26 Aralık 2024
  • Manisa7°C
  • İzmir9°C

ATATÜRK’Ü TÖRENLE ANDIK!

Türkiye Cumhuriyeti kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümünün 77. Yıldönümü töreni Milli Egemenlik Meydanında saat 08.45'te çelenk koyma merasimi başladı.

Atatürk’ü Törenle Andık!

10 Kasım 2015 Salı 12:52

Bu haber toplam 4571 defa okunmuştur

Atatürk’ü Törenle Andık!
Akhisar: (Kenan MOLLA)

Türkiye Cumhuriyeti  kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümünün 77. Yıldönümü töreni Milli Egemenlik Meydanında saat 08.45'te çelenk koyma merasimi başladı. Akhisar Kaymakamı Kaan Peker, AK Parti Manisa Milletvekili Uğur Aydemir, Hava Meydan ve Garnizon Komutanı Hava İstihkam Albay Ercüment Erincik, Belediye Başkanı Salih Hızlı, Cumhuriyet Başsavcı Vekili Mehmet Fatih Kırbaş, Daire ve Kurum Amirleri, Siyasi Partiler, Oda Başkanları ve Derneklerin çelenkleri koymasıyla tören başladı.

Akhisar Çağlak Lisesi Beden Eğitimi Öğretmenleri Cumhur Oktav, Gökhan Kaya tören komutanlığını ve Türk Dili Edebiyatı Öğretmeni Serdar Kayalar’ın sunuculuğu yaptığı çelenk töreni, 2 dakikalık saygı duruşu ve Akhisar Ülkü Ortaokulu Müzik Öğretmeni Erhan Işık, eşliğinde İstiklal marşının okunmasından sonra çelenk koyma töreni sona erdi.

Çelenk merasimin ardından 2 dakikalık saygı duruşu ve takibinde İstiklal Marşı ile birlikte bayraklar yarıya kadar çekildi. Protokol daha sonra Akhisar Belediyesi Fuaye Salonunda, Akhisar Garnizon Komutanlığı tarafından organize edilen Atatürk Resimleri sergisi açılışı yapıldı ve ziyaret edildi.

Akhisar Çağlak Lisesinin hazırladığı ve Türkçe öğretmenleri Didem Öztürk, Serdar Kayalar'ın sunuculuğunu yaptığı ikinci Atatürk'ü Anma programı Akhisar Belediye Şehit Vecdi Şentürk Park içi (Sinema salonu) Kültür Salonunda saat 10.00'da devam etti.

iki dakikalık Saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunmasından sonra Akhisar Çağlak Lisesi Tarih Öğretmeni Akile Velestin, günün anlam ve önemini anlatan konuşmayı yaptı. Akile Velestin;" 10 Kasımların Atatürk’ün 57 yıllık hayatını, mücadelesini, milletimize kazandırdıkları ve kazandırmak istediklerini doğru anlama bakımından önemi büyüktür. Mustafa Kemal Atatürk, savaşlardaki başarılarla büyük asker, yönetimiyle büyük bir devlet adamı; görüşlerindeki sağlamlık, doğruluk, geçerlilik, uluslararası ilişkilerde güvenirlik, barış ve insan severlik değerleri ile de evrensel bir kişidir. Bağımsızlık Savaşı’nın kazanılmasının ardından, tarihimizin en büyük aydınlanma ve çağdaşlaşma hareketini başlatan Atatürk, askeri zaferini kurduğu Cumhuriyet ve yaşama geçirdiği devrimlerle taçlandırmıştır. Atatürk, yalnız bir asker, ileri görüşlü bir devlet damı değil, aynı zamanda büyük bir devrimci ve düşünce adamıdır. Yaşadığı çağı aşarak geleceğe ışık yutan Yüce Önder, yüzyıla değil bin yıla damgasını vurmuştur. Yüzlerce yılda bile başarılması zor olan eylemleri kısacık yaşamına sığdırmıştır. Atatürk Cumhuriyet ile, devletin ve toplumun geleceğinden kendini sorumlu tutma bilincine erişmiş, bağnazlıktan ve doğmalardan uzak, akılcı ve yaratıcı düşünen, gerçekçi bilgiler ışığında ileriye bakabilen Özgür bireylerin oluşturduğu çağdaş bir toplum yaratmayı düşünmüştür. Atatürk'ün ikinci büyük zaferi, Kurtuluş savaşında tüm halkı aynı ülkü etrafında toplayarak ulusal birliğin sağlanmasında, yurttaşlar arasında ırk, din, mezhep, sınıf ve cinsiyet ayrımı yapılmamasını sağlamış olmasıdır. Biliyoruz ki; çağdaş uygarlığın temel felsefesinde bireyin özgürlüğü ve kendi geleceğini belirleme hakkı vardır. Bu temel felsefeyi özümseyen Yüce Önder, bireyin üzerindeki baskılardan kurtarılarak Özgür olmasını ve yaratıcı gücünü ülke ve insanlık yararına kullanmasını sağlayacak yapısal dönüşümü gerçekleştirmiştir, Bu duygu ve düşüncelerle, aramızdan ayrılışının 77 yılında, yalnızca Türk Ulusu değil dünya ulusları tarafından da sevgi ve saygı gören Büyük Önder Atatürk’ü bir kez daha sevgi ve saygıyla anıyoruz. Sözlerine Atatürk'ün  şu sözleriyle son veriyorum. İki Mustafa Kemal vardır. Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal, İkinci Mustafa Kemal, onu "ben" kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, biz dır O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur. Aziz ruhun şad olsun.. ATAM

