26 Aralık 2024
  • Manisa14°C
  • İzmir12°C

ÇİN MODELİ!

Levent Sevgi

12 Aralık 2021 Pazar 20:46

ÇİN MODELİ!

 

Bu köşeyi izleyenler bilir; 1 Mart 2021 tarihli yazımızın başlığı “Çin Mucizesi” idi. En çok okunan yazılarımdan birisi; yani ilgi görmüş. Ekonomik Kriz aşamasından Ekonomik Buhran aşamasına geçtiğimiz, derin yoksullaşma yaşanan şu günlerde yeni bir tartışma konumuz oldu: “Çin modeli!” Sıraya “Cep Telefonları ve Sağlığımız” konusunu almıştım, güncel durumu yazacaktım ama araya şu “Çin Modeli” tartışmalarını sokup, her zaman olduğu gibi bilgi temelli bir yazı ile katkı verelim istedim.

 

Rakamlarla Çin

Çin, 1.4 Milyar nüfus ile Dünyanın en kalabalık ülkesi. Yüzölçümü ise 9.6 Milyon km2, yani Dünyanın 3. büyük ülkesi. Gayri-Safi Milli Hasıla (GSMH) denen ve bir ülkenin ürettiği mal ve hizmet toplamını veren ekonomik büyüklük göstergesi bakımından ABD’den sonra ikinci en büyük ekonomi; satın alma gücü bakımından ise ABD’nin önünde, lider! Nüfusunun %90’ı ülkenin doğu kıyılarında yaşamakta. Başkenti Pekin, eski başkent Nanjing, en büyük kenti Şangay. Çin mucizesinin bir göstergesi de son 30 yılda yaklaşık 500 Milyon insanı yoksulluk sınırının üzerine çıkarması. Ancak, hala yaklaşık 150 Milyon kişi yoksulluk sınırının altında. Yıllık net geliri 110 Bin $’ın üzerinde olan birisi varlıklı (üst orta sınıf) sayılmakta. Buna göre Çin’de varlıklı kişi sayısı 100 Milyonun üzerinde; ABD’de bu rakam 99 Milyon kişi kadar. Kasım 2021 rakamlarıyla 5G kullanıcı sayısı 450 Milyonun üzerinde.

 

Tablo 1’de 3 ülkenin (Türkiye, Çin, Hindistan) yıllara göre GSMH değişimleri var. Kırk yıl önce Çin, Hindistan’ın 1.5 katı, Türkiye’nin 4.5 katı GSMH üretirken, bugün Çin / Hindistan oranı 5.5, Çin / Türkiye oranı ise 25. Yani, son kırk yılda Çin 50 kat, Hindistan 15 kat büyürken Türkiye 10 katın altında kalmış. 2021 sonunda Çin’in GSMH’sı 17 T$ (Trilyon $)’a yaklaşacağı öngörülmekte. Son 10 yıla bakıldığında durum çok daha korkunç: Çin 10 kat, Hindistan 2 kata yakın büyürken, Türkiye gerilemiş durumda. Dünyanın 17. Büyük ekonomisiyken artık ilk 20’nin dışında kalmış durumda!

 

Sürekli cari açık veren Türkiye’nin 1980’lerde ihracatı 3 Milyar $, ithalatı ise 8 Milyar $ kadar iken 2020 yılında bu rakamlar ihracat = 170 Milyar $, ithalat = 219 Milyar $. Yine 40 yıl önce Çin’in ihracatı 30 Milyar $’ın altında iken bu yıl bu rakam 2.6 T$. İthalatı ise 2 T$ kadar; yani, 600 Milyar $ cari fazlası var. Buna karşın, 2019 rakamlarıyla, 2 T$ bütçe açığı verdi (Bütçe gelirleri 4.5 T$, giderleri 5.4 T$). Çoğu ABD doları ve Avro olmak üzere Döviz Rezervleri 3.1 T$ kadar.

