Keskinoğlu’ndan Beyaz Ette Kara Propagandaya Tepki
SİNAN DOĞAN (HABER MERKEZİ)
FOTOĞRAFLAR: KENAN MOLLA
“Çocuğumuza Yedirmediğimiz Kimseye Yedirmeyiz”
”Tavuk Etini Gönül Rahatlığıyla Tüketin”
“11 Milyar TL’lik Sektöre Kimse Zarar Vermesin”
“75 Ülkeye İhracat Yapıyoruz”
Türkiye’de adını bir markaya vermek kolay değildir. Hele hele üretim yaptığınız iş gıda alanındaysa. Keskinoğlu Ailesi bu cesareti göstermiş. 51 yıldır beyaz et sektöründe faaliyet gösteren aile soyadını markalarına vermiş. Bugün Akhisar’daki onlarca tesisinde 4 bin kişiye iş sağlayan Keskinoğlu, her gün 310 bin piliç kesiyor, 500 ton et üretiyor. Türkiye’nin 3 büyük üreticisi arasında yer alan Keskinoğlu’nun cirosu 1 milyar liraya ulaştı.
Akhisar’daki tesislerinde konuştuğumuz Keskinoğlu Pazarlama Grup Başkanı Keskin Keskinoğlu, Türkiye’nin beyaz et sektöründe uluslararası bir oyuncu olduğunu belirtiyor. Firma olarak 75 ülkeye 100 milyon doların üzerinde ihracat yaptıklarını dile getiren Keskinoğlu, yakın zamanda Tavvuk Restoranları’nı Dubai’de, Suudi Arabistan’da açacaklarını kaydediyor.
Ancak Keskin Keskinoğlu’nun en çok canını sıkan şey beyaz etteki ‘kara propaganda’. Her gün televizyonlara uzman, hatta profesör adı altında çıkan kişilerin 11 milyar liralık sektöre en büyük darbeye vurduğunu belirtiyor Keskinoğlu. ‘Kara propaganda’ya karşı ilk adımı 100 bin dolarlık yatırımla 7 gün 24 saat yayın yapan Keskinoğlu TV’yi kurarak yaptıklarını belirten Keskinoğlu, ürünlerini herkesin gönül rahatlığı ile yiyebileceğini belirtiyor. Keskinoğlu, “Kendi çocuğumuza vermeyeceğimiz hiçbir ürünü üretmeyiz. Tavuklara baktığımız gibi kendimize baksak 150 yıl yaşarız” diyor.
--Türkiye’de beyaz et sektörü nereden nereye geldi?
Tavukçuluk sektörü son 10 yılda çok hızlı ilerledi. Dünyada ilk 10 üretici ülke arasına girdik. Sektörün doğrudan istihdamı 650 bine, bu işten geçimini sağlayan kişi sayısı da 2.5 milyona ulaştı. Yumurta ve piliç etinin toplam cirosu 11 milyar lira oldu. Sektörün ihracatı 3 yıl önce 300 milyon dolardı. Geçen yılı 1 milyar dolar ihracatla kapattık.
Şehir Efsaneleri Darbe Vurdu
--Geçen yıl sektörün büyüme hedefi tuttu mu?
Türkiye’de geçen yıl 1 milyon 770 bin ton piliç eti üretimi var. Büyüme oranı yüzde 3 oldu. Oysa bizim beklentimiz yüzde 15-20’ydi. Beyaz et çok ucuz bir protein kaynağı. Herkesin sürekli tüketmesi gereken bir ürün. Ancak Japonya’da 50 kg, Suudi Arabistan’da 45 kg, Avrupa Birliği’nde 25 kg olan tüketim bizde 20 kg civarında. Çünkü kamuoyunda son derece yanlış bilgiler dolaşıyor. Sanki birileri sektör aleyhine kampanya yapıyor. Konunun uzmanı olmayan bir takım doktorlar, profesör ünvanı ile televizyonlara çıkıyorlar. ‘Bir tavuk günde 3 yumurta veriyor’, ‘piliç etinde hormon kullanılıyor’, ‘tavukta kullanılan antibiyotik insanlara geçer mi?’ gibi aslı olmayan sorular ve görüşlerle insanların aklını karıştırıyor. Bu iddialar tamamen şehir efsanesi. Ama ne yazık ki anneler çocuklarına tavuk eti yedirirken korkar hale geldi. Oysa çocuklarımızın, genç nüfusumuzun sağlıklı beslenmesi için en ucuz protein kaynağı olan beyaz ete ihtiyaç var.
--Bu iddialara karşı sektörün, sizlerin yanıtı ne oluyor?
