GÖNLÜ DERVİŞ ANADOLU
Anadolu ülkesinin ruhlarda bıraktığı derin izler ve ulaşılan
fedakârlık seviyesi onu daha da gizemli ve büyülü kılıyor. Bozkırın
sert yapısını, masallarının gücünü, muhteşem gecelerini,
içgüdülerinin en ağdalısını anlatıyor toprağının her bir karışından
en küçük çakıl taşına kadar...
Hasret, sabırsız ve açgözlüdür, ulaşmayı sever. Yaşayan ne
varsa, öyle ya da böyle, bir şekilde ama mutlaka hasret ona
inceden inceye sirayet eder, bütün hatıraları yıllar sonrasına
aktarır. Ne olursa olsun her zaman varlığını sürdürmek, her
insanda varlığını göstermek ve onda derin izler bırakmak
ister hasret. Arzuları kurutur zamanla ama daha keskinleştirir.
Asla son bulmak istemez. Ceviz ağacından yapılmış bir
sandukaya hapsedilmiş, sarıp sarmalanmış gül işli bohçalara
bırakır olanca ağırlığını. Hasret, ilmik ilmik, nakış nakış yer
bulmak ister.
Anadoludan kaynayan muhabbete ve kardeşliğe hasret bütün Dünya.
Öyle zamanlar olur ki aklın idrak hududuna sığmaz, sadece
izleri takip etmek gerekir. Bu izleri bulmak için asla yoğun bir
çaba gerekmez, sadece gönül gözü ile bakmak yeterlidir ve o
zaten bütün ihtişamı ile kendisini gösterir.
Anadolu ne çok işaretlerle bezili bakmasını bilene.
Sevdiğinin hasreti ile yanan bir yüreğin çağrıları o kadar
uzaklardan duyulur ki bundan bütün canlılar nasibini alır.
Denizdeki balıklar, ulu dağların zirvelerindeki kuşlar, yedi
kat toprağın altında yaşayan bütün canlılar bu çağrıya kulak
tıkayamaz ve bulduklarını geri vermek isterler. Ummanda
kaybolmuş bir bedeni balık bile yemeye utanır. Kurtlar kuşlar,
ulu dağların başlarında, kızgın çöllerde can vermiş bir
bedene rızık olarak bakamaz, böcekler onu bir şekilde ulaştırmak
isterler yanan yüreğe. Geldiği yere, toprağın bağrına
kavuşsun diye arzu ederler. Aslına ulaşıp sevdiği tarafından
bulunsun diye dilek dilerler. Demek ki bir bildikleri var, günümüz
insanının unutmaya yüz tuttuğu bir bilgi...
Anadolu'nun derviş gönlüne hasret bütün Dünya.
Bu ulaşma kâh mutlu biter, kâh hüzünlü ama bir şekilde ulaşır
hasret. Ama ulaşamamışsa, kavuşturamamışsa toprağa,
teslim alınamamışsa sevgili... İşte o zaman bitmek tükenmek
bilmez bir acı başlar. Belki her geçen gün biraz daha küllenir
ama sonlanmaz hasret. Elleriyle toprağın bağrına koysa o zaman
toprağa karışır hatıralar, acı azalır, azalır, azalır.
Dervişlerin,ermişlerin,erenlerin,evliyaların ,yiğitlerin gönlüne erişemedikçe Dünya koyamaz huzuru toprağın bağrına.