08 Eylül 2024
  • Manisa24°C
  • İzmir26°C

EĞİTİM, EĞİTİMCİLERE BIRAKILMAYACAK KADAR DEĞERLİDİR

Halil Erdost

10 Şubat 2013 Pazar 20:22

“Eğitim, Eğitimcilere Bırakılmayacak Kadar Değerlidir”

            Dershanelerin kapatılmasına ilişkin en son haber Akşam gazetesinde yayımlandı: ”Dershanelerin Kapatılması İçin Komisyon Kuruldu.”

            Haberin içeriğinde “Başbakan Erdoğan’ın özel talimatıyla MYK üyeleri içinden oluşturulan 7 kişilik komisyon, Siyasi ve Hukuki İşler Başkanı Mehmet Ali Şahin’in başkanlığında kuruldu. Komisyonda Ak Parti Genel Başkan Yardımcıları Numan Kurtulmuş, Süleyman Soylu, Hüseyin Çelik, Salih Kapusuz, Nükhet Hotar ve Gençlik Kolları Başkanı Zafer Çubukçu’nun da yer aldığı bildirildi.” denilmektedir.

            Komisyonu oluşturanların eğitim durumlarına baktığımızda:

            Mehmet Ali Şahin ® İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu

            Numan Kurtulmuş ® İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu

            Süleyman Soylu   ® İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu

            Hüseyin Çelik   ® İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi mezunu

            Salih Kapusuz    ® Atatürk Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu

            Nükhet Hotar     ® Dokuz Eylül Üniversitesi Çalışma Ekonomisi mezunu

            Zafer Çubukçu   ® ODTÜ İngilizce İşletme mezunu olduklarını görüyoruz. İçlerinden hiçbiri eğitim alanında eğitim almamış olduklarına göre demek ki “Eğitim, Eğitimcilere Bırakılmayacak Kadar Değerlidir.” diyenleri bir kez daha haklı çıkarmıştır.  Zaten Komisyon, Ak Parti’nin Siyasi ve Hukuki İşler Başkanı’nın başkanlığında, toplandığından, dershaneciliğin eğitim hayatımız içindeki yeri değil siyasi ve hukuki yönü bu komisyonda tartışılıp karara bağlanacaktır. Dershaneciliğin elbette siyasi değil (en azından sadece dershanecilik yapan, yani öğrencilerimizin sınavlara hazırlanma döneminde bilgi eksikliklerini tamamlayan ve öğrendikleri bilgileri, belli bir zaman içinde kullanma becerisi kazandıran dershaneler için söylüyorum) ama hukuki yönleri vardır: Anayasamızın “Çalışma ve Sözleşme Hürriyeti” başlıklı 48. maddesindeki “Herkes dilediği alanda çalışma ve sözleşme yapma hürriyetine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir. Devlet, özel teşebbüslerin, milli ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alır.” ilkesine dayalı olarak 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununa bağlı olarak kurulmuş yasal kuruluşlardır. Bu nedenle bu komisyonda bir hukukçunun bulunması elbette gereklidir.

            Dershaneler özel teşebbüs tarafından kurulmuş Özel Öğretim Kurumları olduğundan, aynı zamanda devlete vergi veren  birer işletme durumundadırlar, komisyonda işletmecilerin de bulunması normaldir.

            Dershaneler özellikle 2002’den bu yana devletin atamasını yapmadığı öğretmenlere çalışma olanağı yaratan işyerleri olduğundan (BDP Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın dershanelerde çalışan kişi sayısı ve özlük haklarıyla ilgili yazılı soru önergesine Milli Eğitim Bakanı (eski) Ömer Dinçer’in verdiği cevap: “Türkiye’de bulunan toplam 3864 dershanede 64142 eğitim personeli, 14605 idari personel olmak üzere toplam 78747 kişi çalışmaktadır. Bunlar Özel Öğretim Kurumları Kanunu ve Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliğinin 42. maddesi gereğince Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile İş Kanunu’nun hükümlerine tabidir, dedi.”) çalışma ekonomisi bölümü mezununun da komisyonda yer almasını yadırgamıyoruz.

            Komisyon üyeleri içinde eğitimci olmasa bile eski bir Milli Eğitim Bakanı’nın olması da bizi üzmez, sevindirir.

Ancak Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü’ne bağlı olarak kurulan ve çalışan, bakanlığın oluşturduğu Müfredat Programları doğrultusunda öğrencilerini yetiştiren, Milli Eğitim müfettişleri tarafından teftiş edilen dershanelerin kapatılması durumunun tartışılacağı komisyonda, bırakın dershane örgütlenmeleri olan derneklerin (ÖZ.DE.BİR, TÖDER, GÜVENDER) temsilcilerinin bulunmamasını bir eğitimcinin dahi bulunmaması nasıl açıklanır?

Özel talimatla kurulan bu komisyondan ne beklenir?

Bunu kamuoyunun takdirine bırakıyorum.