Biz çeşitli yöntemlerle insanlarımızı bilgilendirmek için çaba gösteriyoruz. Herşeyden önce iddiaların doğru olmadığını sürekli dile getiriyoruz. Örneğin bir tavuğun günde 3 kez yumurtlaması mümkün değil. Bir tavuk 27 saatten önce yumurta yapamaz. Müzik de dinletsen, fazla yem de versen, ışığı ile de oynasan bu mümkün değil. Piliç etinde hormon olmaz. Çünkü hormon sadece enjekte edilir. Bizim her tavuğa hormon vermemiz için çalışanlarımızın haricinde 3 bin kişi da tutmamız lazım. Üstelik hormonun çalışma süresi 60. günde başlar. Biz zaten tavuğu 45-60 günde kesiyoruz. Piliç yetişirken hastalık geçirebilir. Antibiyotik ile tedavi yapılabilir. Ama bu Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na bağlı veterinerler tarafından sürekli denetleniyor. Yetkililer diledikleri zaman istedikleri kümese girip örnek alabilir. Tavuk antibiyotiği 10 gün içinde bünyesinden atıyor. Kesim aşamasında ise yine veteriner hekim var. Hayvanın 72 saat önce nasıl beslendiğini, ilaç ve antibiyotik kullanıp kullanmadığını tespit edebiliyorlar. Büyütme amaçlı antibiyotikler de 2006’dan beri yasak.
‘Kızlarım Yumurta Da Tavuk Da Yiyor’
--Bir ara genetiği değiştirilmiş (GDO’lu) mısırdan üretilen yemden bahsediliyordu. Hayvanlara verdiğiniz yem nasıl üretiliyor?
Türkiye’de GDO’lu tohumdan üretim yapmak yasak. Hatta GDO’lu ürünlerin Türkiye’ye girişi de yasak. Geçen yıl mısırda tarihimizin en yüksek üretimini gerçekleştirdik. İhtiyacımız 4.5 milyon ton iken, 5.5 milyon ton üretim yaptık. Artık ithal mısır girmiyor. Ben zaten yerli mısır kullanıyorum. Burnumun dibinde Ege ovasında 100 bin ton mısır yetişiyor. İhtiyacımın hepsini buradan alıyorum.
--Bir ara yumurta karşıtı kampanya vardı ama artık yok. Ne oldu?
Evet, yumurtada kolesterol var deniyordu. Kalp damar uzmanı Prof.Dr. Bingür Sönmez, yumurta lehine bir açıklama yaptı. İnsanlar o kadar yumurtayı özlemiş ki 3’er tane yemeye başladı. Benim dedem İsmail Keskinoğlu 101 yaşında vefat etti. Her gün 3 yumurta, her öğlen tavuk yerdi. İki kızım var. Biri 2.5 yaşında, diğeri 9 aylık. Büyük olanı her sabah iki yumurta, öğle tavuk eti yiyor. Küçük de her sabah bir yumurta yiyor. Avuç içi kadar göğüs eti verdik. Biz tavuk eti, zeytinyağı, yumurta yiyerek büyüdük. Allaha şükür sağlığımız iyi.
--Beyaz ete yönelik bu iddialara karşı bilgilendirme dışında adımlarınız da olacak mı?
Evet. Hem insanlarımızı bilgilendirirken hem de çeşitli adımlar atıyoruz. Örneğin tavukların gün ışığını görmeden büyüdüğü yönündeki iddiaya karşı bir televizyon kurduk. Keskinoğlu TV ile dileyen herkes kümeslerimizin tamamını 7 gün, 24 saat izleyebiliyor. Hepsi çatılarındaki izolasyon sisteminden dolayı güneş ışığı altında büyüyor. İçeriye giren havayı biyogüvenlik önlemi nedeniyle sterile ediyoruz. İçtikleri su steril, yedikleri buğday ve mısır doğal. Eğer tavuklara baktığımız gibi kendimize baksak 150 yıl yaşarız. Biz soyadımızı marka olarak vermişiz. Hiçbir şekilde hatalı üretim yapmayız. Kendi çocuğumuza vermeyeceğimiz ürünü üretmeyiz, kimseye yedirmeyiz. Dolayısıyla herkes gönül rahatlığı ile ürünlerimizi yiyebilir.
Doktora Fabrika Gezisi
--Sektörde bilgi kirliliği yaratanlara dava açacak mısınız?
Sektör olarak şu an birlik ve sektör firmaları yanlış yönlendirmelerle ilgili davalar açtık. Üniversiteler aracılığı ile tespit yaptırdık. Ancak öncelikli amacımız bilgilendirme. Ege İhracatçı Birlikleri öncülüğünde ‘saglıklıbilgi.org’ sitesin ikurduk. Burada hepsi tarafsız olan profesörler görüşlerini açıklıyorlar. Ayrıca İstanbul’da 2800 pediatrist doktora ulaştık. Onları fabrikamıza davet ettik. 200 doktor kabul etti. Hafta sonları onlara tesislerimizi gezdireceğiz. Bütün sorularını yanıtlayacağız. Umarız yanlış fikri olanları bunu değiştirir, reçetelerinde çocuklara tavuk ve tavuk ürünleri yazmaya başlar.
