Buğday - ekmek - nan
Buğday toprağın karanlığına gömülür aylar geçer
O ıslak karanlık çamurda zindanda bir eyyam geçer
Sabırlıdır sakindir çilehanedeki sofi gibi
Baharda yeşil filiz verir çimen olur ol can gibi
Başak hicaptan başını eğer, rükûa varmış gibi
Sonra tırpanla biçerler sererler yere ağyar gibi
Dövülür daneleri ayrılır bedenden kalır ari
Değirmede kırılır öğütülür hem ezilir seri.
Bitmez çilesi fırında yanar da pişer al nar gibi
Yetmez, bir de dişler arasında çiğnenir macun gibi
Birçok çetin eziyetler var buğdayın hayatında
Ahirinde insanlara, gıda nur olur en sonunda.
İnsan onu öpüp başına kor sanki şirin can gibi
Bu eziyet riyazetten sonra nan olur sultan gibi
Ekmek, hubuz, nan, kleb, pain, brot, bread derler
Tadı lezzeti hoştur, onu kutsal bilir bütün milletler
Orhan buğday tayyip nimettir, zayi etme bil kadrini
Ay, gün, yağmur, çiftçi, fırıncının, yüce tut emeğini.
İsraf küfranı nimettir, aziz tutmak sebebi devlettir
Düşün bu dünyada milyonlarca insan ekmeye hasrettir.
Orhan Yavuz Ejder- Akhisar- Manisa