ALİYA İZZETBEGOVİÇ MESLEKİ TEKNİK VE ANADOLU LİSESİ AÇILDI
Akhisar Sigara Fabrikası alanı içerisinde eğitim alanı olarak ayrılan bölüme Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yaptırılan 24 derslikli Akhisar Aliya İzzebegoviç Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi resmi törenle açıldı.
15 Ekim 2015 Perşembe 00:32
Aliya İzzetbegoviç Mesleki Teknik ve Anadolu Lisesi Açıldı
Akhisar Haber Ajansı – AHA
Akhisar Sigara Fabrikası alanı içerisinde eğitim alanı olarak ayrılan bölüme Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yaptırılan 24 derslikli Akhisar Aliya İzzebegoviç Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi resmi törenle açıldı.
Bosna-Hersek’in bilge lideri Aliya İzzetbegoviç isminin verildiği okulda 9. Sınıflarla birlikte Bilişim Teknolojileri Alanı, Motorlu Araçlar Teknolojisi Alanı ve Makine Teknolojileri Alanı bulunan 602 öğrenci kapasiteli okulun açılışına AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ, AK Parti Manisa Milletvekili Uğur Aydemir, Akhisar Kaymakamı Kaan Peker, Belediye Başkanı Salih Hızlı, İl Milli Eğitim Müdürü Recep Dernekbaş, Akhisar İlçe Milli Eğitim Müdürü Süleyman Mermer, okulun Motorlu Araçlar Teknolojisi atölyelerini yaptıran hayırsever Mehmet Şerafettin Yazar, sivil toplum örgütleri başkanları ve davetliler katıldı.
Sözlerine geçtiğimiz günlerde Ankara'da gerçekleşen hain terör saldırısıyla ilgili konuşarak başlayan AK Parti Manisa Milletvekili Uğur Aydemir; “Öncelikle geçtiğimiz günlerde Ankara'da ki alçakça saldırı sonucu hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum. Ülkemizin başı sağ olsun ve bugüne kadar ki tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Yaralı kardeşlerimize acil şifalar ve ailelerimize baş sağlığı diliyorum. İnşallah ülkemiz bundan sonra böyle büyük felaketler yaşamaz. Bizim birliğimize, beraberliğimize kastedenler var. Türkiye'de huzuru bozmak isteyenler var. Artık Türkiye eski Türkiye değil. Türkiye yeni Türkiye, öyle 3-5 patlamayla veya terör saldırılarıyla huzuru kaçırılacak bir ülke değil. Yıllarca bizi terörle oyaladılar, bizi bölmek istediler, bizim hızımızı kesmek istediler. Gençlerimize solcu, sağcı dediler. Yıllar geçti bizi alevi ve sünni ile oyalamak istediler. Şimdi ise bizi Türk-Kürt çatışmasına çekmeye çalışıyorlar. Biz artık bu oyunları gördüğümüzden, ders aldığımızdan dolayı bunların tuzağına düşmeyeceğiz. Bu can bu tende olduğu sürece bu teröristlere gereken dersi vereceğiz. Hangi deliğe saklanırsa saklansınlar onları bulup yargıya teslim edeceğiz. Eğer teslim olmazlarsa da bulundukları yere onları gömmek bizim boynumuzun borcudur.