Akhisar Hava Meydan ve Garnizon Komutanlığı Hava İstihkam Yüzbaşı Eser Polat, Atatürk'ün Asker kişiliğini anlattı. Eser Polat;" 20’nci yüzyılın askeri dehası ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin değişmez başkomutanı, büyük devlet adamı Ulu Önder Atatürk’ün ebediyete intikalinin 77’nci yılında O’nun Aziz hatırasını bir defa daha minnetle anmak için toplanmış bulunuyoruz. Bugün bana ayrılan süre içerisinde, Büyük Atamızın Asker yönünü arz edeceğim. Bu büyük insanın sadece bir yönünü belirtmek, niteliklerini birbirinden soyutlayarak incelemek oldukça güçtür. Çünkü onun Asker Kişiliğini devlet adamlığından, Ulusal devlet kuruculuğundan ve bunların hiçbirisini de inkılapçılığından ayırmak mümkün değildir. Atatürk’ü daha iyi anlayabilmek için bazı tarihi gerçekleri hatırlatmakta yarar görüyorum. Tarih 19 Mayıs 1919; Dünya Savaşı sonunda yenilmiş, orduları dağıtılmış, tersanelerine girilmiş, ağır silahlarına, tüm haberleşme ve iletişim araçlarına el konulmuş, başkenti dhil ülkesinin birçok bölgesi işgal edilmiş bir devlet; Yaşlısı, kadını, çocuğu ile 23 milyon olan imparatorluk nüfusundan, Osmanlının son on yılında Trablusgarp’ta,Yemen ve Hicaz çöllerinde, Kanal boylarında, Balkanlarda, Çanakkale’de, Allahuekber dağlarında 7 milyona yakın Anadolu yiğidini kaybetmiş; dede, baba, oğul bir arada savaşacak kadar erkek nüfusunun bir neslini tamamen yitirmiş, fakru zaruret içinde harap ve bitap düşmüş, neredeyse savaşma azim ve iradesi kırılmış bir millet; Bir kısmı güçlü bir batı ülkesinin manda ve himayesini isteyen, bazıları yabancı hayranı ve milletten habersiz aydınlar zümresi, ülkeyi yönetmeye çalışan şaşkın ve yılgın bir yönetici kadro. Asırlardır Türk Yurdu olan Anadolu’yu birçok devlete bölerek parçalama hazırlığında olan işgal devletleri ve bundan daha vahimi; şahsi çıkarlarını işgalcilerle bütünleştirmiş içteki ihanet grupları; İşte, milletin en zor gününde ortaya atılan “özgürlük’ ve bağımsızlık benim karakterimdir” diyerek, manda ve himayeyi reddeden, yalnızca Türk Ulusuna güvenerek Kurtuluş Savaşını başlatan bir asker Mustafa Kemal; Onun önderliğinde kadını, kızı, yaşlısı, çocuğu ilkel silahlarla, yalnızca düşmana değil, içteki hainlere karşı da savaşmış,  parolası “Ya İstiklal, Ya Ölüm!” olan dünyada eşi görülmemiş bir Kurtuluş Savaşı kazanılmıştır. O, bütün bu mücadele içerisinde Çanakkale’de destanlar yaratmış, Kafkas cephesinde Rus Ordularına karşı kahramanca savaşmış, Kurtuluş Savaşında milletini boğmaya çalışan düşmanlarını ezmiş, eşsiz bir Baş Komutandır. O, Yunan Generali Trikopis esir alınarak çadırına getirildiğinde, samimiyetle elini sıkıp, “General, bazen en ustası da yenilir. Siz bir asker ve şerefli bir insan olarak elden geleni yaptınız. Sorumluluk talihten geliyor, üzüntüye kapılmayın” diyecek kadar