Mekke’nin Fethi’ne Yoğun İlgi
Haber Merkezi
Akhisar Belediyesi ve Akhisar Anadolu Gençlik Derneği’nin ortaklaşa düzenlediği “Mekke’nin Fethi” konulu program Akhisar Belediyesi Hüsnü Kahraman Kültür Parkı içerisinde bulunan Gölet Büyük Salonda gerçekleştirildi. Geceye, Konuşması ile Eğitimci yazar Mustafa Eraz, Ezgi sanatçısı Bünyamin Fındıkçı, Okuduğu etkileyici ezan ile M.Ali Özyaka, Şair Enes Aktürk , Hafız Ali Doru, Akhisar Anadolu Gençlik Oratoryosu ve okudukları şiirlerle Ortaokul öğrencileri renk kattılar. Havanın soğuk ve karlı olmasına rağmen katılım oldukça yoğun oldu. Program sonunda, Anadolu Gençliğin düzenlediği Bilgi yarışmasında dereceye girenlere hediyeleri taktim edildi. Konuk katılımcılara plaket töreni yapıldı.
Eğitimci yazar Mustafa Eraz yaptığı konuşmada;
“Saygıdeğer Hanımefendiler, Beyefendiler
Ve Geleceğimizi emanet ettiğimiz, geleceğimizin teminatı olan sevgili gençler,
Bu gece, Yeryüzünün En emin insanı, en emin komutanı ve en emin lider ve devlet adamı, Allah’ın yeryüzündeki tüm insanlara rehber olarak gönderdiği son peygamber Hz. Muhammed Aleyhisselam’ın ve emrindeki 10 bin inanmış mücahidin, Allah’a atfedilmiş ve günde 1,5 milyar insanın yüzünü döndüğü Emin Belde Mekke’nin Fethinin , 1384. yıl dönümünü kutlamaktayız.
1384. yıl önce bugün, 3. leri Allah olan iki kişi, Hz. Muhammed ve O’nun sadık dostu Hz Ebu Bekr’ in, çıkmak zorunda bırakıldıkları şehre, 10 bin inanmış ve adanmış sahabeyle geri dönüşlerinin yıl dönümü.
Bildiğiniz gibi, yeryüzünde Allah’a atfedilen ve kullara kul olmaktan kurtulmak ve ancak Allah’a kul olmak için yapılan ilk bina olma ayrıcalığına sahip Kâbe’nin bulunduğu şehir Mekke, 1 Ocak 630 tarihinde fethedilmiştir. Anadolu Gençlik Derneğimiz öncülüğünde, geleneksel olarak düzenlenen fetih kutlamaları bu gece ülkemiz genelinde her il ve ilçede, ve yurt dışındaki temsilciliklerimizde eş zamanlı olarak kutlanmaktadır.
Anadolu Gençlik , daha ruhlar aleminde, yalnızca Allah’a Kul olmaya söz vermiş yiğitlerin oluşturduğu bir topluluktur. Gücünü, estirilen rüzgarlardan değil, inancından ve azminden alan gençlerin oluşturduğu bir topluluktur. Bu bağlamda, Anadolu Gençlik; kendine, insanlara ve çevreye karşı sorumluluklarının farkında; tarihine, yaşadığı çağa ve yarınlara duyarlı.. ,sözde değil özde inançlı bir nesil yetiştirmenin gayretinde olan, köklü bir kuruluştur.
Özgürlüğü, adalet ve refahı sadece bir ırkın ya da bir bölgenin hakkı olarak görüp, kendinden olmayanı ötekileştiren ve tahakküm altına almaya çalışan her türlü düşünceye karşıyız.
Anadolu Gençlik olarak;
Tutarlılığı olmayan siyasi anlayışları,
Vicdanları karartacak boyutlara ulaşan eğlence tutkusunu,
Sömürü üzerine kurulmuş zenginliği,
Ahlaktan yoksun bilgiyi,
Paylaşmayı zarar kabul eden ekonomik anlayışları,
İnsan oluşu önemsemeyen bilim ve teknolojiyi,
Haksızlara karşı sus pus olan bir din anlayışını ,
Toplumun bozulmasında ve milletlerin yok oluşunda en etkili faktörler olarak görüyoruz.
Kıymetli misafirlerimiz; İslam, başlı başına bir dindir. İslam kültürü ise kendine özgü bir medeniyettir. Dinimiz , batı daki din anlayışlarından farklıdır. İslam, rengiyle, tavrıyla, hareketiyle, düşünce yapısıyla, giyimi, kuşamı ve hayatının her safhasıyla kendine has bir medeniyet meydana getirmiştir. Ancak üzülerek ifade ediyorumki, Müslümanların, dinlerine karşı olan gevşekliklerinden dolayı, maalesef son 200 yıldır Müslüman devletler, Avrupalı Sömürgeci ülkelerin elinde paçavraya dönmüştür.
Batılı Sömürgeciler, Müslüman halkların, kendilerini yöneten İdarecilerine sıkı sıkıya bağlı kalma geleneğini, bir sömürü metodu haline getirmişler, hileli seçim, ya da kanlı darbelerle, Müslüman ülkelerin yönetimlerine, kendileri gibi düşünenleri, kendileri gibi davrananları yerleştirmişlerdir. Bunun sonucunda, birbirlerine husumet besleme ve katletmenin içine düşürülmüşlerdir. Öbür taraftan Yine aynı sömürgeciler, toprak, maden ve ekonomik değeri olan ne varsa yağmalarken, Müslüman halklara, diyalog ve hoşgörü pazarlamışlar ve pazarlamaktadırlar.
Alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz Hz. Muhammed Aleyhisselamı, çizdikleri karikatürlerle aşağılarken, bunu fikir ve düşünce özgürlüğü olarak savunup, bize hoşgörülü olmamızı tavsiye etmektedirler. Çıkardıkları kitaplarda, yine peygamberimiz ve onun temiz,pak, mutahhar ailesine, çirkin iftiralar atmak suretiyle kampanya başlatırlarken, bize hoşgörülü olmamızı telkin etmektedirler. Avrupadaki Camilerimizin camlarını, kapılarını kırıp, giriş kapılarına domuz kelleleri bırakırlarken, yine bize, sus pus olmayı, hoşgörülü olmayı tavsiye etmek suretiyle tepki verme direncimizi ortadan kaldırmışlardır.
Peygamber efendimizin hayatını biraz olsun okuyup inceleyenler, Peygamberimizin İslami tebliğ metodunda bu tür olaylar karşısında, sus pus olduğunu göremezler. Bir müslümanın zulüm karşısındaki tavrının, susmak olmayacağını, eliyle olmazsa, diliyle, oda mümkün değilse kalben buğzetmesi gerektiğini, ama mutlaka tepki vermesi gerektiğini bilirler.
Haksızlık ve zulüm karşısında susmanın, dilsiz şeytan olmakla eş olduğunu bilirler. Ve yine bilirler ki, bıçak gırtlağa dayandığında verilen tepki ,tepki olmaktan çıkar, hiçbir işe yaramaz. Son nefeste yapılan tövbenin, muteber olmadığı gibi.
Kıymetli misafirlerimiz; az önce izlediğimiz sinevizyondan gördüğümüz gibi, dünyanın geldiği bu noktada, yeni fetihlere ihtiyaç vardır. Bu Fetih, ümmet olma şuuru köreltilmiş, elindeki parçayı, bütünün kendisi zannettirilmiş, birbirine düşürülmüş Müslüman halkların, eskiden olduğu gibi yeniden, ortak bir yapı altında birleşerek adil bir paylaşıma giden yolları açmasıyla mümkün olacaktır. Dünyadaki akan kanın sebebi, kaynakların kıt olması değil, az olması değil, kaynakların adil paylaşılmamasından kaynaklanmaktadır. Güçlüyüm diyenlerin, yeryüzü ve yeraltı kaynaklarından, zayıf olanlara pay ayırmamasından kaynaklanmaktadır. Zira Allah , Er-rezzak’tır. Nimetleri bolca verendir. Hazinesi geniş olandır ve Mutlak Adil olandır. Tekrar etmek gerekirse, Müslüman halkların ve yönetimlerin, önceden olduğu gibi yeniden, ortak bir yapılanma altında birleşerek, adil bir paylaşıma giden yolları açmaları bu sarmaldan kurtuluşun tek yoludur.
Daha önceki programımızda da ifade ettiğimiz gibi önemine binaen tekrar etmek gerekir ki, Tarihe, Yüzyıl savaşları olarak geçen, Fransa ile İngiltere gibi iki Avrupa ülkesi arasındaki süren savaşlardan sonra, Almanya ve Fransa’nın, İngiltere ile yine Almanya’nın, uzun yıllar boyunca birbirleriyle savaşmalarının ardından, bu savaşlara bir perde çekip Avrupa birliği çatısı altında birleşebildikleri gibi, bugün birbirine kırdırılan Müslüman ülkelerin masum halklarının, İslam birliğini oluşturmaları pekala mümkündür. Bu birliği tesis etmek, Avrupa birliğine girmek için sarf edilen çabalardan daha kolay, daha ucuz ve daha kalıcı olacaktır. Çünkü bu İslam ülkeleri ile Osmanlı döneminde dini, kültürel, sosyal ve ticari ilişkiler, inanç ve eylem birliği kurulmuştu.
Neyazık ki bugün, Bizi birbirimize düşürerek birliğimizi bozan haçlı mantığı, kendi aralarındaki birliği kurup güçlendirmenin çalışması içinde adım adım ilerlemektedirler. Bu bağlamda, geçtiğimiz ay, ülkemize, davet edilmek suretiyle gelen Papa Fransis ve onun sözcüleri, İki Hristiyan mezhep arasında 1000 yıldır süregelen kini ve öfkeyi bırakıp, birlik olma mücadelesi verdiklerini beyan etmekteyken, biz Müslümanlar olarak, aramızı düzeltmenin yollarını bulmak yerine , ayrılığı körükleyecek yolları aramanın, haklının değil güçlünün yanında olmanın gafleti içine düşürülmüşüz.
Hristiyan Avrupa, kendi arasında bu birliğin temellerini onarırken, bize düşen görev, kavga eden Müslüman ülkelerin halkları arasında arabuluculuk yapmaktır.Bu görev, Allah’ın, Kur’andaki ayetlerinden bir emirdir. Bu görevi yöneticiler başta olmak üzere yapmadığımızda ise, Allah’ımız , bizi uyararak bu fitne ateşinin bize de ulaşacağı haberini vermektedir.
Kıymetli misafirlerimiz; Bu hatırlatmalardan sonra, bu geceki programımızın, yüreklerimizi ve akıllarımızı Fethetmesini ümit ediyor , hayatın bir an kadar, kısacık olduğunu, boşa vakit harcamamamız gerektiğini ve Allah’ın gönderdiği dine sıkı sıkı bağlanmamız gerektiğini hatırlatıyoruz.
Sözlerime Necip Fazıldan bir şiirle son vermek istiyorum.
Sen bir devsin, yükü ağırdır devin!
Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin!
Mehmed'im, sevinin ,başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş , gün batmış ,ebed bizimdir
Katılımlarınızdan dolayı siz kıymetli misafirlerimize Temsilciliğimiz adına teşekkürlerimi ve saygılarımı sunuyor, Allah’a emanet olun diyorum “ dedi.