Bizim bu tuzaklara düşmememiz için eğitime büyük önem vermemiz lazım. Biz iktidara geldiğimiz günden itibaren bütçede ki en büyük payı eğitime ayırdık. Çünkü geleceğimizi teminat altına almak istiyorsak gençlerimizi eğitmemiz lazım. Türkiye'yi geliştiriyoruz. Akhisar'ımızı da Türkiye'nin gerisinde bırakmıyoruz. Bu alanda çok güzel bir meslek lisesi yapıyoruz. Bu alanın sigara fabrikası alanı olduğunu hep birlikte biliyoruz. 1974 yılında temeli atılan bu fabrikamız yıllarca kaba inşaat olarak Akhisar'a baktı, Akhisarlılarda sigara fabrikasına baktı. Hiç bir faaliyet gösteremedik. Biz geldik sigara fabrikasını 3'e böldük. Bunlardan bir bölümünü de eğitim alanı olarak ayırdık. Bu 18-20 dönümlük alanda da meslek lisesini yaptık. Biz meslek liselerine ayrı bir önem veriyoruz. Bugün sanayiye gittiğimizde ara eleman ihtiyacının üst seviyede olduğunu görüyoruz. Bu yüzden hükümetimiz meslek liselerine büyük önem verdi. İmam hatip liselerinin önünü kapatmak için meslek liselerine kat sayı uygulaması yaptılar yıllarca. Aslında Türkiye'nin önünü kestiler. Liseye giden kardeşlerimiz eğer meslek liselerine gitmediyseler, üniversitede iyi bir bölüm kazanamadıysalar işsizler yığını olan bir ülkede yaşıyor olurduk. Derslik sayılarını, öğretmen sayılarını arttırdık. Dersliklerimizi teknolojik cihazlarla doldurduk. Sizler artık ders çalışarak Dünya ile yarışacaksınız. Türkiye'yi Dünya'da lider ülke yapacaksak bizler, sizler sayesinde yapacağız.
Buranın yan tarafında bulunan 210 dönümlük alanı Celal Bayar Üniversitesine tahsis ettik. İnşallah oraya da çok güzel bir fakülte yapacağız. Celal Bayar Üniversitesi ile ortak çalışıyoruz, Akhisar'da bir derneğimiz var, buradan derneğimize teşekkür ediyoruz.
Buraya gelirken tren yolunu geçerek geldik. Akhisar'a hükümet ne yaptı diye baktığımızda bunun cevabını görüyoruz. Artık tren yolu Akhisar'ı 2'ye bölmeyecek. Tren yolunu artık şehir dışına alıyoruz. Artık Akhisar AK Parti ve sizlerin sayesinde tek ve bütün bir şehir olacak” dedi.
AK Parti Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ “Ayvaz Dede yıllarca buradan Bosna'ya gitti. Oraları bizim değerlerimizle tanıştırdı. 550 yıl önce gitti ve Ayvaz Dede'nin ülkesinde de yıllar sonrada büyük bir insanlık faciası yaşadı. 250 bin müslüman orada katledildi. Bir gecede 8 bin kişiyi öldürdüler. Aliya İzzet Begovic, Margaret Thatcher ve Amerika başkanı Bush'un ifadesiyle bilge kraldı. Onlar Aliya seninle tanışmak bir ayrıcalıktır diyorlardı.
Aliya İzzet Begovic değerlerinden hiç taviz vermedi. 14 yıl Yugoslavya'da hapishanelerde kaldı. Sadece inandığı değerler uğruna. Sonra orada katliam oldu ve direndiler. Türkiye hep onların yanında oldu. Böyle güzel bir insanın ismini buraya verdikleri için Kaymakamımıza, belediye başkanımıza, milli eğitim müdürümüze ve buraya katkıda bulunan herkese ne kadar teşekkür etsem azdır. İnsanların ömrü anıldıkları kadardır. Aliya İzzet Begovic sonsuza kadar anılacaksın ve Avrupa'nın göbeğinde Bosna Herkes bağımsız bir devlet olarak yaşamaya devam edecek.
Bizler oku diyen bir dinin mensuplarıyız. Okuduk ve büyük medeniyetler kurduk. Bugün islam dünyasında bütün zenginlikler var. Doğalgaz, petrol, altın, su, toprak ama insan gücü, akıl ve gönül eksik. Bunları tamamlayacak olan beyin göçünü, beyin gücüne çevirecek olan ülkelere ihtiyacımız var. Türkiye bunu 93 yıldır yapmaya çalışıyor. 1960'lı yıllarda Türkiye'nin bilim adamları yurtdışına sürgün gönderildiler. Bir tanesi Fuat Sezgin hocaydı. Frankfurt'a gönderiliyor ve dünya bilim tarihini yazıyor. 17 dil biliyor ve günde 18 saat çalışan bir bilim adamı. Bizim bilge adamlara bilim adamlarına ihtiyacımız var. Fuat Sezgin hoca 58 yaşında Portekizce öğrendi. 60 yaşında Rusça öğrendi. Dünya coğrafya tarihini yanlış yazdılar ve Fuat Hoca ben düzeltirim dedi.
