FIRÇASIZ RESSAM CEMİL BAŞO (1930-2009)
SEBEB-İ TELİF
Çocukluğumda televizyon karşısında izlemeye doyamadığım uzun kıvırcık saçlı Bob Ross gibi resim yapmanın zor olmadığını uygulamalı olarak izleyenlere yaşatmıştır Cemil Başo. Bursa da ‘Ressamlar Sokağı’nda tanıdım onu. TÖMER Bursa şubesinde ki atölyesinde sıkça bulundum . İlginç tekniğini tamamen öğrettiği kişiler arasındayım. Bana sergilerinde özel bölge ayırdı. 1993 de Bursa Görükle kampüsü öğrenci yurdunda açtığımız Mozaik isimli karma sergi açılışına geldi, bize destek oldu.Aynı dönemlerde Uludağ Üniversitesinde okuduğumuz Sema Korkmaz da tekniği öğrenenler arasındadır.. O bu teknikle yaptığı resimlerle birkaç kez kişisel sergi açtı. Mezun olduktan sonra yazıştık. ‘Ankara Asfaltı Ulubatlı Hasan Bulvarı no 76 Bursa’ adresi yazılı mektup zarflarım hala durur. Cemil Başo’yu Akhisar da Çağlak Festivalin de sergi ve ‘tezgah açma’ teklifi sunmuştum. Hastalıkları mani oldu, gelemedi. Hep, “bir sonrakine inşallah” derdi. Ama kısmet değilmiş. Yakınlarında gün yüzüne çıkmamış eserleri olduğunu öğrendiğimde bu geciken sergi için umut doğdu Onu daha iyi tanıtmak adına aylardır araştırma yapmaktaydım. Onun yakınlarına Bursa, İstanbul ve İzmir de ki yaşam sürecine ait bilinmeyen birçok bilgi anı ve belgelere ulaştım. Onları derlerken yeni belgeler akmaya başladı.Yeni ipuçları keşfettim. İzini sürmeye devam ediyorum. Neredeyse bir kitap oluşturacak kadar doküman birikti, bunları derlemek kolay olmadı. Belki ileri de ona olan vefa borcumu onu anlatan bir kitapla öderim. Sanatçılar asıl ismi unutulduğunda ölürlermiş.
Bu yazı vesile ile yen ipuçları ulaşacağıma da inanıyorum.
Yeni belge, anı sunmak isteyenler için mail adresimi hemen sunmalıyım : drtuncaysen@gmail.com
Neden “Fırçasız Ressam”
Fırçasız ressam olarak anılmak istedi, Bunun mücadelesini verdi, başardı. Aslında ‘sokak ressamı’dır. Sokak ressamı olarak da bilinir. Ama onu tam olarak tanımlayamıyor. Fırçasız ressam denildiğinde hep Cemil Başo akla gelir. Ekonomik nedenlerle resim yapılmama bahanesi onunla birlikte tarihe gömüldü. Fırça alacak parası olmaması onu farklı arayışlara itmiş. Fırça yerine sokaktaki paçavraları kullanmış. En ekonomik malzemelerle muhteşem eserler ortaya çıkardı. Fırçayı atıverdi. Günlük yaşantıda atmayı düşünülen malzemeleri fırça yerine kullandı Bıçak, çatal , kaşık, kumaş paçavraları onun resim aletleriydi.
YAŞAM ÖYKÜSÜ
O zamanki ismiyle Yugoslavya’nın Prizren şehrinde 1930 da doğmuştur. Babası Ali ve annesi Fetanet hanımdır. Ailenin ilk çocuğudur.Yedi yaşındayken ailece ana vatana İstanbul’a gelip yerleşirler. İlkokulu İstanbul Sivrikapı’nda zorluklarla bitirir, fakat öğrenim hayatına devam edemez.ilkokul döneminde yaptığı resimlerle öğretmenlerinin dikkatini çekiyor. Daha o dönemde para karşılığında insanların resim ve karikatürlerini yapmaya başlıyor. Ancak resim tutkusu ailesi ile bağlarının kopmasına neden oluyor. Hayatını resimle kazanmaya karar veriyor, ancak 6 çocuklu ailenin en büyüğü olması nedeniyle, babasının bir işe girerek çalışmasını ve aileye maddi destek vermesini istemesi üzerine evinden ayrılmak zorunda kalıyor. Resim tutkusunun peşinden giden Başo, 14 yaşından beri yazları parklarda, kışları kahvehanelerde resim yaparak hayatını kazanmaya başlıyor. Parasızlık onu farklı arayışlara itiyor, fırça alacak parası olmadığı için sokaktaki paçavraları fırça olarak kullanıyor ve 59 yıllık sanat yaşamı boyunca bir çok ilke imza atıyor...
