23 Kasım 2024
  • Manisa20°C
  • İzmir18°C

BBP AKHİSAR; TÜRKİYE KAN KAYBEDEREK MİLLETİMİZ İNLEMEYE DEVAM EDİYOR!

Akhisar Büyük Birlik Partisi (BBP) ilçe teşkilatı son günler kamuoyunun gündeminde olan demokrasi konusunda büyük bir tıkanıklık meydana geldiğini ve bunun sonucunda Türkiye’ nin kan kaybettiğini belirtti.....

BBP Akhisar; Türkiye Kan Kaybederek Milletimiz İnlemeye Devam Ediyor!

06 Haziran 2008 Cuma 18:45

Bu haber toplam 2877 defa okunmuştur

BBP Akhisar; Türkiye Kan Kaybederek Milletimiz İnlemeye Devam Ediyor!
>>>>>Akif ÖZALP

Akhisar Büyük Birlik Partisi (BBP) ilçe teşkilatı son günler kamuoyunun gündeminde olan demokrasi konusunda büyük bir tıkanıklık meydana geldiğini ve bunun sonucunda Türkiye’ nin kan kaybettiğini belirtti.

Basın açıklaması yapan Büyük Birlik Partisi (BBP) Akhisar ilçe başkanı Nurettin İbaş “Ülkemiz zor bir süreçten geçiyor. Yasama, yürütme ve yargı erki üzerine bina edilen demokratik sistem ciddi bir tıkanıklık yaşıyor. Yasama, asli görevi yasa çıkarmak ve milli irade adına denetleme yapmak olmalıyken, yeni krizlere kapı açan açıklamalar yapıp, polemiklere girerek etkinliğini kaybediyor. Yargı, kararlarıyla değil bildirileriyle konuşuyor.
Yürütme, kurumsal mutabakatı sağlayıp, toplumsal ve kurumsal tansiyonu düşürmesi gerekirken, görülen bir davayı peşinen aleyhine sonuçlanmış gibi algılayarak duygusal hareket ediyor. Devletin ve milletin hayati meseleleri göz ardı ediliyor. Türkiye kan kaybediyor. Milletimiz ise sıkıntı altında inlemeye devam ediyor.

Adalet kılıcının kını, milletin güvenidir

Bir toplumda adalet müessesesi rencide olunca her alanda çözülmeler başlar. Adalet hem mülkün temeli hem de huzurun teminatıdır. İnsanların can ve mal güvenliğiyle birlikte namus ve kişilik haklarını muhafaza edecek yegâne irade adil bir hukuk sistemidir.  Aynı zamanda devletin düzen ve dirliğinin güvencesi de adil hukuk sistemidir. Yargı bağımsızlığı ve yargıya olan güven, hem demokratik sistemin sağlıklı işleyişi hem de sosyal huzurumuz açısından çok önemlidir.  Eğer bir ülkede hukuk sistemi siyasallaşırsa, öncelikle toplumda huzur ve salahiyet kaybolur sonra ise ekonomik ve sosyal krizler kaçınılmaz bir son olarak yaşanır.
Yargı her türlü siyasi müdahaleden uzak olmalı ve kararlarını bağımsız bir atmosferde vermelidir. Geçmiş siyasi iktidarların ve bugünkü iktidarın açık müdahaleleri ile ideolojik yapılanmaların bir alanı haline gelen hukuk sisteminden adil ve hayırlı kararlar beklemek zordur. Yargıyı ne şekilde olursa olsun yönlendirme gayretleri ve fiili müdahaleler toplumdaki adalet duygusunu sabote etmek anlamı taşır. Bu sebeple hukuk sistemi, sosyal hayatımızın sağlığı açısından ‘steril’ bir ortama kavuşturulmalıdır. İdeoloji güdümündeki bir hukuk sistemi izlenimi vermemeye özel gayret sergilenmelidir.

Yargıçların kendi siyasi görüşlerinin kararlarında belirleyici bir unsur olamayacağı bütün açıklığıyla topluma inandırılmalıdır. Bir yargıç, davalıdan nefret etse bile asla şahsi düşünce ve hırslarını kararlarına yansıtamaz. Yargıçlar, yasaların kendilerine tanıdığı imkânları millet adına kullanırken herhangi bir ideoloji veya siyasi düşüncenin sözcüsü gibi davranmamaya çalışmalıdırlar.  Demokratik sistemden kaynaklanan olağanüstü yetkilerle kendi siyasi görüşü için güç gösterisi yapmak, sosyal huzurumuzun teminatı olan hukuk sisteminin asli görevinden uzaklaştığını ve siyasi polemiklerin bir tarafı olduğunu gösterir. Siyasi mülahazalara yargı temsilcileri bildirilerle veya çeşitli açıklamalarla dâhil oldukları müddetçe ‘tarafsızlık’ konumları zedelenmekte ve toplumdaki adalet duygusu rencide edilmektedir.