Gençlere bileğinizde sanatınız olsun diyorum. Geçmişte imam hatip liselerinden intikam almak için meslek liselerini ihmal ettiler. Ara elemanlarımızı öldürdüler. Katsayı adaletsizliğini yaptılar. Buradan mezun olan çocuklarda doktor, öğretmen, mühendis olsun istiyorum. Organize sanayilerimizde bizim ara elemanlarımız yok. Bunu gidermek için kanun çıkarttık. Organize sanayiler endüstri meslek liseleri kurarlar, tam burslu olarak öğrenci okuturlar, öğretmenlerin maaşını da onlar verirler. Şimdi Manisa'da organize sanayi yaptı ve 1000 kişi tam burslu okuyor. Çocuklarımız oradan mezun olunca Bosch'ta, İndesit'te, Vestel'de ekmek buluyorlar. Biz şirketler böyle okullar yaparlarsa yüzde 100 vergi muafiyeti getiriyoruz diye kanun çıkardık. Kişilere de getirmek için kanun çıkarıyoruz.
Samsung Güney Kore'de üretiliyor. Güney Kore, Manisa kadar bir ülke fakat onlar bütün Türkiye'nin bütçesi kadar parayı Samsung'tan kazanıyorlar. Sizde markalar üretin, artık beyinlerimiz bu ülkede kalsın. Bilgisayarları ve cep telefonlarını sizler yapın. Sizin önünüze kitap koyuyordu bu devlet şimdi tablet koyuyor. Burada emeği geçenlere çok teşekkür ediyorum” dedi.
Akhisar Kaymakamı Kaan Peker yaptığı konuşmada; “Ülkemizin genelinde olduğu gibi ilçemizde de tarım sektöründe, ulaşım sektöründe ve sanayi sektöründe çok güzel gelişmeleri hep beraber yaşıyoruz. Bu gelişmelerin temelinde eğitimde ki yatırımlar yatıyor. Bu yatırımların sürdürülebilir olmaması halinde diğer sektörlerde ki gelişmelerin kalıcı olabilme ve büyüme şansı kesinlikle yok. Son 10 yılda eğitim sektöründe fiziki imkanların tamamlanmasında akıllı tahta kullanılması, öğrencilere tabletler, ücretsiz ders kitabı dağıtılması, bilişim sınıflarının oluşturulması, yurt ve pansiyon sayılarının arttırılması gibi değişimleri hep beraber yaşadık. Organize Sanayi bölgesinde son birkaç yıl içerisinde uluslararası düzeyde birçok yatırımın olduğuna şahit olduk. Sayısal olarak 3 binlere kadar ulaşan istihdam rakamlarına ulaştık. Yaklaşık olarak 250 civarında Akhisarlı hemşerimiz Manisa'da ki fabrikalarda çalışmak için gidiş - geliş yaparken son 1 yıllık dönemde Akhisar'da organize sanayi bölgesinde faaliyete geçen işyerlerinde çalışmaya başladılar. Bu çok güzel bir gelişme. Organize Sanayi bölgesinde yatırım yapmak için yer talep eden yatırımcıya maalesef yerimiz yok diyoruz.
Eğitimde sadece kamu yatırımlarını değil yine bir özel eğitim kurumunun ilçemizde faaliyete geçtiğine şahitlik ettik. Gençlerimiz bu imkanları en iyi şekilde değerlendirmek suretiyle ülkemizi bugün ki konumundan çok çok daha iyi noktalara getirmek için ellerinden gelen gayreti sarf edeceklerdir.