Ekonomik sorunlar nedeniyle resim sanatına olan tutkusu ailesince destek görmez. Daha küçük yaşlarda hayat okuluna başlamıştır.Annesi ölünce babası yeniden evlenmiştir. Ergenlik döneminde ki Cemil Başo bu evliliği kabullenemez. Başo soy ismini ailesine sordum.Prizren de bu soy isim kullanılıyor. Çok araştıran aile bireyleri var. İnandırıcı bir şey bulamamışlar. Prizren’ de rivayete göre ataları sekiz eski tip kiremiti kafalarıyla kırarlarmış;birisi anahtarını evde unutursa onlardan biri kafa darbesi ile kapıyı açarmış.
9 yıl askerlik yapılır mı? Cemil Başo yapmış,Trakya da.
Bir dönem manavlık yapmış.
Aşık olmuş,aşk adına girişimleri de olmuş ama olumsuzluklar nedeniyle sonuç çıkmayınca bir daha evlilik serüvenine gitmemiş. Hep özgür kalmış. Ailesinin uğraşlarına rağmen evlilik konusunda ikna edilememiş. “Ben özgürlüğümü bir kişinin eline veremem” sözü aile bireylerinin hafızasına kazınmış.Yaşamının büyük bir kısmını İstanbul, Bursa ve İzmir de geçirir.
İzmir de Mezarlıkbaşı semtinde 15 yıl kalacağı dostu ‘Luthier ‘Ejder Güleç (1939-2014)in yanına gider. Oğlu Levent Güleç de unutulmayan derin anılar bırakmış. Dükkan komşularımış, sıkça görüşürlermiş.
Çağdaş Gazeteciler Derneği (Çgd) Bursa Şubesi, Kuruluşunun 17. Yıldönümü Münasebetiyle Aralık 2006 da 8 Dalda 12 Kişi ve Kuruma Ödül Verir. Ödüller arasında "Kültür Ödülü", vardır ,bu ödül Cemil Başo'ya verilmiştir.
Resim sanatına soyunan sanatçıların karşısına çıkan büyük zorluk, yaptığı çalışmaları sergileyecekleri galeri bulamayışıdır. Bu sancıyı bildiğinden kapalı mekanlar yerine sokakları mesken edinir. Ona göre sanatçı sokakta tabanla tavan arasında tüm insanlarla kaynaşabilir.
Sokakta halkı sanatçının ayağına götüreceği yerde sanatı halkın ayağına götürerek sevdirmeyi amaçlamıştır. Sokak sergisi açabilmek için gereken izni almakta karşılaştığı zorluklar onu yıldırmamıştır. İstanbul da sokak ressamlığı işportacı tezgahları gibi değerlendirilmiş. Bunu aşabilmek için PTT kanalıyla iadeli taahütlü olarak iki kez Cumhurbaşkanlığına bir kez başbakanlığa, Kültür Turizm bakanlığına, Milli eğitim bakanlığına, İstanbul Büyükşehir başkanlığına ve Türkiye Turing başkanı Çelik Gülersoy ‘a dilekçeler yazmış.Onca mücadele sonunda kendi deyimiyle ‘ elinde kapkara resmi bir belgenin’ dışında hiçbir yol alamamıştır.
Karşılaştığı zorlukları aşamayan nice genç yeteneğin yeteneklerinin söndürülüşüne tanık olmuştur. Ama o ısrarcıdır, yetkililer kovmaktan bıktığı halde kendisi kovulmaktan bıkmamış yaşadığı sürece kalmayı başarmıştır. Sokak sergilerini götürebildiği il ve ilçeler çoktur. İstanbul, Bursa,1982, Ankara 1983, İzmir 1982, İnegöl, Karacabey, Yenişehir, Orhangazi. Sergi açtığı iller Ankara, Gaziantep, Samsun, ve Konya da vardır.
Fahri olarak ders verdiği okullar 81-82-83 de Boğaziçi Üniversitesi Kırmızı salonda sergiler açmıştır.2 kez İstanbul Tıp fakültesi, Vakıf Gureba hastanesi, Uludağ üniversitesidir.
Uzun yıllar peşini bırakmayan KOAH hastalığı yaşamının son 15 yılında onu zorlamıştır. Alkol de onun bünyesini yıpratmıştır.9 Aralık 2009 da Bursa Muradiye camisinde öğle namazı sonrası kılınan cenaze namazının ardından Hamitler mezarlığında toprağa verilir.