 

ÇİN Modeli – Planlı kalkınma!

Son 40 yılda rakamlara yansıyan bu mucizeyi Çin,nasıl gerçekleştirdi?  Elbette planlama ile. Çin, devlet / kamu önderliğinde dışa açılma ve Dünya ekonomisiyle uyum sağlama modelini 1970’lerde tartışmaya başladı, 1980’den sonra uygulamaya koydu. Ucuz (düşük değil!) işgücü nedeniyle kolayca yabancı yatırımcı çekti. Gelişmiş ülke firmaları üretimlerini Çin’e kaydırdı. 2000’li yıllara dek ucuz ürünleriyle Dünya pazarlarında boy gösterdi, kaliteye pek aldırmadı. Tersine mühendislik ile taklit ürünlerle dış satımını arttırdı, ekonomisini düzlüğe çıkardı, gelir dağılımını düzeltmeye başladı.

 

1988’de New York Politeknik Üniversitesinde doktora çalışmalarım sırasında grubumuzda 2 Çinli araştırıcı vardı. Her ay, Çin’de yaşayan ailelerine 80-100 $ göndererek destek oluyorlardı. O yıllarda bu para Çin’de yaşayan bir aile için büyük paraydı. Çin’de bir genç için Batıya gitmek, orada yüksek öğrenim görmek bir umuttu. Oysa bugün, Çinli gençler ellerinde akıllı telefonlar restoranlardan toplu taşımaya, alış-verişten eğitime, sağlığa, güvenliğe neredeyse %100 Digital Dünyada yaşamanın keyfini çıkarıyor, Çinli akademisyenler yılda 4-6 uluslararası konferansa katılabiliyor!

 

İkibinli yıllardan sonra bütün Dünyanın konuşmaya başladığı Çin Mucizesi, son 10 yılda başka bir sıçrama yaptı. Çin, yine planlama ile hedef büyüttü ve her sektörde Çin Malı dendiğinde gurur duyacağı, Dünya markalarıyla yarışabilecek en az birkaç ürün hedefledi. 2015 yılında başlattığı “Made in China 2025” ismini verdiği bu proje ile 2025’e gelindiğinde hem üretimde yerli hammadde oranını %70’lere ve endüstriyel robot sayısını 1 Milyonun üzerine çıkarmayı hem de enerji, uzay, tıp, ulaşım, elektronik, yarı-iletken teknolojileri, haberleşme, e-ticaret, yapay-zeka gibi stratejik alanlarda bazı ürünlerini prestijli markalar içine sokmayı hedefledi! Örneğin, XIAOMI ve HUAWEI gibi cep telefonları şimdiden iPhone gibi bir devin saltanatını sallamaya başladı! Bu sayede bugün ihracat içinde yüksek teknoloji ürünlerinin payını %32’ye çıkarmayı başardı.

 

Elbette, tüm bunlar eğitimdeki atılımları sayesinde gerçekleşti. Hem yükseköğretimde hem de ilköğretimde 5-10 yıllık planlarla gerçekçi hedefler koydu ve hedeflerine hep süresinden önce ulaştı.

 

Yükseköğretim: PROJE 211 ve PROJE 985

Bunlar teknoloji üretimi ve ürün geliştirme ağırlıklı iki plan. 1995'te PROJE 211 ile 10-15 yıl içinde 100 üniversitesini uluslararası düzeye çıkarmayı hedefledi; 2010’a gelindiğinde geldiğinde bu sayı 132 oldu. 1998'de başlayan PROJE 985 ile de C9 Çin Elit Üniversite Ligini kurmayı hedefledi ve bunu zamanından önce başardı. Bunlardan dördünde davetli konferanslar verdim. 2004'te projenin ikinci fazı ile bu sayıyı 39'a çıkarıldı. Tablo 2’de en iyi Çin üniversiteleri, Tablo 3’te ise bu üniversitelerin son 10 yılda yaptıkları atılım listelenmekte. Örneğin, Dünyada ilk 100’e giren Çin’in bir numarası Tsinghua 64. sıradan 12. sıraya yükselmiş. Benim ziyaret ettiğim Zhejiang 56. sıradan 20. sıraya, Jiao Tong ise 68. Sıradan 19. Sıraya yükselmiş! Bugün PROJE 211 üniversitelerinin tümü ilk 1000 içinde yer bulmakta. PROJE 985 Çin Elit Liginde yer alan 39 üniversitenin neredeyse tamamı da Dünyada ilk 500 üniversite içinde. Tablo 4 ise gelişmekte olan ülkeler içinde ilk 10 üniversiteyi listelemekte; görüldüğü gibi, tamamı Çin üniversiteleri.