19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyıl başlarında balkanlarda yaşanan elim hadiselerin sonucu olarak bugün Suriye'den gelen milyonlarca insana kucak açtığımız gibi Bosna Hersek'ten gelen insanlara da kucağımızı açmıştık. İlçemizde de Bosna Hersek'ten gelen kardeşlerimiz yaşamakta. Diğer taraftan Ayvaz Dede, Şeyh İsa gibi ortak bir yönümüz ve beraber inşa ettiğimiz ortak bir medeniyetimiz var. Her ne kadar ayrı coğrafyalarda yaşasak da gönül coğrafyasında aynı iklimi paylaşıyoruz. Her konuda katkılarını yanımda gördüğüm değerli milletvekillerimize ilçem adına teşekkürlerimi sunuyorum” dedi.
ALİYA İZZET BEGOVİÇ KİMDİR?
Boşnak Müslüman lider Aliya İzzet Begoviç 8 Ağustos 1925'te Bosna'da doğdu. Avukat olan Begoviç'in siyasete ilgisi büyüktü. Savaş sonrası yıllarda Müslümanlar kendi kimliklerini açıkça duyurmak amacıyla Miladi Muslimani (Genç Müslümanlar) adlı bir grup oluşturduklarında bu grubun önemli üyelerinden birisi de oydu. 1941'de oluşturulan bu grubun amaçları İslâmi düşüncenin ve kültürün, aslını kaybetmemiş ve dinamik formuyla ihyası, Müslümanların, tarihleri ve dini geleneklerine uygun olarak yeniden eğitilmesi ve Müslüman mültecilerin, yetimlerin ve savaş mağdurlarının ilgilenileceği sosyal ve hayır kurumlarının gelişimiydi. Terörist bir teşkilat olmakla suçlanan bu grup yasaklandı ve üyeleri keyfi bir biçimde hapse atıldı. Hapse konanlar içinde İslâm Birliği (Pan-lslamic) faaliyetlerinden dolayı üç yıl cezaya çarptırılan 21 yaşındaki Aliya İzzet Begoviç de vardı. 1949'da da dört Miladi Muslimani liderine ölüm cezası verildi.1
Aliya izzet Begoviç, İslâm birliğine yönelik çalışmaları nedeniyle 1946-1948'de olduğu gibi 1983-1988 yılları arasında da Yugoslavya'da ki totaliter rejim tarafından hapis cezasına çarptırıldı. Yugoslav medyası onu ve diğer Müslüman liderleri Osmanlı işgalcilerinin hayaletleri ya da İmam Humeyni'nin Balkan versiyonları olarak tasvir ettiler.
Hapisten çıktıktan sonra, siyasi çalışmalarını SDA (Demokratik Eylem Partisi) çatısı altında sürdürdü. 1990'da partinin başkanlığına getirilen Begoviç, aynı yıl Bosna'nın başkanlığına seçildi. Demokratik Eylem Partisi (SDA) Aliya İzzet Begoviç ve arkadaşlarının siyasi arenada Müslüman kimliğini vurgulamak amacıyla kurduğu bir partidir. Bu teşkilat da şeriat amaçladığına dair bir emare göstermemiştir. SDA, Bosna'daki Müslümanları, Sırpları ve Hırvatları ortak menfaatler için bir araya gelmeye teşvik etmiştir. Bu nedenledir ki, SDA, 240 sandalyeli Bosna Meclisi'nin 87'sini yani oyların %37,8'ini almayı başarmıştır. Bu parti ılımlı bir çizgi takip etmiştir. Aliya İzzet Begoviç İslâmi Deklarasyon adlı kitabıyla her ne kadar fundamentalistlikle suçlansa da bu kitabında ne Bosna'da bir İslâm devleti kurmak istediğini belirtmiş ne de böyle bir şeyi lideri oldu SDA'nın programına koymuştur.
Begoviç, 1940'lardan bu yana Avrupa'nın gördüğü en büyük barbarlık eylemi olan Müslümanlara yönelik bu zulümler karşısında halkından ayrılmadı ve onları kum çuvallarının ardındaki ofisinde örgütledi. İhtilaflı olduğu Sırp ve Hırvat siyasetçilerle 1995'te Dayton Barış Anlaşması'nı imzaladı. Eylül 1996'da da Bosna'nın üçlü başkanlık yönetiminin liderliğine oturdu. 2000 yılında da başkanlığı bıraktı.