."Siyah bir kara noktadan beyaza geçişte, grinin adlandırılmamış adıdır” diye tanımladığı Siyaz’ın sahibi Nurdan Çakır Tezgin de Başo ‘nun ölümünden hüzünlenenler arasındadır. Bu Hüznünü bir köşe yazısına aktarır. Cemil Başo’yu şöyle anlatır:
“Çağının tanıklığını tırnaklarıyla şekilendirmiş, gençliğinde fukaralıktan ve malzeme yetersizliğinden, deneye yanıla oluşturduğu tamamen kendine özgü çalışma disipliniyle kendi ekolünü yaratmış, gerçek bir sanatçıydı o. “
Sanatçı Ziya Kürküt, ölümünü duyduktan hemen sonra yazdığı yazıda ,uzun yıllar önce Sultanahmet Meydanın da ‘Sokak Ressam’ı olarak tanınan Ressam Cemil Başo ile tanıştığını,”Turistlere ve meydanda ki herkese 1 dakika içinde resim yaparak,sanatı tanıtan,bunu denettiren;farklı bir teknik ile resim sanatını besleyen usta : Cemil Başo.Yıllar sonra ilk kişisel resim sergimi açtığımda ustayı anmış onun sayesinde resim yapmaya başladığımı dile getirmiştim.Resim sanatı için çocukluğundan beri çalışan usta sokaklarda parklarda her yerde Resim yapılabileceğini ;hatta her şeyle resim yapılabileceğini ;göstermişti.Kendine özgü teknikleri belki de dünya Resim sanatında ilkdir.” Diye devam eder ve ölümünden duyduğu üzüntüyü hissettirir satırlarında.
Sıkça görüştüğü dostu Bursalı Ressam Süleyman Çete (1941-2015) , Onun ölümün ardından yazdığı yazıda Onun ölüm haberine en çok üzülecekler arasında Meshüde Hanım olacağına emin olduğunu söyler. Teşvikiye camii avlusunda Cemil Baş oyu tanıyan İstanbulllu ev hanımı Meshude Hanım, ‘iyi bir sanat takipçisi, ressam ve mütevazi tablo koleksiyonu olan ayrıcalıklı sanat sevdalısı’dır. Mesude bir gün Teşvikiye'de galerileri gezerken Başo'nun yanına da uğrar. Resimlerini çok beğenir. Bir iki derken, elindeki paranın tümünü verir, yine de borçlu kalır. Başo'ya dönerek:
- Ustam param çıkışmadı. Ben her hafta buralara çıkarım...
O daha sözünü tamamlamadan, Başo araya girerek:
-Ziyanı yok, paranız olduğu vakit ödersiniz. Der.
Mesude pek memnun olur ve resimleri çantasına yerleştirir. Tam ayrılacağı sırada :
- Ustam, resimleri aldım, gidiyorum. Siz beni hiç tanımıyorsunuz. Ya size dönmezsem?
O güzel insan, kendinden emin bir tavırla ve nezaketle:
- HİÇ ENDİŞEM YOK, BENİM RESİMLERİMİ SEVEREK ALAN BİR KIŞİ, ONLARIN PARALARINI MUTLAKA ÖDER.
Bu anlamlı sözler, ciltler dolusu yaşam felsefesinin kısacık bir özeti değil mi?
Cemil Başo, kendini tanıtabilecek olanaklara sahip olsaydı, güzel ruhu ile bağdaşan daha mutlu bir hayat yaşayabilirdi.
H.Hüseyin Dulun, Baş onun ölümünü öğrendikten sonsa üzüntüsünü aldığı yazısında “Yaşarken olmasa bile, vefatı sonrası bu 'güzel anma'nızla bu 'güzel insanı' tanımış oldum. "Yarı aç, yarı tok bir hayat yaşıyorum.Bu kaderimle hiç kimsenin hayatını karartmayı göze alamadım"diyebilmek her ademoğlunun ağzından çıkabilecek sözler değildir. Resimlerinin bedeli konusunda söyledikleri ayrı bir öğreti. Tanımak isterdim sağlığında ama, varlığından, ancak ölümüyle haberdar olabildim ne yazıkki! Işık içinde yatsın 'fırçasız ressm'. demiştir
Bursa lı şair Ali Hadi Gözütok (1958-2012)un şiir kitabı “Kanatabilirsin Ömrümü...” nın kapağında ki resim Cemil Başo’ya aittir.Bursa da go oyunun tanınmasında hatırı sayılır bir role sahip Ali Hadi Gözütok sahibi olduğu Capella Cafe de Cemil Başo ile sanat sohbetleri yapmıştır.