 

Çin üniversitelerinin bu başarısının altında başarılı gençler içinde yeteneğe ve başarıya dayalı seçimler yapabilmesi yanında yükseköğretime büyük bütçeler ayırabilmesi de var. Bugün Çin, ulusal gelirinin %4’ünü eğitime harcamakta, bu da Türkiye’nin tüm ulusal gelirine yakın! Son çeyrek yüzyılda kalkınmada üniversitelerin rolü giderek arttı. Örnek verelim: Bugün Dünyanın en önde gelen ilk 10 üniversitenin yıllık bütçeleri Milyar $’lar mertebesinde. Örneğin, STANFORD en yüksek bütçeye sahip üniversite (6.5 Milyar $ civarında), 2. sırada HARVARD (6 Milyar $), 3. Çin TSINGHUA Üniversitesi (4.5 Milyar $), 4. MIT (3.6 Milyar $), 5. İngiltere’den OXFORD (3.2 Milyar $). Türkiye’de ise YÖK ve 207 Üniversitenin 2021 bütçelerinin toplamı 36 Milyar TL, yani 5 Milyar $’ın altında! 

 

Orta öğretim: PISA Programı

PISA (Program for International Student Assessment) Ekonomik ve Kalkınma İşbirliği Örgütü (OECD) tarafından yürütülen bir Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı. Özellikle 15 yaş grubu öğrencilerin anadilde okuduğunu anlama ve kendini ifade edebilme, matematik ve fen olmak üzere 3 temel alanda yapılan sınavlar sonucu ülkeleri sıralayan bir program. Program üçer yıl aralıklarla listelerini açıklamakta. PISA 2018 listelerinde ilk sıralarda Çin’in, Singapur’un, Hong Kong’un ve Macau’nun çıkması da rastlantı değil! Çin geleceğini garanti altına alacak, Dünyaya meydan okuyacak gençler için de kaynaklarını seferber etmiş durumda! Türkiye gençleri ise OECD üye ülkeleri içinde son sıralarda!

 

Bilim ve Teknoloji Alanları

Bugün, bilim ve teknoloji alanlarında tanımlanmış 27 alan var. 1996 yılında bu 27 alanın hepsinde ABD önde iken 2017 yılı sonunda ABD 16, ÇİN 11 alanda önde. Çin’in öne geçtiği alanlar: Enerji, mühendislik, çevre bilimleri, kimya mühendisliği, kimya, bilgisayar bilimi, karar süreçleri bilimi, yer ve gezegen bilimleri, materyal bilimi, matematik, fizik-astronomi.

 