--İç pazardaki tüketim azalmasına karşı ihracat sürekli artıyor. Bu durumu nasıl açıklıyorsunuz?
Sektör 50 ülkeye ihracat yapıyor. Bizim ihracat yaptığımız ülke sayısı da 75’e çıktı. Dünyanın en zor pazarı Singapur. Oraya ihracat gerçekleştirdik. Geçtiğimiz günlerde Malezya’ya ürün göndermeye başladık. Türk tavuğu kötü olsa, 50 ülke malımızı alır mı? Ürünümüz Brezilya’dan da Amerika’dan da kaliteli. Avrupa’daki tesislerden eksiğimiz yok, fazlamız var. Son 3 yılda Ortadoğu pazarında çok güzlendik. Türk piliç eti lezzetli, yüzde 100 helal kesim. Navlun ve lojistik avantajımız var. Türkiye’deki mal 2 günde Ortadoğu’ya ulaşırken, Brezilya malı 60 gün sonra varıyor.
Ciro 1 Milyar Dolar
--Keskinoğlu 51. yılında hangi noktaya geldi?
Biz her gün 310 bin hayvan kesiyoruz, 500 ton et üretiyoruz. İlk 3 büyük et üreticisi arasındayız. 4 bin çalışanımız var. Şirketimizin cirosu da 1 milyar lira olacak. Geçen yıl 80 milyon liralık yatırım yaptık. Geçen yıl 100 milyon dolar olan ihracatımızı, bu yıl 115 milyon dolara çıkaracağız.
--Türkiye’de bir çok şirket büyüdükçe yönetimi profesyonellere bırakıyor. Ama siz aile şirketi olarak kalmayı tercih ettiniz. Neden?
Bu iş çok özveri gerektirir. Bizim ailede yılın 365 günü Keskinoğlu soyadını taşıyan bir kişi düğün de bayram da olsa işletmede mutlaka olur. Canlı hayvan ile uğraştığımız için bir şey gerektiğinde anında müdahale ediyoruz. Biz üçüncü kuşağız. Ben pazarlama grubuna bakıyorum. Kızkardeşim Esin Keskinoğlu Onaran insan kaynaklarına, amcamın büyük oğlu İsmail Keskinoğlu üretime, Hamit Keskinoğlu bölge müdürlüklerine bakıyor. Yönetim Kurulu Başkanımız babam Fevzi Keskinoğlu’na finans, Yönetim Kurulu Başkan Yardımcımız amcam Mehmet Keskinoğlu’na da yeni yatırımlar ve satınalmalar bağlı. 250 müdürümüz ve 4 bin çalışanımız var.
--Bu yıl yeni yatırımınız olacak mı?
Makine ve ekipman geliştirmek için 15 milyon liralık yatırım gerçekleştireceğiz. Pişmiş ürün hattımızı büyüttük. Günde 200 ton işlenmiş ürün kapasitesine mart ayında çıkıyoruz. Çalışan sayısı her geçen gün artıyor. Bu nedenle pişmiş ürüne talep büyüyor.
Dubai’ye Tavvuk Restoranı
--Tavvuk Restoranları’nın sayısı artacak mı?
Tavuk restoranımız 11 tane. Nasipse mart ayına kadar sayı 25’e çıkıyor. Franchising ile yıl sonunda hedefimiz Tavvuk’u 100’e çıkarmak. İzmir’de de en kısa sürede bir restoran açılacak. Dubai, Suudi Arabistan ve Kuveyt’te Tavvuk açacağız. İhracat pazarımız olduğu için o ülkelere mal sevki kolay. Markamız da çok iyi biliniyor. Keskinoğlu, Irak halkının en iyi bildiği 3 markadan biri. Dubai’de yerel ve ulusal marketlerin yüzde 75’inde ürünümüz var. Suudi Arabistan’ın en büyük market gruplarıyla çalışıyoruz.
--Ravika ile zeytinyağı sektöründesiniz. İhracat ne düzeyde?
Zeytinyağında Ravika markamızla 75 ülkeye ihracat yapıyoruz. İç pazardaki payımız yüzde 9’a ulaştı. Biri hariç ulusal marketlerin hepsinde varız. Amerika’da iyi gidiyoruz. Ukrayna’da pazar lideriyiz. Singapur’da ikinci, Suudi Arabistan’da dördüncüyüz. Geçen yıl ürün çok olduğu için ihracat iyiydi. Bu yıl ürün az, fiyatlar çok yüksek. Fiyatımız İspanya’nın çok üstünde. Ama Türk zeytinyağı dünya markası olma yolunda ilerliyor. Türk Hava Yolları, Suudi Arabistan Hava Yolları’nda ürünümüz kullanılıyor. Japonya’daki bir çok ünlü otel grubu müşterimiz. Çin’e çok iyi ihracat yaptık. 1500, 2 bin şubeli market gruplarıyla anlaştık.