Şair Süha Tuğtepe (1956-2009)nın kitabı ‘Nişantaşı Nişantaşı : Renkli Sinemaskop Yıllar’ da Cemil Başo sıkça geçmektedir.Yıllarca Teşvikiye'de Rüştü Uzel lisesinin duvarında, daha sonra Teşvikiye Camii'nin önüne park edilmiş bir minibüste sahaflık, kitapçılık yapan Süha Tuğtepe, Cemil Başo’nun İstanbul yaşamına tanık olmuştur.
Kitabın ‘tezgah’ bölümünde (sayfa 64-65) Cemil Başo dan bahsedilmeye başlar.Karşı cinsle olan münasebeti ele alınır.Başo nun “asil kraliçesi” o minik köpeğiyle dolaşan tiyatrocu hanım efendiyi merak ettirir, acaba kim diye? Ressam Selim Turan (1915-1994)yaz ayları Paris’den İstanbul’a döndüğünde ona olan saygısı anlatılır. Başo’nun resimleriyle ilgilenir ve önerilerde bulunur. “Bildiğiniz boyayı tuval , karton, sunta, tahta.. ne bulursa üstüne çalar, sonra da boya kuruyup sertleşmeden hızla girişirdi. Bıçaklar çivilerle çizer, ıspatulalar ve gretuarlarla kazır, bezleri üstüne vurarak doku perspektifleri uyarlamaya çalışır, on dakikada çırpınır gibi hızla, nasıl esiyorsa o esintiye kapılıp resmi bitirir ve asardı boyası daha tazeyken cama. Sonra da bir iki metre açılır,yalıçapkını gibi kafayı bir sağa bir sola yatırır, bakar dururdu resme. Oldu duygusuna erdiyse resim camda asılır, olmadı vahyi geldiyse atılırdı çöpe..”
Şaşılacak derece de Atatürk e benzerdi.
Rıfat Ilgaz tezgahına gelirmiş.ve Yalçın Sadak ‘istikrarlı ziyaretçilerindendir’.
Kitaba göre 1991 de Başo İstanbul dan ailesinin yanına Bursa ya gittiği ve verem olduğu yazılıdır.
‘Melek’ (sayfa 149-150) devam eder.
Samsun Terme’ li ressam Rafet Ekiz ile anıları, Emel Sayın’ın Müjde Ar ile buluşmak için
Başo’nun tezgahının önünde sözleştiklerinden bahseder. Emel Sayın Başo’yu seyrederken heyecanlanmıştır.
“öyle karektersiz ressamlar gibi fırça kullanmazdı.Samur olmalıymış, yumuşak olmalıymış! Ressamsan çiviyle yap da görelim.” Sayfa 65
SANATI VE TEKNİĞİ
Dünyanın en ekonomik resim tekniğini geliştirdiğini söyler
Resmin başına oturduğunda ne yapacağını önceden tasarlamadığını, kimyasal karışımların neden olduğu lekelerin kendisini yönlendirdiğini söyleyen Başo, "Bu benim iradem dışında olan bir şey, aynı lekeyi bir kez daha elde etmem mümkün değil. Ben lekenin peşinden gidiyorum ve resim tamamlanmadan ortaya ne çıkacağını kendim bile bilmiyorum" diyor.
Dünyanın en ekonomik çalışmasıdır.Emeğinizin ürününü kısa sürede elde edebiliyorsunuz
Resmi en çok yirmi dakikada bitirmek gerekiyor, çünkü vernik çok çabuk kuruyor. Başo’nun rekoru1.5 dakikadır. Bristol kağıdına ihtiyaç duyulur Bu bir yüzü parlak bir kağıttır. Ama pahalı bir malzeme değildir. Resim parlak tarafına yapılır.Önce Bristol kağıdı vernikle doldurulur. Ama her yeri aynı kalınlıkta olması gerekiyor.Aynı kalınlıkta olmazsa resim kuruduktan sonra bir tarafı aşırı parlak bir tarafı mat kalıyor. Bir tabloda değişik birbiriyle uyumsuz görüntüler ortaya çıkar. Vernik hemen kuruduğu için çok hızlı çalışmak gerekiyor.Kullanılan boya yağlı boyadır.O kadar az boya kullanıyor ki yapması anlatılmasından kolaydır.
Başo anatomi dersleri almamıştır. Sokaklarda karakalem portreler yaparak başlamış resime. Anatomi dersi almamış ama göz, beyin ve el üçgenin sağlıklı işbirliği sonucunda elde etmiş bu başarıyı.Resme açık renkle başlasa da daha sonra renkler kendiliğinden koyulaşıyor. Psikolojik bir olay herhalde. Yalnız bir insan ama resimlerinde bütün renklerin kaynaşımı sözkonudur. Onun sayısını hatırlayamadığı kadar çok öğrencisi vardır.