Çin Modeli – Özet

Dünya Bankası raporlarında yer aldığı gibi, evet, 1980’lerde Çin’de işgücü, diğer ülkelere göre ucuzdu ancak beslenme, barınma, sağlık ve eğitim gibi temel gereksinimler kamu destekli karşılanmaktaydı. Çin dışa açıldığında ucuz işgücüyle yabancı yatırımcı için cazipti ama emekçisinin yaşam koşulları kültürüne ve tüketim alışkanlıklarına göre kötü sayılmazdı. Gelen yabancı yatırımcı iyi eğitimli, sağlıklı, dirençli, çalışkan emeğe ucuza erişebiliyordu. İçerde ise yaratılan kapitalist sınıfı kontrol edebilecek güçlü bir merkezi otoritesi vardı. Devlet, iyi eğitimli, liyakate göre yükselmiş bürokratlar tarafından yönetiliyordu ve en büyük destekçisi Çin Komünist Partisiydi (ÇKP). Toplumun kılcal damarlarına dek uzanan ÇKP piyasayı denetleyebildi. Yatırımcıya cazip olanaklar sunarken yabancı sermayeye karşı ülkesini, piyasasını ve parasının değerini koruyabildi. Teknolojisini hızla geliştirirdi, alt yapısını kurdu.

 

Endekslerle Türkiye-Çin karşılaştırması

Rakamlar böyleyken sosyo-politik durum nasıldı? Tablo 5’te uluslararası bazı önemli endekslere göre Türkiye ve Çin’in karşılaştırması var. Ekonomik göstergeler kadar önemli diğer göstergelere göre gerek Türkiye gerek Çin hiç de iyi görünmüyor. Yolsuzluk, hukuk, barış ve ortaöğretim başarısı göstergelerine göre Çin bizden bir tık daha iyi durumda. İnsani Gelişmişlik, demokrasi ve özgürlükler alanında ise her iki ülke de kaygı verici düzeyde ama Türkiye bir tık daha iyi görünüyor. Tabloda yer almayan bir diğer önemli gösterge ise gelir dağılımı. Her iki ülkede de gelir dağılımı çok bozuk, ancak Türkiye daha kötü durumda. Nüfusun en zengin %20 dilimi gelirin %48’ini alırken en düşük %20 diliminin aldığı pay %6’nın altına düşmüş durumda. Bu rakamlarla Türkiye gelir dağılımı en bozuk ülkeler listesinde 35. ülke olurken, Çin 110. sırada.

 

Sonuç?

Çin son 40 yılda karma ekonomi ile ses getiren bir başarıya imza attı. Bunu, eğitim ağırlıklı planlama ile gerçekleştirdi. Ancak, hukuk, özgürlük, demokrasi, yolsuzluk konusunda oldukça gerilerde. Türkiye, bir aydınlanma projesi olan Cumhuriyetin ilk yıllarında uyguladığı karma ve planlı üretim ekonomisi ile Çin’den çok daha önce bir mucize gerçekleştirmişti. Cumhuriyet, eğitimli bireyler yetiştirerek 600 yıllık kulluktan yurttaşlığa geçişi sağladı!  Kurucu lider Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet’in ilk kadroları bir yandan Osmanlı borçlarını ödedi, bir yandan fabrikalar kurdu, tarımda modernleşmeye çalıştı. En önemli projesi Milli Eğitim idi. Aydınlık birey / yurttaş yetiştirmek için varını yoğunu eğitime ayırdı. Kız erkek ayırımı yapmadan Anadolu çocukları eğitildi; öğretmenler, doktorlar, mühendisler yetiştirildi. Köy Enstitülerinin amacı köylüyü yerinde eğitmek, tarımı modernleştirmekti. Özgün, harika çözümlerle ilk 30 yılda Dünya’nın saygı duyduğu bir Türkiye yaratıldı. Ne yazık ki, Son 70 yılda bu değerlerden yavaş yavaş sapıldı. Çöküş 1980 Askeri cuntası ile hızlandı. Eğitim / üretim / hukuk / ahlak dahil her alanda hızla geriledik ve bugünlere geldik. Bizim nesil bu çöküşü gördü, bir film gibi izledi, ama gelecek nesiller bunun sonuçlarını acı biçimde yaşayacaklar. Ayağa kalkmak için Cumhuriyetin fabrika ayarlarına dönmekten başka yol yok!

2021-12-12_21-50-28.png2021-12-12_21-50-34.png2021-12-12_21-50-40.png2021-12-12_21-50-47.png2021-12-12_21-50-53.png

Yorumlar