25 Aralık 2024
  • Manisa9°C
  • İzmir9°C

GÜRAY VURAL: "CANER ERKİN'İ ÖRNEK ALIYORUM"

Akhisar Belediyespor'un genç yeteneği Güray Vural, Futbol Federasyonu'nun Tam Saha dergisi'ne röportaj verdi.

Güray Vural: "Caner Erkin'i Örnek Alıyorum"

31 Ekim 2014 Cuma 13:53

Bu haber toplam 4098 defa okunmuştur

Güray Vural: "Caner Erkin'i Örnek Alıyorum"
Haber Merkezi

Akhisar Belediyespor'un genç yeteneği Güray Vural, Futbol Federasyonu'nun Tam Saha dergisi'ne röportaj verdi.

Soru cevap şeklindeki röportaj;

-Amatör kümeden gelip Denizlispor'da harika bir çıkış yaparak Ümit Millî Takım'a seçildikten sonra çok talihsiz dönemler geçirdin. Ayağın kırıldı, futboldan uzunca bir süre uzak kaldın ve takımın küme düştü.  Bir sezon 1. Lig'de oynadıktan sonra Akhisar Belediyespor'a transfer oldun ve adeta yeniden doğdun. Bugün de A Millî Takım kampındasın. Senin bu yeniden doğuş hikâyeni kendi ağzından dinlemek istiyorum. Ayağının kırıldığı o talihsiz maçtan başlayalım istersen.

Dediğiniz gibi çıkış yaşadığım bir dönemdi ve Ümit Millî Takım'da yer almaya başlamıştım. Slovakya ile oynadığımız özel maçın ardından da Denizlispor'un kampına dönmüştüm. 24. haftada Manisaspor'la kümede kalıp kalmayacağımızı belirleme yolunda çok kritik bir maçımız vardı. O maçın daha 7. dakikasında ayağım kırıldı ve tam 1.5 yıl futboldan uzak kaldım.

-1.5 yıl oldukça uzun bir süre. Tedavi sürecinde neler yaşadın?

Aslında ayak kırıklarında 4, bilemediniz 5 ay içinde futbola dönülüyor. Ancak ben bazı talihsizlikler yaşadım. Ameliyatımı Denizli'de olmuştum. Sağ olsun beni ameliyat eden doktor iyi bir cerrahtı ama spor hekimi değildi. Ameliyatın ardından ayak parmaklarımda tendon kısalığı oluştu. Vidalar alındıktan sonra bu defa sinir sıkışmaları başladı. 11 ay sonra İstanbul'da ikinci bir ameliyata girmek zorunda kaldım. Bu ameliyatta tendonlarım uzatıldı. Bu ameliyat da beni kurtardı ve futbola dönmemi sağladı.

-Herkes futbolculuğun kolay para kazanılan bir meslek olduğunu düşünür ama içinde böyle ciddi sakatlık riskleri de barındırıyor. Allah esirgesin 21 yaşında bir daha futbola dönememek gibi bir durumla karşılaştın. Futboldan kopma korkusu yaşadın mı?

Futbol aslında dışarıdan görüldüğü gibi kolay para kazanılan bir meslek değil. Büyük bir mücadele vererek, büyük fedakârlıklar yapıp çok çalışarak para kazanabiliyoruz. Üstelik her futbolcunun çok para kazandığı görüşü de doğru değil. Bugün Süper Lig'de oynayan oyuncuların ekseriyeti için "Büyük paralar kazanıyor" diyemeyiz. Zaten ben o dönemde Denizlispor'da boş mukaveleye imza atmıştım. Ancak sağ olsun Denizlispor yönetimi yine de bana yardımcı oldu. Futbola dönemeyeceğim korkusunu ise sakatlığımın 7. ayından itibaren yaşamaya başladım. Çünkü süreç iyice uzamıştı ve işler normal seyrinde gitmiyordu. Sağ olsunlar Millî Takım'ın eski doktoru Cengiz Dinç ve eski fizyoterapisti Abdurrahman Evin benimle çok ilgilendi. Birlikte farklı doktorlara gidip çareler aradık. 11. aya geldiğimizde artık pes etmek üzereydim. "Herhalde bir daha futbol oynayamayacağım" diye düşünmeye başladım.