Bütün varlığımla her şeyimle bağlanmışım. Hayatımı adamışım resme. Eşim çoluğum çocuğum resim benim demiştir.
Sokakta resim yaparken resmi bitirdiğinde izleyenler hayranlıkla alkışladığında teşekkür ettikten sonra beni alkışlamanız yerine kullandığım bu paçavralar ile benim resim tekniğimi geliştirmenizi isterim.Bundan sonra elleriniz ile bunu yaşatmanızı isterim , der.İzleyicilerden resim yapmasını ister.
Sesinde, davranışlarında, kullandığı renklerde, giydiği kıyafetlerinde bile bir yalnızlık seziliyordu.
Kışın kahvehanelerde yazın parklarda insanların portrelerini yaparak hayatını kazanmaya başlamış.teknik konularda resimle ilgili aksilikleri olduğu zamanlarda kütüphanelere kapanıp okuyor. Sergilere hiç gitmemiştir. Etki altında kalmamak için. Her yönüyle kendine özgü bir tarz geliştirmek istemiş. Bunun için çaba sarfetmiş. 50 yıl sonunda bunu yakalamış.
Pahalı malzemeler yerine ekonomik malzemeler kullanmaya başlamış. Yoksulluk onu araştırmaya itmiştir. Paçavraları keşfetmiş. Fırça yerine paçavralar kullanmış. Spatula yerine sokağa atılış bıçaklar kullanmış. Tekniği yarım asırlık emek sonucunda doğmuştur. Bu teknik ona göre resim yapmak istediği halde bocalayan bende yetenek yok diyen insanlara resim yapma güvenini kazandırmasıdır.
Halkın eleştirilerine devamlı kulak vermiştir. Kendisini bu yüzden halkın eğittiği bir sanaçtı olarak görür. Bulup geliştirdiği tekniğe ‘Başoizm’ adını vermiştir. Bu tekniği öğrettiği öğrencileri Başoisttir.
Resmin nabzını tutmuştur. Zamanın çoğunu atölyesinde renklerin diliyle kendini anlatarak yada sokakta öğrencisi olmaya hazır insanlarla çoğalarak geçirmiştir.
Malzemeler ne olursa olsun, görmeyi bilen bir çift göz, insanları sevmeyi öğrenmiş koca bir yürekle güzel resimler ortaya çıkıyor her zaman.
Resimlerini fırça yerine çatal, bıçak ve paçavra kullanarak yapan
kendisi sokak ressamıdır. bu nedenle sergilerini sokaklarda açmıştır ama hemen hemen her yerden devlet eliyle kovulmuştur.
Resimde kendi geliştirdiği tekniği uygulayan Başo, klasik resim aletleri dışında, spatula, cam, bıçak ve bez parçası kullanarak, yağlıboya ve vernikten oluşan malzemeyle ‘bristol karton' a resimlerini yapıyordu.
Ölümünün birinci yıl dönümünde sanatçıyı sergiyle anmak isteyen Dr. Cem Sırrı Önen, koleksiyonunda yer alan 52 eseri izleyenlerle buluşturur. Uludağ Üniversitesi Rektörlük Sanat Galerisi'nde gerçekleştirilen serginin açılışında Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Esvet Açıkgöz, sanatçı Cemil Başo'yu anmak amacıyla düzenlenen bir sergiye ev sahipliği yapmaktan duydukları mutluluğu dile getirerek, koleksiyoner Dr. Cem Sırrı Önen'e teşekkür etti. Dr. Cem Sırrı Önen de resim yaparken fırça, palet gibi gereçler yerine spatula, bez parçası, cam ve bıçak gibi malzemeler kullanan 'Fırçasız Ressam' Cemil Başo'nun eserlerine, 1995 yılında ilgi duymaya başladığını ve koleksiyonuna kattığını söyledi. Uludağ Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü Başkanı Doç. Dr. Ahmet Şinasi İşler'in de kendisini teşvik ettiğini, ölümünün ilk yıldönümünde Cemil Başo sergisi açılmasını anlamlı bulduğunu ifade eden Dr. Önen, "Koleksiyonumu sanatseverle paylaşarak sanatçıyı yâd etmekten mutluyum." dedi. Rektörlük Sanat Galerisi'ndeki sergi 31 Aralık 2010 tarihine kadar izlenime açık kalmıştır.
PROJELERİ
Birbirinden ilginç projeleri vardır.