ince, duygulu ve alçakgönüllü bir komutandır. O, barışsever bir komutandır. “Harp, ulusal yaşam mücadelesinin binbir yönteminden en son başvurulacak olanıdır. Bu da meşru ve haklı haliyle, kurtuluş ve bağımsızlık için yapılanıdır. Öldüreceğiz diyenlere karşı, ölmeyeceğiz diye harbe girebilirsiniz. Lakin milletin hayatı tehlikeye girmedikçe harp bir cinayettir” ve devam ediyor. “Mademki harp tümden ortadan kaldırılamıyor, öyleyse ulus, harp denilen mücadeleye hazırlanmalıdır ama barışı sürdürmek için de ulusça çaba gösterilmelidir”. Sözleri ne kadar barışsever olduğunu göstermektedir. Atatürk, ileriyi gören, tehlikeyi önceden kestiren bir komutandır. Orduya Sakarya nehri doğusuna çekilmesi için verdiği emirden sonra, daha da geriye çekilmesinin tehlikesini görerek; “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaş kanı ile sulanmadıkça düşmana terk olunamaz”. Emri ile bugünkü harp sanatına yeni bir taktik anlayış getirmiştir. O, “harp ve muharebenin yalnız iki ordunun değil, iki milletin bütün varlıklarıyla çarpışması” olduğunu söyleyerek, askeri stratejide “Topyekün harp” doktrinini ilk defa ortaya atmış ve uygulamıştır.
O, ileriyi gören, bugünkü uluslararası geçerli deyimi ile en doğru “stratejik öngörü”de bulunan bir komutandır. Zira; 1920’li yıllarda Almanya’nın Avrupa'yı işgal edebilecek bir gücü kısa sürede teşkil edebileceğini, 2nci Dünya Savaşının 1940-1 945’lerde olabileceğini, Fransa’nın kuvvetli bir ordu yaratma yeteneğinin kalmadığını, İtalya’da Mussolini’nin Sezar rolüne soyunmasının çok muhtemel olduğunu ancak İtalya’nın askeri bir güç yaratmaktan uzak olduğunu belirtmiştir. Aynı stratejik öngörü yeteneği ile daha 1930’Iu yıllarda Sovyetler Birliğinin bir gün dağılacağını, Sovyetler Birliğinin yönetimi altındaki Türki Cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarını ilan edeceklerini bilerek, buna karşı Türk Ulusunun hazırlıklı olması uyarısında bulunmuştur. Atatürk; komutan ve liderleri, “memleket tehlikeye girdiği anda yalnız ortaya çıkan şahıslar değil; tehlike anında ileri atılan, aldığı isabetli tedbirlerle ve giriştiği eylemlerle tehlikeyi önleyen, sonra kenara çekilmesin.i bilen bir vatan hizmetkarları” olarak tanımlamıştır. O’na göre “Komutan, Birliğin beyni ve itici kuvvetidir”. Nitekim bu düşünce iledir ki, muharebelerde O’nu daima birliğin başında görüyoruz. O, cesur bir komutandır. İstiklal harbi O’nun cesaret örnekleriyle doludur. Cesaretin önemini, “Muharebede yağan mermi yağmuru, o yağmurdan ürkmeyenleri, ürkenlerden daha az ıslatır”, sözleriyle belirtmiştir, O’nun tüm mücadelesinde yegane güvendiği şey Türk ulusu olmuştur. O bu güveni Ekim 1919’da Amasya’da bir arkadaşına şu sözleriyle dile getiriyordu:
“Bu milletten nasıl ayrılırsın, böyle perişan kıyafet içinde gördüğün insanlar yok mu; onlarda öyle yürek, öyle cevherler vardır ki, olmaz böylesi, Çanakkale’yi kurtaranlar bunlardır, Kafkasya’da, Galiçya’da, çöllerde aslanlar gibi çarpışanlar bunlar, mahrumiyetlere aldırmayan bunlardır”. İşte bu güven duygusudur ki Atatürk’e; Haydarpaşa garı merdivenlerinde işgal kuvvetleri filosunu görünce; “Geldikleri gibi gidecekler” sözünü söyletecektir. O’nun Türk ordusuna güveni sonsuzdur. 21 Eylül 1921’de orduya yayınladığı beyannamede; “Her zaferin mayası sendedir. Her zaferin payı sendedir. Dünyanın hiçbir ordusunda, yüreği seninkinden daha temiz, daha sağlam bir askere rastlanmamıştır. Kanaatin, inancın ve itaatinle hiçbir korkunun yıldıramadığı demir gibi pak kalbin ile nihayet düşmanı alt eden büyük gayretin için, minnet ve şükranlarımı söylemeyi, en aziz bir borç bilirim. Sizin gibi komutanları, subayları ve erleri olan bir millet için köle olmak mümkün değildir” diyerek bu inancını belirtmiştir. Konuşmama başlarken de belirttiğim gibi, Atatürk’ün kişilik, komutanlık ve önderlik niteliklerini birbirlerinden soyutlayarak anlatmak oldukça güçtür. 
O’nun dehasını Lloyd George, şu sözleriyle dünyaya ilan ediyor. “Arkadaşlar, asırlar pek nadir dahi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki, O Büyük Dahiyi asrımızda Türk Milleti yetiştirdi. M. Kemal’in dehasına karşı elden ne gelir ki.”  Türkiye ve dünyadaki her nesil; O’nun, fikir ve düşünceleri ile yaptıklarının değerini zaman geçtikçe daha iyi anlayacak ve O’nu yeniden keşfedecektir. Çünkü o, yaşam devam ettiği sürece büyük bir önder olarak kalacaktır. Hiçbir ulus, hiçbir evladına karşı, Türk ulusunun Atatürk ‘e borçlandığı derecede büyük bir minnet yükü altına girmemiştir.  Bu duyguyu en iyi şekilde ifade eden, O’nun yakın silah arkadaşı İsmet Inönü’nün şu veciz sözüyle konuşmama son vermek istiyorum.  “Devletimizin kurucusu ve milletimizin fedakar sadık hadimi, insanlık idealinin aşık ve mümtaz siması, eşsiz kahraman Atatürk, vatan sana minnettardır.”. Bütün ömrünü hizmetine verdiğin Türk ulusu ile beraber, senin huzurunda saygı ile eğiliyoruz. Emin ol, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti ve onun kurulmasına esas teşkil eden meşalemiz İlke ve İnkılaplarını, tam bir uyanıklık içinde sonsuza dek yaşatacağız. Ruhun şad olsun, Aziz Atam. Arz ederim.

Akhisar Çağlak Lisesi öğrencilerinin 14 öğrencisi tarafından hazırlanan Atatürk Oratoryosu solunu dolduran izleyiciler tarafından ayakta alkışladılar. Atatürk'ün Edebiyata İntikalini 77. yıl dönümü için hazırlanmış program töreni sona erdi. 

Törenin sona ermesinden sonra protokol,10 Kasım programını hazırlayan Akhisar Çağlak Lisesi Müdürü Mehmet Çelik, Öğretmenler ve öğrencileri sahnede tebrik ettiler.

 

Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!
Atatürk’ü Törenle Andık!

Yorumlar