Begoviç, uzun süredir kalbinden rahatsızdı ve Slovenya'da, Suudi Arabistan'da tedavi görüyordu. İki defa kalp krizi geçirdi ve en son geçirdiği krizde yere düşerek kaburga kemiklerini kırdı. 19 Ekim 2003'te iç kanama sonucu hastanede hayatını kaybetti.
Bosna tarihi boyunca kişisel yolculuğunun sonunda Begoviç, "Tekrar hayata dönmem teklif edilseydi, reddederdim. Tekrar dünyaya gelmek zorunda olsaydım, kendi hayatımı tercih ederdim." diyordu. Aliya, baba, filozof, eylemci, siyasetçi, devlet adamı ve çoğuna göre de tarihin göz kamaştırıcılığından uzak bir hayat yaşamaya çalışan hırstan uzak bir kahramandı. O, Tito yönetimine isyan eden liderlerden birisiydi. O, "Amacımız, Müslümanların İslâmlaşmasıdır. Yöntemimiz inanmak ve mücadele etmektir." diyordu.
Eserlerine Kısa Bir Bakış
Aliya, politikacı olduğu kadar saygın bir bilgin ve yazardı. İslâmî Deklarasyon (Islamic Declaration, adlı eser ilk olarak 1970'de basıldı), İslâm Rönesansının Sorunları ve Özgürlüğe Kaçışım (Problems of Islamic Renaissance and My Escape to Freedom) ve Doğu ve Batı Arasında İslâm9(İslam Between East and West) bazı eserleridir. Ancak en iyi eseri yukarıda zikrettiğimiz eserlerin sonuncusudur. Yazar Doğu ve Batı Arasında İslâm adlı eserinde sanat, ahlâk, kültür ve hukuk konusunda, seküler ve İslâmi medeniyetlerin ayrıldığı ve birleştiği noktaları gösterir. Bu eseri 1984'te henüz kendisi komünist Yugoslavya iktidarı döneminde hapisteyken yayınlanmıştır. Bu kitap Fransa'da yasaklanmış olmasına rağmen 1980'lerde Avrupa'da en çok satan eserler arasına girmiştir.
Begoviç'in en çok tartışma konusu olan eseri ise İslâmi Deklarasyon adlı çalışmasıdır. Bu eser Müslüman toplumların İslâmlaşması gerektiğini ve Müslümanların manevi muhtaçlık içinde ve maddi ve siyasi olarak bağımlı olduğunu vurguluyordu.
Bu kitabın I. bölümünde Begoviç, Müslümanları yakın bir gelecekte yok olmaktan kurtarmak için İslâmi yenilenmeye ve Kur'an-ı Kerim'i daha sıkı bir okumaya tabi tutmaya ve onu tatbik etmeye çağırıyordu. O, Batı'yı günah keçisi yapmak yerine en sert eleştirilerini tutucu veya modernist olan Müslüman liderlere yöneltiyordu. Çünkü onlar İslâm'ı dünyayı yönetme tarzı yerine salt bir din olarak görüyorlardı.10
Ona göre tutucu şeyhler çağdaş dünyayı anlamaktan uzaktı.11 Çoğunlukla hükümette bulunan modernistler de Batı'da eğitim almış ve döndüğünde İslâm konusunda bir alçaklık kompleksi sorunu yaşayan kimselerdi. Bunlar Avrupa ve Amerikan değerlerini kendi toplumlarını kurtarmak ve reformize etmek için çabalamaktadır. Tabii Begoviç her ne kadar modernist Müslüman liderleri Batı'nın büyüsüne kapılmakla suçlasa da o Batılı değerlere toptan karşı değildir. Modernistlerin sandığı gibi Batı'nın gücü, yaşam biçiminde değil, nasıl çalıştığında; kuvveti modada, ateistlikte, gece kulüplerinde, kontrolden çıkmış genç nesilde değil; insanlarının olağanüstü sabır, bilgi ve sorumluluk duygusundadır.12 Begoviç'in Batı'yı övmesi, yoksulluk ve az gelişmişlik gibi Müslümanların karmaşık sosyal problemlerine aceleci çözümler bulmaya çalışan modernistlerin göreceli tembelliğini ve dar görüşlülüğünü göstermek içindir. Daha iyi bir topluma ulaşmak Müslümanların büyük kararlılığını ve Kur'an'ın disiplinli okunmasını ve uygulanmasını gerektirir.
