Kenan Evren Sitesi Magnesia Sitesi olmalı
Akhisar’dan geçen hafta bir röportajda eski Milli Birlik Komitesi (MBK) Üyesi Ahmet Er’in 27 Mayıs darbesinin sorgulanması gerektiği’ni söyledi
Celal Bayar’ın torunu Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali,
“Ahmet Er, nedamete yaklaşmış ama 27 Mayıs darbesiyle yüzleşmek istiyorsa bir iki cesur adım daha atması lazım” diyen Naskali, şöyle konuştu: “Cesur adım atmakla şunu kastediyorum; Ahmet Er açık ve seçik biçimde şunu demelidir; ‘Türk milletini barıştırmak, kültüre ayar vermek, ekonomiyi düzeltmek askerin vazifesi değildir: İktidarı gasp etmekle biz suç işledik. Ordunun meşru iktidarı gasp etmesi, siyasete karışması, bir partiyi yargılaması suçtur, biz bunu idrakten yoksunduk. Affedilmez bir suça ortak olduk. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir desturunu kavrayamamışız.’ Bu sözler bir örnek teşkil eder.” dedi.
Bu yıl 27 Mayısın 52 yıldönümü. Okurlarım benim de bu darbede taraf olduğumu bilirler. Babam Avrupa Konseyi üyesi ve DP milletvekili idi. Yurtdışından “saklayacak birşeyim yok” diye döndü ve dayak yiyerek Yassıada’ya tıkıldı.
Tecavüzcüyü alkışlamak***
Onyıllarca darbe şakşakcıları, ay darbe olsa da bu parti gitse diyenlerle, babası 1957 seçimlerinde DP den aday gösterilmediği için hala kin kusanlarla, yurtdışında yaşadıkları için şeriat geliyor diye bir korku içinde olanlarla, bir akrabası 27 Mayıs darbesi sonrası ikbale gelen veya darbeden sonra senatör seçilen veya o zaman genç gazeteci olan ve kağıt tahsis edilmediği için hala olayı sadece o açıdan görebilen dostlarımla empati yapmadan, nasıl dost olabilirdim? Kimse kendi geçmişi ve algıladığının, takılıp kaldığının ötesine mecbur edilemez.
27 Mayıs öncesinde bugün ile mukayese edince daha fazla devlet vardı Türkiye’de. Nasıl 14 Mayıs 1950 öncesinde daha da fazla devlet var idiyse. Basın yayın devletin kontrolündeydi. Şimdi değil. Teknoloji gelişti. Tarihte önemli olan, olayları o çağın normlarına göre değerlendirmek. Darbe bir toplumsal cinayettir, bir iğfaldir. Sonradan oturup kalkıp ama iğfal edilen de açık elbise giymişti, ruj sürmüştü, evlensinler falan diyerek olmaz! Bunda bir anlaşalım. Anlaşınca gerisi kolay.
Soğuk savaşçılar***
Bazıları şahsi deneyimlerini aşabildiler. Bir kısmı ise soğuk savaşçı olarak kalacaklardır, belki giderek tecavüzcü şakşakçısı rollerini farkederek, belki de farketmeyerek. Kimseyi yeteneklerinden, görgülerinden, bilgilerinden öteye mecbur edemezsiniz. Ayrıca çokseslilik olmazsa olmaz bir öge.
Anadarbe 1960 ın en büyük tahribatlarından biri yargı sistemimize olan etkisiydi. Yassıada’dan sonra yargıya hakim olup kendilerinden sonra gelenleri belirlediler. İki eski Genelkurmay Başkanı yargılandı, biri Yassıada’da öldü. 20 yıl boyunca 27 Mayıs çetesinin yaptığı darbe (bazılarına göre hala ihtilal veya devrim) aleyhine yazmak yasaktı!(Tedbirler kanunu) 27 Mayısı bayram olarak kutladı bu ülke! Bazıları hala ” 27 Mayısı “ayıpladığını” yazıp düzgün ve uygar bir anayasa getirdiğini ekliyorlar. “Tecavüzcüyü ayıplıyorum ama doğrusu burnu ve gözleri çok güzeldi” der gibi. Evet tedbirler kanunu ve daimi senatörlüğü de getirmiştir 27 mayıs darbesi. O anayasayı hazırlayan “hukukçular” akıl vermişlerdi çetecilere “DPlileri yargılayın ve mahkum edin, yoksa meşruiyetiniz kalmaz” diyerek.
27 mayısı 12 Eylül’ü 28 Şubatı aşmak?***
Bence Cemal Gürsel ve Kenan Evren’i Cumhurbaşkanları listesinden çıkartmalı, isimlerini devlet malından kaldırmalıyız. Manisa’da Celal Bayar Üniversitesi karşısında Evren Sanayi sitesi ismini görmekten rahatsızım. Magnesia Sanayi sitesi ismini öneririm. MBK dan yaşayanların doğal olarak yargılanmaları gerekir. Darbelerin başındakileri yargılayıp, önümüze bakma vaktimiz de geldi. Toplum mühendisliğinden, desinformasyondan, dolduruştan etkilenen her insanı yargılayacak olsak ülkede insan kalmaz. 12 Eylül, 27 Mayıs 28 Şubat seri bir şekilde şov olmadan yargılanmalı, bir daha benzer olayların olmasını önlemek üzere tarihe gömülmelidirler.