Bir resmi birkaç dakika gibi kısa bir sürede tamamladığını ve bunun dünyada bir örneği daha olmadığını dile getiren Başo, birbirinden ilginç projeleri ile de dikkat çekiyor. Toplum adına bir çok proje geliştirdiğini fakat bugüne kadar hiçbir yetkilinin kendisine destek vermediğini anlatan Başo, halk adına yaptığı girişimlerde, ilgililerin kendisini kovmaktan bıktığını ancak kendisinin kovulmaktan bıkmadığını söylüyor. Toplumun sanata ilgisini çekebilmek için bir çok proje ürettiğini ama bu projeleri hayata geçirebilmesi için yetkililerin kendisine fırsat vermediğinden yakınan Başo şöyle konuşuyor, "Yılardır bu savaşı sürdürüyorum. Doğru bulduğum şeyler için başarıya ulaşıncaya kadar mücadele etmekten yılmam. Oysa Avrupalılar bir çöpü bile sanat eseri diye bize yutturmaya çalışıyorlar. Toplumcu künyeye sahip çıkmak isteyen herkese sesleniyorum. Bu girişimlerimde bana yardımcı olun."
“Ver kitabı al resimi” projesi İstanbul da ki yaşamında ki ilginç projelerinden biriydi.Ortaköy kültür merkezinde gerçekleştirmiş evlerde eskimiş kitapları kendisine getirene resim ile değiştirmişti.
Gazeteye ilan verip sergileme imkanı bulamayan gençlere çağrıda bulunup , eserlerini kendi sergisinde sergilemek istemişti.
Caddeleri sergi salonu
Fırçasız ressam Cemil Başo’nun, toplumla sanatı buluşturmak adına yola çıktığı girişimlerinden bir tanesi "Camekanlı panoda sergi" projesi. Başo, bu proje ile sanatı kentin en işlek caddelerine taşımayı planlıyor. Büyükşehir ve merkez ilçe belediyeleri tarafından şehrin merkezi yerlerine konacak camekanlı panolarda isteyen herkesin sanat eserini sergilemesini öneren Başo, projesini şöyle anlatıyor:
"Bu şekilde sergilenen eserlerin satışı kapalı kutu zarf usulünün geçerli olduğu özgün bir açık arttırma ile yapılacak. Numaralı resimlerden birini beğenen herhangi bir kişi; adını, adresini, telefon numarasını ve resim için önerdiği fiyatı yazıp kutuya atacak. Bir hafta sonra kutu açıldığında en yüksek fiyatı öneren eserin de sahibi olacak. Böylece sanatla uğraştığı halde eserlerini sergileme fırsatı bulamayan insanlara bir fırsat yaratılmış olacak. Sokak sergisi projesi ile hem sanatçıların halka, hem de halkın çok daha geniş kesiminin sanata ulaşması sağlanacak." Bu projenin belediyelere hiçbir külfet getirmeyeceğini savunan Başo, belediyelerin panoların masrafını karşılayacak sponsorlar bulabileceğini söylüyor.
Gelirin yarısı okullara
Başo, bir diğer projesi ile de eğitime katlıda bulunmayı amaçlıyor. Okullarda sergi açmayı ve gelirinin yarısını yine o okula bağışlamayı düşünen Başo, bu projesi ile ilgili olarak şu ana kadar hiçbir okulun talepte bulunmadığını söylüyor. Okullardan teklif gelmesi halinde tablolarını sergileyebileceğini, ayrıca okulda mutlaka bir sergi salonu olması gerekmediğini, masa üstünde de sergileyebileceğini dile getiren Başo, bu yöntemin, okulların ihtiyaçlarını kendi bünyelerinde karşılayabilmeleri için geliştirdiği bir formül olduğunu söylüyor. Başo bu projesini şöyle anlatıyor; "Sergideki tablolarımın maddi değeri sıfır olacak. Her tablonun üzerinde numaralar bulunacak. Sergideki herhangi bir eserimi beğenip almak isteyen kişi, sergi satış pusulasına o tablonun numarasını ve ödemeyi uygun gördüğü bedeli yazıp pusulayı zarfa koyacak. Okul yönetimi, uygun gördüğü tarihte zarfları açacak ve en yüksek bedeli yazana tabloyu verecek. Sergi sonunda toplanan gelirin yarısı o okula bağışlanacak."
1985-98 yılları arasında sınıf ve okul birincilerine resim hediye etmiştir.
Tiyatroya olan ilginin artması için 1 ay süreyle Bursa AVP tiyatrosunda her gün 3 eserini seyircilere koltuk numaralarına göre kura çekiliş sonucu hediye etmiştir.