Kitabın II. bölümünde yer alan "İslâmi Düzen", Begoviç'i çoğunlukla dünya politik arenasında zor durumda bırakmak amacıyla şiddeti destekleyen kısım olarak lanse edilir. Begoviç'e göre İslâmi yönetimin en kısa tanımı onun bir inanç ve yasa bütünlüğü, terbiye ve güç, idealler ve maslahatlar, maneviyata sahip bir toplum ve devlet, özgür irade ve kuvvet oluşu şeklindedir. Bu bileşenlerin sentezi olarak İslâmi düzen şu iki temel üzerine kuruludur: İslâm toplumu ve İslâm otoritesi. İslâm toplumu İslâmi iktidar olmadan eksik ve zayıftır. İslâmi otorite İslâm toplumu olmadan ya ütopya ya da şiddetin kendisidir.13 Bu sözler bağlamından koparıldığı zaman Yugoslavya'daki Müslüman olmayan insanları korkutmakta kullanılabilir ancak Begoviç'in bu sözleri modernist ve tutucu İslâm" liderliğin kurumlaştığı siyasi ve sosyal sistemlere sahip İslâm ülkeleri ile ilgilidir. O Batı ülkeleri hakkında konuşmamaktadır. İslâmi yönetim sadece Müslüman nüfusun çoğunlukta olduğu yerlerde icra edilebilir. Aksi takdirde yönetim şiddete dönüşür.14
III. bölüm "İslâmi Düzenin Günümüzdeki Problemleri" ise İslâmi yenilenmenin reçetesi niteliğindedir. Begoviç'e göre güce dayalı olarak kısa yoldan İslâmi düzene geçiş bir sapmadır. Doğru olan, eğitim ile ve ahlaki ilkelerin tebliği edilmesiyle yapılacak bir geçiştir.15 Cihadın zor olanı insanın kendisini kontrol edebilmesine yönelik olanıdır.16 Dikkatli bir okuma Begoviç'in Müslümanların azınlıkta olduğu (eski Yugoslavya gibi) ülkelerde siyasal değil kültürel bir devrimi desteklediğini gösterir.
Begoviç, bu eserinde İslam'ın bireyin kişisel hayatının tüm alanlarında, ailede ve toplumda pratiğe dökülmesi gerektiğini vurgular. İslami düşünce yenilenmeli ve Fas'tan Endonezya'ya kadar yek vücut bir İslam toplumu oluşturulmalıdır.17 Begoviç, İslâmi Deklarasyon kitabında Atatürk'ün reformlarına da büyük eleştiriler getirmiştir.18 Ona göre İslâm, tüm Müslümanların birleşip manevi, kültürel ve siyasi tek bir toplum oluşturmaları eğilimindedir. İslâm bir ulus değil, uluslar üstü bir dindir.19 İslâm'ı kabul eden bir ulus ya da birey başka bir ideal için artık hayatını feda edemez. Bir Müslümanın, adı ne olursa olsun bir yönetici için ya da herhangi bir ulusun, partinin şerefi için kendisini feda edemez. Bir Müslüman sadece Allah'ın adıyla ve İslâm'ın onuru için ölebilirdi.20 Müslüman milletler İslâm'a karşı olan hiçbir şeyi kabul edemezler, İslâm'a karşı gelenler direnişle karşılaşacaklardır.21 Tek çıkış yolu İslâm'a uygun düşünen ve hisseden yeni bir zihniyetin oluşturulmasıdır. Bu zihniyet İslâmi düzenin bayrağını yükseltecektir ve Müslüman kitleler de bunu pratiğe geçireceklerdir.22 Müslüman, genelde birey olarak var olamaz. Müslüman olarak yaşamayı arzuluyorsa, bir çevre, toplum ve düzen oluşturma gayreti içinde olmalıdır. Dünyayı ve kendisini değiştirmelidir. Ulusun yetişmesi ve özellikle yazılı basın, tv ve film