AŞK ÇÖLÜ
Sesi dalgalar gibi vuruyor sahilime ve her bir dalgada bir inci
bırakıyor kıyılarıma.
Elini çektiğinde yanar kavrulur elim. Tüter bak avucumdan her
şeyin.
Sözlerin uçuşuyor bak ruhumda. Söylediğin ne varsa resmini çiziyor
gözlerin. Muhabbetin izleri her yanımda.
Yan o zaman yanabiliyorsan en derinden. Sarabiliyorsan bütün
yaraları, kendine ve herkese yapılan bütün haksızlıkları. Sar o
zaman muhabbet ile.
Sana olan sevdam ezelden, çok ezelden, ruhlar âleminden.
Ölüdür tüm bedenler aşk girmeden cana.
Bak bana, ne olur bir bak, kâinata baktığın gibi bak. Her yerde
aşk...
Çığlığını duyurmak ister aşk, geceden güne, elinden saçının teline.
Bu gecenin serin tenini, bu ağartan sabahı kuşatır dört bir taraftan
aşk.
Gece olmadan ele geçmez gün yeniden. Bu koku, bu öz, bilirim
senin. Ezel senin, ebed senin sevgilim.
Usul usul yürür şah damarından aşk. Aşkım sensin, istesen de
istemesen de sevdiğim.
Aşk; sen ne büyülüsün! Seni yaratan ne güzel yaratmış. Ey aşk
sen olmasaydın biz ne yapardık? Bu dünya çekilmez olurdu.
Bunca acıya nasıl katlanırdık, bunca ölüme, sevgisizliğe…
Aşk sen bu kâinatın neresinde yaşarsın? Hangi zamanlar çıkıp
gelirsin? Kime geleceğini nasıl bilirsin? Bunca güzelliği nasıl barındırırsın
içinde?
Çok uzaklardan gelip nasıl yürürsün damarlarımızda? Ruhumuza,
bütün hücrelerimize sahip olursun. Bu gücü kimden alıyorsun?
Bütün bu hükümranlığı nasıl kuruyorsun, topsuz, tüfeksiz,
ordusuz? Kendinden bu kadar nasıl emin olabiliyorsun?
Aşk seni seviyorum. Bana kattıkların için sana çok şey borçluyum.
Bunun karşılığını ancak çok severek ödeyebilirim. Sevdiğime
daha çok sarılıp hiç ayrılmamakla, aşkı hiç kirletmemekle,
bize kattıklarını hiç lekelememekle ödeyebilirim ancak borcumu.
Sen ki ne saraylar ne hükümdarlar terk ettirdin. Sen ki ne büyüler
saldın dört bir yana ve ne güzellikler çıkardın orta yere. Ne
mal ne mülk ne saltanat önemsettin bizlere.
Öyle bir söz büyüt ki içine saldığında sarsın muhabbetle, geceyi,
günü, ayazı, soğuğu, zehir zemberek yalnızlığın soluğunu.”