-Peki, bir daha futbola dönemeseydin ne yapacaktın?

Valla herhalde baba mesleğini yapardım. Babam da iki abim de astsubay. Ben de futbolu bıraksaydım yönümü o tarafa çevirecektim. Gerçekten de çok zor bir süreçti. Ama çok şükür Prof. Dr. Tahir Öğüt Hocayı bulduk ve o da yaptığı ikinci ameliyatla futbola dönmemi sağladı.

-Bir sezon hiç futbol oynamadın ve ardından Denizlispor'la 1. Lig'de mücadele ettin. Bir alt kümede oynamak zor oldu mu senin açından?

Zor olmadı, çünkü hangi ligde oynadığımdan çok futbola sağlıklı bir şekilde dönmem önemliydi. O konuda da biraz şanslıydım. Beni Denizlispor'a getiren hoca olan Güvenç Kurtar, o sezon yeniden takımın başına dönmüştü. Bir başkası olsaydı 1.5 yıl futbol oynamamış bir oyuncuya daha farklı bakabilirdi ama Güvenç Hoca beni çok iyi tanıdığı için takımda direkt şans verdi.

-1.5 sene oynamadıktan sonra yeniden futbol oynamak da zor olsa gerek.

Fiziksel özelliklerim sebebiyle hiç kilo problemi yaşamadım. Dolayısıyla bu açıdan bir sıkıntım olmadı. Bir de o sezon liglerin 1 ay geç başlaması benim için önemli bir avantajdı. Ekstra bir hazırlık devresi daha bulmuş oldum. Tabiî ilk 5-6 hafta acaba yeniden sakatlanır mıyım gibi korkular yaşadım ama oynadıkça o korkulardan da kurtuldum ve dolu dolu bir sezon geçirdim.

-Akhisar Belediyespor'a transferin nasıl gerçekleşti? Süper Lig'e yükselse de o dönem için bir ilçe takımına gitmek kolay bir tercih olmasa gerek. Çünkü herkes o dönemde Akhisar'a geldiği gibi gider gözüyle bakıyordu.

Ayağımın kırıldığı sezon Hamza Hoca Denizlispor'daydı. Kendisiyle fazla çalışma fırsatı bulamasam da beni tanıyordu. Akhisar Belediyespor'a gelmemi de o istedi. Benim için önemli olan yeniden Süper Lig'e dönerek bir çıkış yakalamaktı. Sağ olsun Hamza Hocam sayesinde bu fırsatı buldum ve bugün Millî Takım kadrosunda yer aldığımı da göz önünde tutarsak ne kadar doğru bir karar verdiğim daha iyi anlaşılabilir.

-Eskişehirspor maçında o sezon Süper Lig'in ilk golünü attın ve Akhisar'da harika bir başlangıç yaptın. Bu golün futbol hayatın için adeta yeni bir başlangıç ya da dönüm noktası olduğunu söyleyebilir misin?

Kesinlikle... Aslında o maça ilk on birde başlamamıştım. Oyuna sonradan girdim ve 90+2'de Akhisar Belediyespor'un tarihinde Süper Lig'deki ilk golünü attım. Aynı zamanda o sezonun da ilk golüydü ve takıma üç puan getirdi. 2.5 yıl Süper Lig'den uzak kalmıştım ve artık ismim unutulmaya başlamıştı. Ama böyle bir golle geri dönmek hem beni yeniden gündeme getirdi hem de özgüvenimi büyük ölçüde artırdı.

-Hamza Hamzaoğlu Hocayla o sezonun ikinci yarısında müthiş bir çıkış yapıp kümede kalmayı başardınız. Ertesi sezon da ligin en sempatik takımlarından birisi haline geldiniz. Hamza Hocanın ve Akhisar Belediyespor'un farkı neydi sana göre?