Yargı, kararlarla konuşur, Bu kararlar hukuk ilkeleri çerçevesinde verilir, Adalet kılıcının kını, milletin güvenidir. Bu ilke çiğnendiği ve yitirildiği vakit toplumda ne adalet ne devlet ne de adalet kılıcının bir hükmü kalır.  Siyasi iktidarlar da yargıya müdahale etmemelidir.  Yargının bağımsızlığını zedeleyecek söylem ve eylemlerden ısrarla uzak durmak, adalete olan güven ve inancın bir gereğidir.  Yargı kararlarını siyasi bir neticeymiş gibi sunmaya çalışmak veya kararlardan önce etkilemek için kamuoyu oluşturmak ahlaken doğru bir değerlendirme ve üslup değildir.  Bu vesileyle son zamanlarda hukuk sistemimiz üzerine atılan örtüler ve yaftalar toplumun adalet duygusuna zarar vermekten başka bir netice doğurmamaktadır.
Hem siyasetçiler hem de yargıçların sosyal sorumluluk içinde hareket etmesi devletimizin ve milletimizin huzur ve salahiyetinin ön şartıdır.

Yürütme, şikâyet makamı değildir

 

Demokratik sistemimizde ‘güçler ayrılığı’ prensibi her ne kadar geçerli olsa da asıl güç, diğer güçlerin de koordinasyonuyla sorumlu ve birlikte devletin işleyişini sağlayan ‘yürütme’dir.

Yürütme görevini, Başbakan, Bakanlar Kurulu ve Cumhurbaşkanı sürdürür. Yürütmenin başı ise, anayasal mevzuatta cumhurbaşkanı gözükse de fiiliyatta ve demokratik meşruiyette aslında başbakandır. Bugünkü hükümet mecliste büyük bir aritmetik çoğunluğa sahiptir. Milli irade bu desteği hükümete verirken kronikleşen meselelerin çözümünü de istemiştir. İktidar olmak, aynı zamanda muktedir olmaktır. İktidarın, günübirlik polemiklerle uğraşarak, meseleleri sumen altı yapıp sorumluluğu üstünden atan şekilde bir nevi ‘topu taca atma’ hakkı ve imkânı yoktur. Hakkı yoktur, çünkü iktidar icra makamıdır. İmkânı yoktur, çünkü meselelerin çözümünden birinci derecede sorumludur. Şurası bir hakikat ki, demokratikleşme istek ve ihtiyaçları bugüne matuf değildir. Yıllardır ülkemizin başta seçim kanunu ve siyasi partiler kanunu olmak üzere yargı reformu ve daha pek çok konuda demokratikleşmeye ihtiyacı vardır.  Bugünkü hükümetin şimdiye kadar demokratikleşme noktasında adım atmayıp mızrağın ucu kendilerine dokununca birden bire demokrasi havarisi gibi davranmaya başlaması oldukça manidardır. Yine de bu bir fırsattır. Çünkü mızrak çuvala girmiyor artık.

Ülkemizin başta seçim kanunu ve siyasi partiler kanunu olmak üzere, birçok düzenlemeyi içinde barındıran demokratik bir sivil anayasaya ihtiyacı vardır.

BBP olarak, yıllardan beri dile getirdiğimiz gibi, milli iradenin önünde hiçbir engel bırakmayacak şekilde demokratik her türlü düzenlemeye sonuna kadar destek oluruz. BBP’nin en büyük ideali, öncelikle milli mutabakat sağlanarak, milletimizin huzur ve mutluluğu, devletimizin yükseliş ve bekası ve de muhafazası için kendi milli demokratik sistemimizi oluşturmaktır. Bu sistemi oluşturacak irade, güç ve kapasite bu ülkenin insanlarının mayasında ve tarihi birikiminde mevcuttur.

