Beyaz Mendil (Kadın 4)
TUR YOLU
Mahallemiz, Efendi. Çevre yolu ÇINARLI kapıdan başlar, Gazi Okulu önünden Liseye, sola dönersin, tren istasyonunu geçip, Manisa sapağından, eski garaja ulaşır, devamında Sanat Okulunu geçip Doğu’ya, Roman mahallesinden sola dönüp, Haydarbey kahvelerini geçip, Süleyman dede mezarı önünden(Atatürk ortaokulu)ÇINARLI kapıya gelinir. Tur yolunu tamamlarsın.
Çınarlıkapı meydanından, bir yol, ÇINARLI Kahveler (mahallenin merkezi kalbidir.)Efendi camiinden Soğuk tulumbaya, Arasta dediğimiz çarşıya, Belediyeye ulaşır. Bir yolda kuzeye, ÇINARLI kuyu ve Karasonya köyüne uzanırdı. Yolumuz sığırtmaç yolu olarak Seydi Ahmet köyüne, Kovalığa uzanırdı. Büyükbaş hayvanlar güneş bir mızrak yükselince, Küçükbaş bizler sabah saat 8 e doğru, midemizde tarhana çorbası, Gazi Okulu yoluna çıkardık.
ÇINARLI ÇOCUKLARI
Çınarlı kapı meydanı ortasında kullanılmayan harabe yapı,(Sobe oynardık.)etrafı geniş toprak yoldu.
Biz çocuklar toprak meydanda, mevsimlere göre çelik çomak, uzuneşek, birdirbir, lastik top bulursak, Ahlatoğlu sayaları yanındaki Karamanın çukur bahçesinde şambalisine, iddialı futbol maçları yapardık.
Kız tayfası, seksek, ip atlama, Kaya, istop oynar, veletler oyunlarını bozarsa kovalamaca başlardı. Yorgun yetmeler kastıra ekmek yapıldığını fark edince, zeytinyağlı, salçalı sıcak ekmek dilimlerini komşu teyzelerden candan bakışlarla alır, sokak çeşmesinden musluğa dayadıkları kuş ağızlarıyla kana kana susuzluklarını giderirlerdi.
Zaman, yaşları büyüttükçe, vücutları değiştirdikçe, bazı kızların ev hapsine sebep olmuştu. Saçlar örüldü. İğne oyalı tülbentler takıldı, bağlandı, aynalar şenlendi.
Mahalleye tanımadığımız gençler volta atmaya gelince, yeni yetme Çınarlıkapı çetesi, namus bekçiliğine soyunur, taşlı sopalı çatışmalar sıkça olurdu.
ÇINARLI KAHVE MECLİSİ
ÇINARLI kahve müdavimleri, Karagöz gazetesi haberlerini okuduktan ,"ben olsam "politikası yaptıktan, bu yılın mahsul bereketini konuştuktan sonra, berber Cavit’ten mahalle dedikodularını alır, fıs fıs konuşurken Recep’inde Güllü ye yanık olduğunu baba BEKİR e Cesim Ağa tarafından ulaştırılır. Cesim, Bekir e(Güllü nün, Recep le konuştuğunu görmüş.)"Sen, kızın neler yapıyor biliyor musun? "diye fitnesini yapıştırmıştı.
BEYAZ MENDİL
Bekir soluğu evde alır.
"Güllü, evde yalnızdı. Anası komşudaydı. Uzun sarı saçlarını aynanın karşısında tarayıp, saç örgüsü yaparken, babasının arkasında sessizce izlediğini fark eder.
"Kızım!"
"Buyur Buba!"
"Yavrum duydum ki senin Recep’e gönlün varmış."
"Yok Buba nereden olsun! Yok bişi!"
"Kızım ben senin Bubanım senin iyiliğini isterim"
"Valla yok Buba"
"Bak kızım, görenler var ben senin mutlu olmanı isterim. Söz için mendil alacağım. Kırmızı mı olsun, beyaz mı? Lokum alacağız, fıstıklı mı, güllümü olsun? Mahcup olmayalım."
"Buba! Mendil kırmızı olmaz, beyaz olur."
"Kızım isterlerse, gönlün varsa vereceğim. Var mı ?"
"Sen bilirsin, var Buba!"
"Var ha!"
Saçlarından tuttuğu gibi hayvan damına sokar, bana mısın demeden Güllü nün neresini geleceğini düşünmeden, Çengelli tel örgü kırbaçla;
"Azgın, erkek delisi, namusumuzu ayaklara düşürdün, bir paralık ettin, seviyon ha !gönlün va ha! "sesleri arasında öfkesinin sonuna kadar, vurur! Vurur!
Güllü ,"Buba! bubam, yapma bubam, ben bişi yapmadım "söylemleriyle bayılır.
BEKİR
BEKİR, Güllü hareketsiz kalınca, teni morlaşmış, bazı yerlerinden kan sızan tazeyi bırakır, kendini sokağa atar, öfkesi geçmese de konuşa konuşa tarla yollarına doğru gittiğini fark eder. Yol kenarındaki ağacın gölgesinde, yaprak Cigarasını sarar, kibriti kavlar, cigarasını yakar. İlk derin nefesiyle dumanı ciğerlerine ulaşınca yavaşça dumanı salar kendini bulutlar içinde bulur. Güllü nün daha dün beşikte sallandığını, ilk "Buba !"dediğini, bez Bebek'le oynadığını, ip atladığını, ne çabuk büyüdüğünü aklından geçirir. Tütün piyasası geç açılmış güzelim tütün de, Dört denk su çürüğü çıkarıp satmasının sıkıntısıyla mahalleye gelince, Güllü nün gönlü, kafasının fesini attırmıştı. Gelirken kadayıf bile alamamıştı. Bir nefes daha çeker, eve yönelir. Yaklaşınca evin önü kalabalık ve çığırmalar yüksektir.
Bekir i gören oğlu Cemal;
"Bubaaa! Ablam zehir içmiiiiş!"
GÜLLÜ
Güllü kendine gelince, Foludor zehrini içerek odasına gitmiş, annesi eve gelince "Güllü Güllü" der, inleme duyar, ağzı köpüklü kızı yatakta inlemekte. Komşulara haber verilir, at arabasıyla hastaneye yetişmeden yolda acıları son bulur.
Komşuları iki kız kardeş ,Güllü yü yıkarken ,vücudundaki mor çürükler, küçük kan pıhtıları dışında ;pembe taze güzelliği, melekler gibi güzel yüzünü, bukleli sarı saçları okşamadan edemezler. Kara toprağa girmesine, "çaresi olsa da dirilse" deyip ağlaşırlar. Gül kokulu tazeyi, beyaz gelinlik yerine , Amerikan beziyle sarmalayıp iki ucunu düğümlerler.....
CESİM AĞA
Polisler, babayı nezarete alırlar. Sorguya tutarlar. Olayı anlatır. Karışı şikâyetçi olmayınca acılarıyla baş başa bırakılır. Baba çok yaşamaz. Anne Cesim Ağa ya beddua eder. “Allah, sana da evlat acısı versin. Sende yan. “demesinden sonra, Cesim Ağa’nın oğlu Yanık Ali, Çınarlıkapı kahve önünde bıçaklanır. Kan kaybından ölür.