felaketi ile neticeleniyor. Bu da yadsınamaz bir gerçek.
Demek ki gayrisafi milli hasıla ekonomik büyüme -falan gibi yüzeysel ve aldatıcı rakamlar yerine dengede aramak zorundayız bereketi ve yaşlanan nüfus ile uzlaşmada. Genç nüfus kesinlikle bir avantaj ülkeler arası yarışta. Ama güçlü olan veya seçimle ummadığı güce ulaşanların vehmettikleri gibi ülkeler arası yarış sanıldığı kadar önemli değil. Gayrisafi milli hasıla ırkçılık vs gibi bu ülkelerarası yarıştan er veya geç vazgeçeceğiz. Zenginler fakirlere muhtaç çünkü ayni gemide seyrediyorlar ve bunun giderek farkına varıyorlar. Her kişi kendiine ve Allah hepimize söyleminden anca beraber kanca beraber söylemine geçeceğiz.
Doğaya kafa tutamayacağımza göre dev projeler yerine belki alçak gönüllü az tüketmeye ve az kirletmeye ve doğa ile şart olan dengeyi cimrice yakıt ve enerji tüketiminde yardımlaşmada ve çalışmada aramaya başlayacağız. Yaşam beklentisi ülkemizde geçen yüzyılın başında 30 iken şimdi 70 e geldi ve bugün doğan iki çocuktan biri 100 yaşına kadar yaşayacak. Bu yıl doğan çocuk geçen yıl doğandan ortalama iki ay daha uzun yaşayacak bunlar istatistiki gerçekler.
Yaa böyle, rakamlar karışık gibi gelse de bir kez daha düşünerek okuyunca son derece tutarlı ve berrak olduklarını görüp yepyeni bir melodiyi duymaya başlayacaksınız. Denge denge denge diye bir ritm var bu melodide ve ve çok değil bir on yıl veya yirmi yıl içinde 3 çocuk diyenler de anlayıp tarih önünde çok mahçubolacaklar. Bu yüzyılın sonuma doğru 10 milyar insan bu dünyada yaşayacak ve dengenin gereği daha çok insanca kabul görecek. Keşke şimdiden rotamızı bu gerçeklere göre tutabilsek.