Akhisar küçük bir ilçe. Herkes birbirini tanıyor ve seviyor. Belediye başkanımızdan hocamıza, oyunculardan taraftara kadar bir aile gibiyiz. Sezon başladığında takımı şampiyon yapan oyuncular vardı. Birkaç takviye yapıldı ve iskelet bozulmadı. Sezonun ilk yarısını 12 puanla kapattık ama Hamza Hoca inancını hiç kaybetmedi, "Biz kümede kalacağız" düşüncesini bütün takıma kabul ettirdi. Bu arada Antalyaspor maçı da dönüm noktası oldu. Eksik maçımızda Antalyaspor'u yenmemiz umutlarımızı artırdı ve 15 puana ulaştık. Devre arasında Gekas ve Bilal abinin gelmesiyle de daha iyi bir takım olduk ve ligde kalmayı başardık.

-Hamza Hamzaoğlu'nu nasıl bir hoca olarak değerlendiriyorsun?

Hamza Hoca uzun süre üst düzey futbol oynadığı ve futbolu da yakın sayılabilecek bir zamanda bıraktığı için oyuncuları çok iyi anlayabiliyor. Oyuncusunu sıkmayan ve rahat bırakan bir hoca. Oyuncunun sorumluluklarını bildiğini ve buna göre davranacağını düşünüp ona güveniyor. Oyuncuyla diyalogları çok iyi. Onun futbolcuya duyduğu güven, oyuncunun da hoca için daha fazla çalışıp daha fazla gayret etmesi sonucunu doğuruyor.

-Bu sezon da Mustafa Akçay Hocayla çalışıyorsunuz ve o da hem oyuna hem de oyuncularına bakışıyla ülkenin farklı teknik adamlarından birisi olarak görünüyor. Sen de aynı fikirde misin? Nasıl bir hoca Mustafa Reşit Akçay?

Mustafa Hoca disiplini seven, oyuncuyu kontrol altında tutan bir adam. Sürekli futbolun içinde yaşıyor, tüm mesaisini tesislerde harcıyor. Ana kadroyu koruması ve üzerine birkaç nokta takviye yapması da takımın uyumlu bir şekilde yoluna devam etmesini sağladı.

-Millî Takım'a iki oyuncu veren bir ilçe takımı olarak bu sezon neleri hedefliyorsunuz?

Aslında daha önceki kadrolarda yer alan Uğur Demirok'u da sayarsak bir ilçe takımı olarak Millî Takım'a üç oyuncu veren bir kulübüz ve bu da hem takım hem de şehir için çok gururlandırıcı bir olay. Takım olarak hedeflerimize gelince, öncelikle düşme tehlikesinden uzakta bir sezon geçirmek istiyoruz. Her takım, bir önceki sezondan daha iyi bir noktaya ulaşmak ister. Geçtiğimiz sezon son 5 haftaya kadar UEFA Avrupa Ligi'ne katılabilme iddiasına sahiptik. Bu sezon bu hedefe ulaşabilirsek büyük bir başarı göstermiş sayılırız. Biz her maça tek tek bakmak ve önümüzdeki müsabakadan en iyi sonucu almak istiyoruz.

-Niasse'ın ayrılması ve ardından Gekas'ın dönüşü takımda nasıl bir etki yaptı?

Niasse ve Gekas birbirinden çok farklı oyuncular. Niasse çok süratli ve savunmanın arkasına koşu atan bir oyuncu. Gekas ise çok fırsatçı, ceza sahası içinde çok etkili ve ayağına top isteyen bir santrfor. Takımdaki oyuncuların çoğu daha önce de Gekas'la oynadığı için herhangi bir uyum problemi yaşamadık. Daha önce Niasse'a göre oynuyorduk, şimdi de Gekas'a göre oynuyoruz ve sorun yaşamıyoruz. Gekas'ın gol yüzdesinin yüksekliği de takıma ayrı bir güven veriyor.

