Eylül
Kalk gidelim yüreğim,
Kaygılanma, isyanlanma sakın ola,
Ansızın yağan bir yağmur misali
gidelim.
Hazan üstüne hazan, firkât üstüne firkât bırakıp savuşalım.
Bendenizin gönlü öksüz,
Ve,
Gönlü sonbaharlara çalar biraz da,
Bu yüzden ne de yakışıklı durur hazan üzerimde,
Ki baharlar neyimize
Güz dururken...
Kalk gidelim yüreğim,
Sessizce bu defa, bu defa öyle bir gidelim ki,
Ay bizi kıskansın, kıskansın kuşlar durduk yere,
Kıyamete uzayan bi susmuşluk alıp sarmalasın yar diye,
Sarıp sarmalasın hırpalanmış ruhumu,
Ne alımlı bir gidiş dir bu ne tılsımlı,
Ve dahi şehrimin her köşebucağı,
İç çekip imrensin mevsimler bile,
Hasret simalı hazanın, kızıl saçlı kızı
Eylül imrensin...
Ah Eylül ayrılık görsün ömründe bir kere,
Ayrılık görsün elim ayağım kirpiklerim usum,
Neymiş ne değilmiş nasıl birşeymiş hicran,
Aile bağlarım, can dediklerim,
Ve dahi herşeyim miş de, hadi ordan canım.
Ömrümden düşen düşene, düşen düşene...
Sonra öpüp kokladığım en masum şey; kedim aşkım sevgilim kedim vefam
Bir sana kapalı Eylül yanığı ayrılıklar...
Heyhat!Savunduğum kaç vuslat darda kaldı,
Hazanın akrep ve yelkovanında tutuklu kaldı
zaman ve mekân,
Gelip gelip gitti oysa kalbim kalbine
kaç say yaptı kendimden,
Bilmiyor ki,
İçimdeki benin gönlü öksüz,
Gönlü sonbaharlara çalar biraz da,
Ey yüreğim kalk gidelim,
Toparlan,
Bak önümüz eylül,
'Git' diyor buralar eyvah!
Müjdeler yurdunda bize de bir yer, bir odacık, bulunur mu ki...
Yoksa...yoksa...
Mehtap YILMAZ