26 kasım 1998 Bursa Devlet Huzurevindeki sergide ki 65 eserinin tüm gelirini Sırameşeler Çoçuk yuvası için hediye eder.
4 aralık 98 Türkiye Diş Hekimleri birliğinin Uludağ Beceren otelde ki sempozyumunda uyglamalı kişisel sergisi açmıştır.
24 Aralık 98 İstanbul Lions Klubünün yıllık toplantısı, şehit ailelerine yardım amacıyla sergi açmıştır.
6haziran 99 Tömer de öğretmenelere beğendiği resmini öğretmenin isrediği fiyata vermiştir.
Cumalıkızık köyü yararına sergi açmış, Köy okuluna destek olmuştur.
Marmara Depremi sonrasında 50 eserini bağışlar.
9 temmuz 9 ağustos 99 arasında tema vakfı yararına sergi açar.
Çok sayıda sosyal organizasyona resimleriyle katılan ve destek veren Başo, 2005 yılındaki tsunami felaketinden zarar görenlere yardım amacıyla Osmangazi Belediyesi Kültür ve Sanat Merkezi'nde açtığı sergide satışa sunduğu 60 adet yağlıboya tablosunun gelirini felaketzedelere göndermişti.
Başo, 2005 yılında Osmangazi Belediyesi Sanat Galerisi'nde açtığı serginin gelirini Güney Asya'daki deprem ve tsunami felaketzedelerine göndererek örnek olmuştu.
Çok sayıda sosyal organizasyona resimleriyle katılan ve destek veren Başo, 2005 yılındaki tsunami felaketinden zarar görenlere yardım amacıyla Osmangazi Belediyesi Kültür ve Sanat Merkezi'nde açtığı sergide satışa sunduğu 60 adet yağlıboya tablosunun gelirini felaketzedelere göndermişti
ÖZDEYİŞLERİ
Başo, en büyük hedefinin bu özdeyişleri bir kitap haline getirmek olduğunu söylüyor. Kitabı bastıracak bir sponsor aradığını dile getiren Başo, "Gece saat kaç olursa olsun aklıma bir şey geliyor ve hemen kalkıp yatağımın yanında duran kağıt kalemi alıp aklımdakileri yazıyorum ve masadaki yazı kumbarasına atıyorum. Şu ana kadar 451 özdeyiş yazdım. Bunların içinden en az 50 tanesinin edebiyat literatüründe önemli bir yer bulacağına inanıyorum" diyordu.
En çok, "Başkalarını düşünebildiğimiz kadar insanızdır" özdeyişini sevdiğini belirten Başo, "En çok bu özdeyiş benim kişiliğimle bütünleşiyor" diye konuşuyor
"Başkalarını düşünebildiğimiz kadar insanızdır"
“resim beni yaşatıyor, ben resmi değil.”
“Resim kişiliğimle bütünleşen bir uğraş oldu. Her şeyini buna adayan ve aradığı her şeyi resimde bulan bir sanatçının mutluluğu içindeyim. Ben istediğim her şeyi sanatımda elde ettim"
“Benim ibadetim, öğrenmeye aç olan insanları doyurmaktır.”
“Kitap almak için parası olmasını isteyen insan zengindir.”
“Eser sınırsız çevrelere seslenebildiği ölçüde değer kazanır.”
“Bir insan başkalarına benzemek istemediği sürece o insan kendisidir.”
“Resim gözle duyulabilen ince bir senfonidir.”
“Sanatçı sanatı ile ebedi evliliği olan kişidir”
“Bir insan başkalarına benzemek istemediği sürece o insan kendisidir”
“insanların tutum ve davranışlarınla konuşmaya başladığımdan beri en az aldanan insanlardan birilerinin arasına bende girdim diyebilirim.”
“inanılmış bir gaye uğraşısında uğranılan başarısızlıklar, başarının ilk basamaklarıdır.”
“Kişiliğimizin değerini yalnızlığımızda düşünce ve hareketlerimizde bulabiliriz”
“Şansa, kadere, kısmete inananları, armutları olmamış ağacın altına yatarak ve ağzını açarak armutların pişmesini ve ağza düşmesini bekleyen veya bir istevrit turmak için bir balinayı oltasına yem olarak harcayan insana benzetebilirim.”
"Resme saygısı olan bir yönetici daha karşıma çıkmadı bugüne kadar. halkın ayağına gidilir; bunun bilincinde olan, kültür seviyesinde olan biri çıkmadı."
"Hayatını, tertemiz kağıtları yağlı boyayla kirleterek kazanan biriyim.
