KULE YIKILIYOR
Biliyor musun insan gerektiğinde en zor şartlarda bile kendini korur. İnsan bunu kendisi için yapıyorken sevdiği için yapmazsa bu bencillik olur. Var edildiğimiz ve yok olacağımız bu arz üzerindeki serüvenimizi yaşarken kendimizi putlaştırıp, kutsallaştırırsak o zaman yanmışız demektir.
Kendimizi ilahlaştırırsak düştüğümüzde yanımızda bizi sarsacak ve uyaracak ne bir dost ne de bir yoldaş bulabiliriz.
Sadece şakşakçılar kalır.
Onların derdi de kırıntıları toplamaktır zaten.
Tanrı Dağının zirvelerinde Olympos ile sohbetlerinden seni alıkoyuyor olmam ve aslında küçük kum tepeciğinde oturduğunu, konuştuğun kişinin nefsin olduğunu söylemem hep senin içindir.
Sen tek başına çıktığın yolculuğunda türlü duraklardan aldığın enerjilerden beslenerek yoluna devam ettin.
Arkana pek çok kişiyi de taktın.
Yanına kattığın kişilerden edindiğin deneyimler seni biçimlendirdi, onlardan aldığın doğru ya da yanlış ilhamlar ve sanrılar neticesinde kendini hep yeni baştan kurguladın.
İç yolculuğunda edindiğin bu tecrübelerle kimi taşları yerine oturtabildin, kimisini de yerinden ettin. Allak bullak bir hale koydun. Yerine oturtmayı düşlediğin taşın asla yerine oturmadığını ve bunun sende problemlere sebep olduğunu gördün. Bunu asla kendinden bilmedin.
Karşındakinin nefsinin yeterli olgunluğa erişemediğine, sınavı kaybetmiş olduğuna yordun. Kendi çanağında toplamaya çalıştığın insanların hepsinin farklı sosyal hayatları olmasına rağmen sen hepsini kendine benzetme derdine düştün.
Tek tip var etmeye çalıştın.
Bütün insanlardan mistisizm içinde beşeri davranışlara kapalı, sanrıların taassubu içinde sana tutkuyla bağlı kalmalarını istedin.
Bu kez sahte düşler oluşmaya başladı.
Kendine koyduğun isimlerle sana seslenilmesini arzu ettin.
Bu senin hükümranlığını pekiştirecekti.
Sana, efendi denmesini arzuladın.
Bu şekilde sana seslenmeyen insanları eksik bildin.
Onların bunu nefislerinin direncinden dolayı yaptıklarını sandın. Bu ön yargıyla gerçekten sevenleri göremedin.
Sen bu davranışlarınla insanları eğitmek adına mahvettiğinin farkında değil misin? Farkında değilsen kötü ama bunu kasıtlı olarak yapıyorsan bu çok, çok daha kötü.
Akıllara girmeyi, onların ağzından konuşmayı erdem zannediyorsun, kendi ağzından söylemeye cesaretin olmayan konuları başkalarının ağzından bambaşka dillerle yaptırıyorsun.
Tasavvufta kişinin cevherine göre terbiye metotları tatbik edilir. Oysaki sende bu ayarı tartacak bir zenginlik yok. Sadece mistik sezişler ve duyuşlar var. Kişilerin ferdi gayretleri, çabaları tasavvufta ne kadar önemlidir oysa. Senin mistik öğretinde böyle bir şey yok. Rüyalar, hissedişler o kadar. İnsan kendi beyninde bunları gördüğüne bile kendisini inandırabilir. Beyin insana türlü oyunlar oynar. İnsanların ruhlarını, cesetlerinin önüne çıkarıp onları bambaşka bir benlik ile tanıştırıyorsun, sonra ortalık yerde bırakıveriyorsun manen. Çünkü bir metodun yok. Tasavvufta kişi arınıp Hakka ulaşmayı gaye edinir. Sen mistisizmi tasavvuf zannediyorsun. Tasavvuf Allah’ın adını insana söyletirken, senin gibi şizofrenler kendi isimlerini Allah’a söyleyip dururlar.