27 Aralık 2024
  • Manisa11°C
  • İzmir11°C

KÜRESEL SÖMÜRÜ MEDENİYETİ

Bahadır Yenişehirlioğlu

28 Mart 2014 Cuma 10:53

           

Küresel sömürü medeniyeti, söylemleri ile uygulamaları çelişen, insanlığa huzur sağlamayı amaç edinmemiş, globalizm adı altında yeni bir sömürgecilik peşinde koşan, gizli faşizmin egemen olduğu sahte bir medeniyettir.

Bu sahte Medeniyetin önünde duracak tek ve gerçek güç Türkiye'dir. Bunun görülmüş bulunması küresel oyun kurucuların ne bahasına olursa olsun bu Ülkeyi zaaf içinde bırakma ve yok etme çabaları bu yüzden tarihte görülmediği kadar güçlü ve  şiddetli olarak günümüzde icra edilmektedir.

 

Türkiye’nin Küresel sömürü medeniyetinin karşısındaki siyasi ve askerî direnişinde muvaffak olabilmesi için temsil ettiği medeniyetin “Küresel sömürü medeniyeti” karşısındaki üstünlüğünü ortaya koyabilmesi, kaybettiği kendi medeniyetinin kodlarını hayata geçirmesi gerekmektedir. Türkiye'nin bir an önce genetik kodlarına yerleştirilmeye çalışılan hamasi ve ayrıştırıcı reflekslerden bir an önce uzaklaşması gerekmektedir.

 Türkiye'nin Küresel sömürü medeniyetinin sinsi şifrelerini ortaya çıkartabilmesi ve karşısında dimdik durabilmesi için kendi kusurlarıyla yüzleşmesi,hatalarını görmesi,ve kendi  Ülkesindeki tüm unsurlarla barışması ve barışı bir an önce sonuçlandırması gerekmektedir.Bu konuda atılmış bulunan adımlardan asla taviz verilmemelidir.

Derhal,hemen,öncelikli olarak sivil bir Anayasaya kavuşmamız hayati önem kazanmış durumdadır.

Türkiye Küresel sömürü medeniyetinden daha üstün bir medeniyeti ortaya koyabilecek ve uygulayabilecek yeteneklere sahiptir. Bunu gerçekleştirmek istemesindeki tek amaç  baskı ve zorlama oluşturmak değil,baskı ve zorlamanın ve küresel sömürü düzeninin vermiş bulunduğu zararları yok etmeye yönelik yeni bir Medeniyet tasavvuru ortaya koymak olmalıdır.

İhtiyacımız olan değerler bizzat bizim kendi değerlerimizdir.Bunun için sanatı,edebiyatı, şiiri,estetik değerleri  tekrar hayatımıza  adapte etme mecburiyetindeyiz.Yoksa  gerçek medeniyeti  var etmemiz mümkün değildir.Şu an ki sıkıntılarımızın altında da bu estetik kaygıları kaybetmemiz ve katılaşmış bulunmamızda yatmaktadır. Türkiye büyük bir medeniyetin temsilcisidir. Biz dünya milletlerine tepeden bakan onları sömürgeleştirmeye çalışan, bir millet değiliz. Tarih boyunca da olmadık. Batılı insanların bunalımının kaynağı olan özdeki boşluğu doldurmaya bizim medeniyetimiz ancak talip olabilir.

 İnsan hakları, ahlak, adalet gibi temel kavramların tamamı yüce dinimizden kaynağını almıştır.

Bizim Medeniyetimiz Tasavvuf Medeniyetidir

Gerek Türk milleti gerek diğer İslam milletleri bu özden uzaklaştıkları için büyük bir gerileme ve çöküş yaşamışlardır. Avrupa ülkeleri nezdinde İslam dininin yayılmasındaki en büyük amil Tasavvuf’tur.

Tasavvuf İslam’ın bir cüz’ü değil, bizzat İslâm’ın özüdür, İslâm’ın özünü kavrama ve yaşama yoludur. Bu öyle bir terbiye ve öğretidir ki, yüksek değerlerin kaynağı olduğu gibi insanlığa huzuru getirebilecek yegane yöntemdir. Zira bu öğreti dünyayı, maddeyi değil, manayı temel almaktadır. Türkiye fikirsel sahada üstünlükleri eline geçirmek istiyorsa Psikolojik ve fikrî harp sahasında kendini göstermek, mecburiyetindedir.

Küresel sömürü medeniyeti Dünya halklarına huzur, ahlak, refah ve mutluluk götüremeyen bir medeniyet olduğunu bugün Ortadoğu da  çok açık olarak ortaya koymuş bulunmaktadır. Üstün bir medeniyete sahip olduğunu iddia eden Batı ülkeleri, diğer ülkelere çıkarlarının penceresinden bakmakta, bütün modern ilkeleri bu çerçevede değerlendirerek birçok sahada çifte standart örnekleri sergilemektedir. Dünya bunun örnekleriyle doludur.

Biz tarihin şahit olduğu gibi insanlara huzuru, adaleti, can ve mal emniyetini temin etmiş modern medeniyet ilkelerini insanlığa ulaştıran büyük bir milletiz. Bu tarihi mirasımızın gereklerini yerine getirmek üzere dünya milletlerinin huzuru için elimizden geleni yapmaya, dostluk ve iyi niyet temeline dayalı bir dayanışma içinde bulunmaya mecburuz.

Toplumsal ve idari sahaya yön vermesi gereken medeni ilkelerin uygulanması için göstereceğimiz gayretin itici gücü bizim kendi medeniyetimizin ta kendisidir.

Dünyaya huzur getirmeyen Küresel sömürü medeniyetinin kendisinin de huzurlu olması mümkün değildir.

Ahlaktan ve manevî özden yoksun olan hiçbir sistem insanlığa huzur getirmez.

Kendi ihtirasları uğruna ülkeler arasında sınırlar çizen, çizilmiş sınırları değiştirmeye kalkan, harpler ve ihtilallar tertip etmekten çekinmeyen ülkelerin, mazlum milletlerin hamiliği rolüne soyunmaya hakları yoktur.

Aksi halde insanlığı bekleyen büyük buhranların ve savaşların çıkması kaçınılması zor bir akıbet olarak görülmektedir.

Türkiye hiç bir zaman bu denli kapsamlı ve stratejik bir saldırı ve tehlike altında olmamıştı. Bu yüzden yeniden  oturup düşünme ve  aklımızı başımıza alma zamanımız gelmiştir.Şahsi zaaflarımız ile koskoca bir medeniyete zarar verme lüksümüzde yoktur. 

 

 

Yorumlar