“İnsanlar yalnız gülerken ve ağlarken birbirlerine benzerler
“Bu kadar yaşamamı rüşvet yiyen bir Azraile borçluyum."
“Yarı aç, yarı tok bir hayat yaşıyorum.Bu kaderimle hiç kimsenin hayatını karartmayı göze alamadım"
"Çocuğu çocuktan daha aciz bir insan döver" der
"Hayatım boyunca kimseyi taklit etmedim, kendimi bile”
“Lekenin peşinden gidiyorum ve resim tamamlanmadan ortaya ne çıkacağını kendim bile bilmiyorum"
-“Yarı aç yarı tok, bir hayat yaşıyorum. Bu kaderimle hiç kimsenin hayatını karatmayı göze alamadım”(Niçin evlenmediniz sorusuna verdiği yanıt)
BENİM RESİMLERİMİ SEVEREK ALAN BİR KIŞİ, ONLARIN PARALARINI MUTLAKA ÖDER.
TEŞEKKÜR
Cemil Başo üzerine yaptığım araştırmada bana ellerinde ki belgeler,, fotoğrafları ve onunla ilgili anılarını paylaşanlara ve paylaşmakta olanlara teşekkür etmek istiyorum.
-Başo ailesine sonsuz teşekkürler, başta Zekeriya Başo, Ümit Başo olmak üzere tüm Cemil Başo’nun yakınlarına minnettarım,
-Ankara Üniversitesi TÖMER Bursa şubesi Cemil Başo ya atölye vererek, resim kulübü kurup onun başkanlığında resime verdikleri katkıları takdir edilmelidir. Müdürleri Ahmet Şerif İzgören ve Halil Çağlar’a teşekkür
-tekniğini öğrettiği ve sergiler açmasına destek olduğu öğrencilerinden Sema Kokmaz’a
-"Siyah bir kara noktadan beyaza geçişte, grinin adlandırılmamış adıdır” diye tanımladığı Siyaz da Cemil Başo ya destekler sunan Nurdan Çakır Tezgin’e
- İzmir de geçirdiği yıllar da kendisin destek olan merhum Lithuer Ejder Güleç (1939-2014) in oğlu Levent Güleç’e
-Hasan Çakaloğlu, Fethi Furkan Yırıkoğulları’na
- Ölümünün birinci yıl dönümünde Aralık 2010 da sanatçıyı sergiyle anmak isteyip,koleksiyonunda yer alan 52 eseri izleyenlerle buluşturan Dr. Cem Sırrı Önen’e, ve Rektörlük Sanat Galerisi'nde gerçekleştirilen sergiye desteğini sunan Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Esvet Açıkgöz’e
-1993 de karma sergimiz açılışında katılmasını sağlayan, onu en güzel şekilde ağırlamamızı sağlayan Uludağ Üniversitesi Görükle öğrenci yurdu müdürü Yılmaz Yalçın’a
teşekürlerimi sunuyorum.
Cemil Başo ile ilgili belge ve anı paylaşımları için mail adresimi veriyorum.Yeni belgeleri değerlendireceğim drtuncaysen@gmail.com
FIRÇASIZ RESSAM
şiir yazmışsın bana
fikirle harlanmanan
bıraksaydın oysa kendini kelimelere
yoksulluk, hiçlik, uykulu ve tekinsiz
bir dünyada
renkleri sembol kılıp
fikirlerin resmini yapsaydın bana
aşk hüzünle ağırlaşmış
ruhum sürüklenir
kağıdın parlak yüzeyinde
beyaz renklerini bekliyor
paçavraların vurgusunda
rakseden renkler
vernik kokusu
…
bahaneyi kaldırdın
herkes ressam oldu izleyince
resim fırçasız daha bir güzelmiş
…
sokakların sahibi var
ve tetikte bekler
bu tezgah ne zulümler gördü
bende siyah beyazsın
geceyi seçmişsin bana
ay ışığında sokakta yürüyen yalnız insanlar
…
ey resim tutkusunun peşinden giden
gözle duyabiliyorum artık
ince senfonini
seninki renklerle
şiirle olanı Emirhan’ da
çağa yazılmış
insan saatinde meşgülüm
renkler renk vermiş renklerinde
yapması anlatmasından kolay
yeşiller daha bir yeşil sanki
mavinde soluk almak istiyorum
ama nefes almak epey eziyettir
yoksulluk
parklarda
beton yastık, tavan gökyüzüdür
halk eğitir sanatçıyı derdin
sırrın
sanatınla yaptığın ebedi evlilikteymiş
sokaklar yetim kalacak sen gidince
fırçasız ressam