 

-Her gittiği takımda başarılı olmuş, Bundesliga'da gol krallığı yaşamış bir oyuncu olarak Gekas'ın takım arkadaşlarıyla ilişkisi nasıl?

Futbol geçmişi bu kadar parlak bir oyuncu olmasına karşılık takım içindeki ilişkilerinde son derecede doğal bir oyuncu. Hiçbir havası yok. Antrenmanlarda kim ne kadar çalışıyorsa o da o kadar çalışıyor. İlk geldiğinde de böyleydi, şimdi de böyle. "Nasıl olsa çok gol atıyorum, az çalışsam da olur" gibi bir düşüncesi kesinlikle yok.

-Tribünlerde seyirci yok. Bu durum sizi nasıl etkiliyor?

Futbol seyirciyle güzelleşen bir oyun. Futbol hayatım boyunca pek çok seyircisiz maç oynadım; tribünde taraftarlar olmayınca insan oynadığı futboldan keyif almıyor. Eğer taraftarlar takımlarına destek verirse biz de daha iyi oyunlar çıkartabiliriz.

-Ligde seni ağırlıklı olarak bir sol kanat oyuncusu olarak izledik ama bu sezon direkt sol bekte yer alıyorsun. Geçmişte Selimiyespor'da da sol bek oynama alışkanlığın olduğunu biliyoruz. Süper Lig'deki bu yeni görevinden memnun musun? Önde oynamakla arkada oynamak arasında ne gibi farklar, avantaj ve dezavantajlar var?

Dediğiniz gibi sol ön oyuncusuyum ama Denizlispor'la 1. Lig'de mücadele ettiğimiz dönemde Osman Özköylü takımın başına geldiğinde beni sürekli sol bek olarak kullanmıştı. Orada 20 maç sol bek oynadım. Akhisar Belediyespor'a geldiğimde Hamza Hoca beni sol önde oynattı. Zaman zaman da sakatlık veya ceza durumlarında sol bekte de oynadım. Sol bek oynadığımda daha verimli olduğumu düşünüyorum. Görüş açım daha geniş olduğu için etkili bindirmeler yapabiliyorum. Önde oynadığımda ise defansın arkasına koşular yapıyorum ama top saklama özelliğim olmadığı için dezavantaj da yaşayabiliyorum. Benim oynamak istediğim mevki sol bek. Günümüz futbolunda atak yapan bekler revaçta ve ben de kendimi bu oyun anlayışına uygun bir oyuncu olarak değerlendiriyorum.

-Türkiye'de hangi sol bekleri beğeniyorsun?

Caner Erkin'i beğeniyorum. Onu örnek aldığımı da söyleyebilirim.

-Millî Takım'a seçilmeyi bekliyor muydun? Daveti aldığında neler hissettin?

Açıkçası çok da beklemiyordum. Çünkü önümde Caner Erkin ve İsmail Köybaşı gibi iki oyuncu vardı. Gerçi arkadaşlarım performansıma bakıp davet edilebileceğimi söylüyordu ve içimde küçük de olsa bir umut vardı. Davet gelince çok mutlu oldum, gururlandım. İnşallah burada kalıcı olurum.

-Riva'daki bu tesislerde ilk kez kamp yapıyorsun. Burası hakkında neler söylersin?

Gerçekten de muhteşem bir tesis burası. Hem konaklama hem de ortam açısından harika bir tesis. Antrenman sahalarının zeminleri de çok güzel. Birçok statta zemin sorunu yaşanırken böylesine kaliteli zeminlerde antrenman yapmak bir futbolcu için bulunmaz nimet.

-Gelecekle ilgili nasıl hayaller kuruyorsun? Kariyer planlamanda neler var?

Tabiî ki büyük takımlardan birisinde oynamak ve Millî Takım'da kalıcı hale gelip sürekli forma giymek istiyorum.

-Futbolun dışında nelerle ilgileniyorsun?

Bu sene evlendim. Eşimle birlikte hayatın tadını çıkarmaya çalışıyorum.

Yorumlar