Herkesin Malumu
Hayatın hangi alanının gerçek ,hangi alanının düş ve masal olduğu konusunda aldanabilir insan.Bazen en değer verdiğinden yara alır.
Kimse bunu tam manasıyla bilemez .Bazen hiç bir şekilde öğrenemez. Bazen de olmadık şeyler bütün gerçeği yüzüne çarpar insanın. İşte o zaman insanın canı acımaya başlar .
İşin kötü tarafı insanoğlunun bu tıynetini bilen insanın buna hazırlıklı olarak kimseye güvenmemesi ve her geçen gün biraz daha yalnızlaşmasıdır.
"Hayatın beni mecbur tuttuğu gerçekliğin peşine düşecek miyim ve ne var ne yoksa her şeyi yeni baştan sorgulayacak mıyım." Diye düşünebilir insan.
Hayat bazen bütün perdeleri kaldırır ve insanı çırılçıplak bırakır .
Hayat sınar işte o anda insanı. Kader diyerek açıklamak kolaylaşır o anda.
Herkesin malumu, bazen hiç kimsenin malumu değildir.
Bazı anlarda gerçekler coşkun şekilde başlar. Ama gerçeğin acı yada tatlı kusursuzdan öte varlığı er yada geç gün yüzüne çıkar.
İnandığım ne varsa ona sırtımı dönmek,mazimin yapı taşları ile yeni baştan bütün hayatımı süslemek, insanı gerçekten var eder mi?
İnsan nereye kaçarsa kaçsın kendini de gittiği yere götürüyor. Bütün düşüncelerini ve duygularını yedeğinde taşır . En kötüsü de çirkin çıkar duygularına kurban gitme korkusudur.
Şu unutulmamalıdır hiç kimse için,hiç bir gurup için,hiçbir zaman ve asla gerçekleri bağırmamaktan kaçmamalı insan.
Gerçekleri söylemekten kaçanlar bir gün sakladıkları gerçeğin ağırlığının altında sırtlanlara kurban verilirler.
Hayat bitene kadar upuzun ve sürekli bir tempoyla akar.
Umulmayan gerçekler ortaya çıktığında adeta sonsuz bir düz çizgi üzerinde ip cambazı gibi hisseder insan kendini.
Şimdilerde birilerinin hissettiği gibi.
Herkesin malumu, bazen hiç kimsenin malumu değildir.