İNSULİN SALINCAĞI BİR MUTLULUK SARMALI
Mahmut Tolon
13 Mayıs 2010 Perşembe 14:07
İnsulin Salıncağı Bir Mutluluk Sarmalı
1970 li yıllarda tıbbiye öğrenciliğine başladığımda nüfusun %5 inde şeker hastalığı olduğunu öğrendiğimde kendi kendime Ne kadar yüksek bir oran! demiş ve şaşırmıştım. Öyle ya gördüğünüz 20 insandan birinde şeker hastalığı var demek idi bu.
Yeni çalışmalara gore artık bu oran % 15 lerde! Yani gördüğünüz 20 insandan 3 ünde şeker var.
30 yılda 3 misline çıkmış!
Nedeni çöp besin denen her bakkalda gördüğünüz ucuz parıltılı kağıda sarılarak satılan karbohidratlar. Ucuz gıda veya tehlikeli şekerli limonata , kola vs gibi içecekler. Bunu içince kanda şeker yükseliyor onu dengelemek için insulin salgılanıyor. İnsülin salıncağı (yani tahtaravalli gibi şeker çıkınca insulin çıkıyor . o çıkınca şeker düşüyor açlık hissi oluşuyor ) yani kabaca yemekten yarım saat bir saat sonra insan gene buzdolabına saldırıyor. Kısa süren mutluluk anları ve oluşan yıkılması güç alışkanlıklar.
İnsulin dengesi bir kez bozulunca da bir daha yerine gelmesi büyük bir cihad yani uğaş veya çaba ile mümkün. Yani nefse hakim olmakla .
İnsanoğlu kabaca 200 bin yıldır bu dünyada. Hep avlayarak toplayarak yaşamış yani hareket halinde. Son 200 yıldır giderek artan makinalaşmakla şeker fabrikalarda üretililir hale gelmiş. İyi tarafı da daha geniş nüfusu besleyebilmesi olmuş. Kötü tarafı ise bizim hazım için gereken salgılarımızın atalarımızdan birkaç milyon yılda kendi türümüzde 200bin yılda evrilmiş olması ve insulinin belirli kiloda hareket eden vücuda yetmesi. Kilo artınca insulin az geliyor basitçe şeker hastalığının tarifi de bu. Yani tabiat yetişemiyor insandaki hırsa ve artan kilolara.
200bin yıl ancak bir meyce bulunca veya bir kovan bal beslenen insane son 7-8 bin yılda giderek yerleşik düzene doğru yönekmiş ve ekip biçmeye. Daha bol gıda daha fazla rahat ve üreme imkanı ama ayni zamanda yüzbin yılın alışkanlıklarının değişmesi ama insan vücudunun değişememesi. Endüstri evrimi ve makinalaşma son ikiyüz yılda hem nüfus patlaması hem kiloların giderek çöp besinle artması. Sağlığımıza ve çevreye zarar. Denge daha fazlada değil daha azda. Yaşamı uzatan en büyük etkenlerden biri de oruç tutmak. Ama vücudu susuz bırakmadan. Bu konuya ramazan ve oruç yazımda değindim.
Basitleştirerek düşünün: Hayvan bir merada otluyor gübresi orada kalıyor. Ot büyüyor. Çevre dengede. Hayvan yoğun besiye alınıyor ahıra. Mazot yakılarak toprağa ekilen ve sulanan mahsül yem halinde hayvanın önüne konuluyor. Nakliyede de mazot yakılıyor. Hayvanın gübresi de nakliye ile mazot yakılarak tarlaya gidiyor. Atmosfere daha fazla salınım . Çevre dengesi altüst oluyor.
Kabaca olay bu insan nüfusu arttıkça sonumuzu hazırlayan bir sarmala giriyoruz. Kibirli olduğumuzdan bunu teknoloji ile aşabileceğimizi sanıyoruz ve yanılıyoruz. Yanıldığımızı anlamak için her dört kişiden birinde şeker hastalığı çıkmasını beklemek gerekecek herhalde. Yoksa insanların coğunluğunda şeker hastalığı ortaya çıkınca mı anlayacağız?
Şeker demek ilaç demek daha fazla para harcamak demek. Kişinin ve toplumun daha fazla para harcaması. Kendi kendimize kazık atmak demek, doğaya kazık atmak demek. Çözüm bunu anlamakta.
Ne denli akıllı ve sevimli yaratıklarız rabbim.
YASAL UYARI:Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Akhisar Haber Ajansı - AHA'ya aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazı sadece Akhisar Haber Ajansı tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2003 Akhisar Haber