Akhisar Ege’nin Gururu
--Yeni sektörlere girme yönünde düşünceniz var mı?
Mevcut işlerimizde büyüyeceğiz. Organica markasıyla doğal tavuk gübresi üretiyoruz. 2013’te 60 bin ton satışımız oldu. Bu yıl 80 bin ton satmayı planlıyoruz. Türkiye’deki toprakların yüzde 93’ünde organik madde yetersizliği var. Tavuk gübresi çok iyi sonuç veriyor. Biz mısır aldığımız üreticiye tavuk gübresi veriyoruz. 6 ay sonra da mısır alırken hesaptan düşüyoruz. Günlük yumurta üretim adetimiz 4 milyon. Türkiye’nin en büyük üretim kapasitesine sahibiz. Kişi başı tüketim 200 adete çıktı. Pastörize yumurta işinde günlük 1 milyon adete yakın kırma kapasitemiz var. Bir litrelik ambalaja da geçtik. Lojistik firmamız FEM, 500 soğutuculu araba ile faaliyet gösteriyor. Viyolde Avrupa’nın 3 büyük tesisine sahibiz.
--Akhisar Belediyespor’un başarısını nasıl buluyorsunuz?
Akhisarspor’a bu sene sponsor olduk. Takımla İsmail ve Hamit yakından ilgileniyor. Ben ayın 10-12 günü ya bayi ziyaretindeyim ya da dışarıda. Akhisar iyi gidiyor, daha da iyi olacak. Stad biterse çok iyi olacak. Başbakanımız geldiğinde müteahhidi çağırıp stadı ne zaman bitireceğini sordu. Akhisarspor Ege’nin gururu. Bir ilçe takımının neler yapabileceğini gösterdi. Bu başarı öyküsüdür. Akhisar deyince artık akla tavuk, zeytinyağı, köfte ve Akhisarspor geliyor.
“23 Araba Birden Aldım”
Keskinoğlu ailesinin antika araba müzesi görenleri şaşırtıyor. Müzedeki antika araba sayısı 200’e ulaştı. 1938’den 1973e kadar Chevrolet’in tüm serileri ver. Türkan Şoray’ın 1970’lerde kullandığı arabası bile burada. Keskin Keskinoğlu’na araba sevdasının ne zaman başladığını soruyoruz: “Bu sevda babamla başladı. Önce ben merak sardım. Sonra da tüm aile. O kadar meraklıyız ki bir yerde eski araba gördüğümüz zaman hemen baba, amca aranıyor. Onlar da ‘al oğlum’ diyor. Ala ala 200’e yaklaşık. En son Kastamonu’ya gittim. Bizim bayi ‘Ya Keskin burada arabalar var bir bakalım’ dedi. Gittik. 23 araba vardı. Hepsini aynı anda aldık. Babam ‘oğlum ne yaptın, nereye koyacaksın bu arabaları’ dedi. Müzeye araba hediye eden de oluyor. Onların isimlerini yazıyoruz. İsteyenlere randevu almak kaydıyla müzemizi gezdiriyoruz. Ravika Köyü’ndeki müzemizde dedemin, babamın kullandığı arabalar var. Manevi değerleri büyük. Müşteriye önce köyü, sonra müzeyi gezdiriyoruz. Bunu gören müşteri ‘bunlar atalarına sahip çıkıyor’ diyor. Sipariş vermeden gitmiyor.”
Ravika Köyü’nde Çiğ Köfte Partisi
Keskinoğlu ailesi, Kurucuları ve dedeleri İsmail Keskinoğlu’nun doğduğu Yunanistan’daki Ravika Köyü’nün aynısını Akhisar’a kurdu. Ravika köyünde ne varsa müze köyde de aynısı var.
Köyde bir de Urfa evi var. Öyküsünü şöyle anlatıyor Keskin Keskinoğlu; “Urfa bayimiz Hüseyin Ağabey Ravika Köyü’ne Urfa evi yapmak için ısrar etti. Taşından içindeki malzemeye kadar gönderdi. Bir tır malzeme geldi. Urfa’da bir evin içinde ne varsa, çiğ köfte hazırlama kaplarından Kazancı Bedih’in CD’sine kadar hepsini getirdi. Arap misafirlerimiz geldiğinde Urfa evini çok seviyor. Arada Hüseyin Ağabeyi çağırıyoruz. Çiğ köfte partisi yapıyoruz."