27 Aralık 2024
  • Manisa11°C
  • İzmir11°C

OBEZİTE VE TÜTÜN BÖBREK DÜŞMANI

Birçok hastalığın başlıca sorumlularından olan tütün kullanımı ve obezite, böbrek kanserinin de risk faktörleri arasında ilk sırada yer alıyor.

Obezite ve tütün böbrek düşmanı

10 Nisan 2018 Salı 10:45

Bu haber toplam 2896 defa okunmuştur

Obezite ve tütün böbrek düşmanı

Birçok hastalığın başlıca sorumlularından olan tütün kullanımı ve obezite, böbrek kanserinin de risk faktörleri arasında ilk sırada yer alıyor. Bunun yanı sıra, son dönem böbrek yetmezliği olan hemodiyaliz hastalarında ve birinci derece yakınlarında da böbrek kanseri olma riskinin daha yüksek olduğunu belirten Anadolu Sağlık Merkezi Üroonkoloji Merkezi Direktörü Prof. Dr. Cemil Uygur ve Üroloji Uzmanı Dr. Tolga Muharrem Okutucu, “Böbrek kanseri tüm kanserler içinde yüzde 2-3’lük bir görülme sıklığına sahiptir ve bu kanser türü erkeklerde daha sık görülüyor” açıklamasında bulundu.

Karnın arka bölümünde yerleşen ikiz organlar olarak bilinen böbrekler, bilindiği gibi kandaki artık maddeleri süzüp idrar oluşturma görevini üstleniyor. Böbreklerin ayrıca kan basıncının düzenlenmesinde de önemli rolünün olduğunu söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Üroonkoloji Merkezi Direktörü Prof. Dr. Cemil Uygur ve Üroloji Uzmanı Dr. Tolga Muharrem Okutucu, “Sağlık Bakanlığı’nın 2016 verilerine göre Türkiye’de erkeklerde böbrek tümörleri 2495 hasta ile tüm kanserlerin yüzde 3’ünü oluşturuyor” dedi. Hastaların çoğunun 60-70 yaşlarında tanı aldığının altını çizen Prof. Dr. Cemil Uygur ve Dr. Tolga Muharrem Okutucu, “Son yıllarda ultrasonografi ve bilgisayarlı tomografi gibi görüntüleme yöntemlerinin sık kullanımı sayesinde daha fazla hasta erken evrede tanı alabiliyor” şeklinde konuştu.

Böbrek kanseri belirti vermiyor

Böbrek kanserinin çoğu hastada herhangi bir belirti vermediğini belirten Üroonkoloji Merkezi Direktörü Prof. Dr. Cemil Uygur ve Üroloji Uzmanı Dr. Tolga Muharrem Okutucu, “Genellikle rutin veya başka nedenlerle yapılan ultrasonografi (US) ve bilgisayarlı tomografi (BT) gibi incelemeler sonucu fark ediliyor. Muayenede, ayrıntılı hastalık öyküsü ve aile öyküsü de dikkate alınıyor” dedi. Prof. Dr. Uygur ve Dr. Okutucu, kan ve idrar testleri ile böbreklerin çalışmasının kontrol edilip, BT veya manyetik rezonans görüntüleme (MRG) yöntemi ile tümör yerleşimi, boyutu, damar tutulumu olup olmadığı, bölgesel lenf bezlerine yayılım ve diğer organlarda hastalık bulunup bulunmadığı tanı aşamasında tek tek incelendiğini de vurguladı.

En iyi tedavi seçeneği tümörün cerrahi olarak çıkarılması

Böbrek kanserlerinin hastalığın evresine, alt tipine ve tümör hücrelerinin saldırganlığına göre sınıflandırıldığını söyleyen Prof. Dr. Uygur ve Dr. Okutucu, “Kuşkusuz bu sınıflandırma, tedavi kararı için önemli bir nokta. Tedavi planlanırken; eşlik eden hastalıklar, ailesel böbrek kanseri öyküsü olup olmaması, böbrek fonksiyonlarının normal olup olmadığı, tek böbrekli olma ve her iki böbrekte tümör olması gibi önemli konular gözden geçirilmeli. Lokalize böbrek kanserinde en iyi tedavi seçeneği, tümörün cerrahi olarak çıkarılmasıdır. Tümörle birlikte tüm böbrek alınabileceği gibi, yalnızca tümörlü dokunun çıkarıldığı nefron koruyucu cerrahi de uygulanabiliyor. Böbrekteki bazı kitleler de iyi huylu olabilir ancak bunların da takip edilmeleri ve kanama tehlikesi oluşan hastalarda ameliyat gerekir” açıklamasında bulundu.

Yorumlar