Demokratikleşme konusunda ne AB’nin ne de ABD’nin herhangi bir şekilde destek, öneri, yönlendirme veyahut himayesine ihtiyacımız yoktur. Aksine tarihi hafızamız onların önerilerine bile ihtiyatla yaklaşmak gibi bir mecburiyet sergilemektedir.
Demokrasimizin olumsuzlukları ve eksikliklerinin seslendirileceği yer ne Brüksel ne Madrid ne de Washington’dur.  Milli demokrasimizin nasıl oluşturulacağı istişaresinin yapılacağı yer Samsun, Erzurum, Sivas, Konya, Diyarbakır’dır.  AB’nin temsilcileri Joost Lagendick’in, Oli Rehn’in aklına ve sözüne itibar etmektense Mustafa Kemal’in, Kazım Karabekir’in, Ali Şükrü Bey’in, Selahaddin Eyyubi’nin, Ertuğrul Gazi’nin, Mehmet Akif Ersoy’un, Bediüzzaman Said Nursi’nin, Ziya Gökalp’in Diyap Ağa’nın torunlarının sözlerine itibar etmeli ve köylü Ahmet Amca’nın canhıraş isyanlarını dinlemeyi ve de milletin kendisiyle istişare yapmayı tercih etmeliyiz. BBP’nin tercihi budur. Milli demokrasimizin yeniden kurgulanıp hayata geçirileceği yer ise, bağımsızlığımızın sembolü Başkentimiz Ankara olup, devletimizin temellerinin atıldığı ve milli irademizin sarsılmaz kalesi olan TBMM’dir.  BBP, milletimizin ve devletimizin bütün meselelerine vakıf ve çözüm projeleri hazır olan milli ve yerli bir siyasi harekettir. BBP, bahane iktidarı değil, milletimizin bütün meselelerine çözüm getiren ve muktedir olan bir şahane iktidar olacaktır.

Her fetret bir Fatih doğurur

Tarihimizde bugünkü nahoş duruma benzeyen ‘fetret dönemleri’ yaşanmıştır. Bu dönemlerde yaşanan olumsuzluklarda göze çarpan ortak nokta rüşvet, iltimas ve suiistimalin pervasızca sergilenmesidir. Önce ferdi planda başlayan ahlaksızlık, zamanla toplumu ve devleti de kuşatarak fetretin derinleşmesini sağlamıştır. Yönetilemeyen bir devlet ve huzursuz bir toplum yapısıyla birlikte, insanların hukuka güvenleri sarsılmış, devlete olan sadakatleri rencide olmuş ve nihayet dosta kahır, düşmana fırsat veren bir manzara ortaya çıkmıştır.
Karanlıkların ziyadeleştiği günlerde milletimizi aydınlığa ulaştıran biricik anlayış hep ‘sağduyu’ olmuştur. Çok zor günler yaşamış olan milli hafızamız sağduyu ile hareket etmenin ehemmiyetine vakıftır. Bugünkü kriz ortamında siyasette başlayan gerginlik toplumu sarıp sarmalamadan çıkış yolu bulunması gerekiyor. Bu noktada yasama, yürütme ve yargı üzerine düşen sorumluluğun icabına uygun davranılmalıdır.

Öncelikle sosyal tansiyon düşürülmelidir.

Hem milli hem de kurumsal mutabakat sağlanmalıdır. Bu krizin derinleşmesi için gayret sarf eden dış mihrakların oyun ve provokasyonlarına karşı uyanık olunmalı ve özverili davranışlar sergilenmelidir. Böyle gergin ve puslu ortamların bazı siyasi operasyonlar için bilinçli olarak oluşturulduğu hafızamızdaki örneklerden aşikârdır. Tabiri caizse toplumu bir düdüklü tencereye benzetirsek bugün yaşadığımız gerilimler de tencereyi ısıtan ateş olmaktadır. Hangi yemeğin pişirildiği bir muamma olmakla birlikte tencere ısındıkça basınç artmakta ve boşalan havanın kokusu bize pişirilmek istenen yemeğin tadı ve adı noktasında bilgiler vermektedir.
Bu siyaset mühendislerinin ve kirli odakların provokasyonlarına bir yandan dikkat ederken diğer yandan operasyon sonucu varılmak istenen amaç noktasında da uyanık olmak zorundayız. Milletimizin fetret dönemlerinden fırsat çıkaracak olanlar boşuna hesap yapmasınlar.

Milletimiz uyanmıştır

Hiçbir kirli senaryo milletimizin temiz yüreğinde akis bulmayacaktır. Her fetret Fatih’ini doğurur. Ama Fatihlerin torunları, ülkesinin istikbaline okyanus ötesindeki beyaz saraylardan ya da ortaçağ nefretiyle hareket eden eski kıtanın uğursuz şatolarından karar verilmesine müsaade etmemelidir.  Milli demokrasimizin Fatihi milletimizin ta kendisi olacaktır. Milletin iktidarı BBP ile gerçekleşecektir.  BBP kadroları ve Devleti ve milleti için vardır. Artık göreve hazırdır. Milletinden yetki beklemektedir. “Bütün işlerimizde mükemmelliğin ölçüsü İslam ahlakı ile bütünleşmiş yüksek Türk karakteridir” dedi.

Yorumlar