sektörü İslâm' ahlâka ve bilgi birikimine sahip insanlar sahip olmalıdır. İslâmi uyanış siyasi devrim olmaksızın hayatiyetini başarılı bir şekilde sürdüremez.23 İslâmi düzen için mücadele cinayet hariç her yöntemi benimseyebilir. Hiç kimsenin kontrolsüz ve aşırı güç kullanımıyla İslâm'ın güzel adını ve bu mücadeleyi lekelemeye hakkı yoktur.24 İslâmi hareket ahlâki ve sayısal olarak yeterli güce kavuştuğunda mevcut gayr-i İslâmi yönetimi yeni inşa edilecek bir İslâmi otoriteyle değiştirmelidir.25
Günümüzde İslâm" düzen için mücadele ve İslâm toplumunun yeniden inşası sadık ve homojen bir organizasyonda teşkilatlanmış deneyimli bireylerle başarılı bir şekilde tesis edilebilir. Bu organizasyon siyasi bir parti değildir. O, net bir ahlaki ve ideolojik kritere sahip İslâmi ideoloji üzerine kuruludur. İkinci olarak, İslâmi düzen için mücadele İslâm'ın temel unsurlarını icra çabasıdır. Bu, pratikte bir Müslümanın insanların dini ve ahlâki gelişimini garanti altına alması ve sosyal adalet için temel unsurları tedarik etmesi anlamına gelir. Üçüncü olarak İslâm cumhuriyetinin işlevi, temelde salt insanların ve Müslümanların kardeşliğini deklare etmek değil, bu yüksek ahlâki ilkeleri pratiğe geçirmektir. Uyanan İslâm daha adil bir düzen için her toplumda bayrağı eline almalıdır. İslâmi mücadele aynı zamanda cahilliğe, haksızlığa, yoksulluğa karşı bir mücadeledir.26 İslâmi yönetimin tabii fonksiyonu tüm Müslümanları dünya ölçeğinde bir araya getirmektir. Günümüz şartlarında bu Fas'tan Endonezya'ya tropikal Afrika'dan Orta Asya'ya bir İslâm federasyonu kurmak anlamına gelir.27
Begoviç, kitabında Kudüs meselesiyle de ilgilenir. Ona göre Siyonistlerin Filistin'deki politikası dünyadaki tüm Müslümanlara yönelik bir provakasyondur. Kudüs ne salt Filistinlilerin ne de Arapların problemidir. O, tüm Müslüman ulusların meselesidir. Yahudiler Kudüs'ü almak istiyorlarsa İslâm'ı ve Müslümanları yenilgiye uğratmak zorundadır. Hamdolsun bu onların takatinin üstündedir.28 Siyonist Yahudiler istikbar yolunu seçerlerse İslâm hareketi ve tüm Müslümanlar için tek çözüm vardır: Günden güne, yıldan yıla verilen kurban ve harcanan zamanın miktarı ne olursa olsun savaşa devam etmek, mücadeleyi güçlendirmek ve yaymaktır. Bu mücadele işgal edilen toprakların her karışının alınmasına kadar sürebilir: "Bu temel konuda Filistinli kardeşlerimiz için, her müzakere ve her uzlaşma dünyamızın ahlâkı" sisteminin özünü yok edebilecek bir hiyanet olacaktır."29
İzzet Begoviç'in bu eseri, Sırp ve Hırvat ulusçular tarafından stratejik olarak düşmanı tanımlamak için kullanıldı. Aynı zamanda 1983'teki yargılama esnasında ve sonrasında Sırbistan ve Hırvatistan'da ayrıca 1980'li yılların sonlarında ve savaş boyunca yurt dışında yaşayan göçmen Sırp ve Hırvatlar'a İslâmi tehdidin delili olarak dağıtıldı
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2003 Akhisar Haber