27 Aralık 2024
  • Manisa11°C
  • İzmir10°C

SİVASLI BİR YİĞİT ADAM

Bahadır Yenişehirlioğlu

26 Mart 2012 Pazartesi 10:18

SİVAS'LI BİR YİĞİT ADAM

81 vilayetiyle ayrı güzeldir ülkemiz. Her ilde yaşayan insanlarımızın ayrıdır güzellikleri, özellikleri… Elazığlıyı Gakkoş , Erzurumluyu Dadaş, Sivaslıyı Yiğido olarak bilir ve öyle tanımlarız.

Evet, O Sivaslı’ydı, Yiğitti ve Yiğit kelimesinin beş harften oluşmadığını bilerek yaşayan bir önder, bir siyasi lider, bir örnek kişilikti…

Onun hakkında o kadar yazıldı çizildi ki, kimi zaman katil dediler, kimi zaman koca reis, kimi zaman başbuğ ama herkesin kabul ettiği ortak düşünce onun bu memleketin en dürüst siyasetçisi olduğuydu. Tek davası vardı, birlik beraberlik içerisinde oluşturulacak, Büyük Türkiye önderliğinde Türk-İslam Birliğini kurmak. Evet, O aramızdan acı bir olayla ayrılan, cezaevi yıllarında yazdığı şiirde ‘Üşüyorum’ diyen, ‘’Sonsuzluğun Sahibi Sana Ulaşmak istiyorum’’ diyen Merhum Şehit Muhsin Yazıcıoğlu’ydu.

Ne lise yıllarında başlayıp son nefesine kadar vatan sevgisi ile yanan yüreğinden bahsedeceğim, ne üniversite yıllarındaki vatan sevdası uğruna girdiği kavgaları, ne de Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı’nı...

1980 Darbesi sonrası Ülkücü davadan yargılanan, 5.5 yılı hücrede olmak üzere toplam 7,5 yıl cezaevinde kalan, suçsuzluğu anlaşılınca beraat eden ve bir nevi pardon denilen Merhum Muhsin Yazıcıoğlu, bizlerin Mamak işkence evi diye nitelendirdiği, kendisinin ise Medrese-i Yusufiye diye adlandırdığı Mamak Cezaevi’nde geçirdiği acı dolu yıllardan ve işkencelerden sonra nihayetinde 9 Nisan 1987’de tahliye olmuş ve tekrardan kaldığı yerden davasına devam etme kararı vermişti. Tahliyesinin ardından kendine yakışır şekilde ilk işi; Ülkücü Davadan mahkûm olan veya tahliye olmasına rağmen hala mağdurluğu devam eden dava arkadaşlarına destek amaçlı kurulmuş, Sosyal Güvenlik ve Eğitim Vakfı’nın Başkanlığına geçerek mağduriyetleri gidermek olmuştu. Bunu o gün ki şartlarda tam manasıyla başarmıştı.
Davasından bir nebze bile vazgeçmeyen Yazıcıoğlu, aktif siyasetten bir süre uzak durmuş, vakıf çalışmalarına ağırlık vermişti. Ülkücü tabanın baskısını geri çeviremeyen Yazıcıoğlu 1991 yılında MÇP’ den milletvekili aday olarak milletvekili olmayı hak kazanmıştı.

Yıllarca inandığı ve son nefesine kadar savunduğu Ülkücü davanın, o gün ki siyasi tek temsilcisi olan MÇP’nin; HEP’i meclise taşıyan SHP’nin, koalisyon ortağı olduğu DYP-SHP hükümetine güvenoyu vermesi, Çekiç Güç oylamalarına sorgusuzca EVET demesi, Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarının inandıkları ülkücü davanın selameti için MHP’den ayrılarak, BBP’sini kurmasına neden olmuştu.

BBP’si siyasi hayatına başladığı,1992 yılının ardından ilk girdiği Genel seçimlerde istediği başarıya yakalayamamış olsada, ANAP’si ile yaptığı seçim ittifakı sonucu 7 milletvekili ile meclise girmeyi başarmıştı. Davasını artık meclis kürsüsünde, kendi kurduğu partide tüm Türkiye’ye haykırabiliyordu…

1998 yılında Refahyol Hükümetine dışardan verdiği destekle ülke yönetimine ve demokrasiye büyük katkı sağlayan Yazıcıoğlu ve arkadaşları, yapılan memur zamlarındaki sınıflar arası haksızlık nedeniyle 15 Ocak 1998’te yayınladığı bildiriyle hükümetten desteğini çekmiş ve ne kadar adil olduklarını tüm Türkiye’ye bir kez daha göstermiştiler.

Siyasi hayatına kendi sözleri ile ‘’Düz Yaşayacağız, Düz Duracağız, Düz Yürüyeceğiz, Dik Duracağız, Doğru Gideceğiz’’ diyerek yön veren Muhsin Yazıcıoğlu ve partisinin siyasi başarısının çok büyük olmamasının nedenini yine Yazıcıoğlu’nun şu sözleri bize açıklıyordu aslında; ‘’Bizim arkamızda Küresel güçler, sermaye grupları, ABD veya AB yok’’!

Siyasi hayatı boyunca milletin yanında yer alan Merhum Yazıcıoğlu, Cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşanan 367 krizinde anti-demokratik ve birilerin tezgahı olan oyuna karşı dik durarak yine farkını göstermişti.
Demokrasi, adalet ve eşitlik timsali olan Muhsin Yazıcıoğlu, darbecilere ve darbeye çanak tutanlara atfen söylediği ; ‘Ben namlusunu millete çeviren tanka selam durmam’ sözüyle siyasi gündeme damga vurduğu gibi ülkenin içinde bulunduğu durumuda bir nevi özetliyordu aslında.

Siyasi hayatı boyunca ilkelerinden, inançlarından ve davasından bir nebze bile şaşmayan doğruluk ve dürüstlükten ödün vermeyen Yazıcıoğlu, defalarca En Dürüst Siyasetçi ödülünü alarak da bunu tescillemişti.
Tüm bunlar yaşanırken, ülkemiz yine bir seçim dönemine girmiş ve Koca Reis davasını anlatmak uğruna, uykusuz çileli yollara her seçim arefesi olduğu gibi çıkmıştı.
Tarih 25 Mart 2009’u gösteriyordu, Maraş’tan bir Kahraman helikoptere binmiş, Yozgat-Yerköy mitingine doğru hareket etmişti ki…

O acılı haber, bilgi kirlilikleri ile beraber evlerimize ulaşmaya başlamıştı… Sırlar ve bilinmeyenlerle dolu olan enkaz arama çalışmaları artık milleti ve sevenlerini çileden çıkarmaya yetmiş ve artmıştı ki, tüm yaşanan olumsuzluklara rağmen Yazıcıoğlu’nun yol arkadaşları, Yazıcıoğlu’nun sevenlerini ve Alperenleri itidale davet ederek örnek davranış sergilemişti. Günler sonra yılan hikâyesine dönen enkaz arama çalışmaları sonuç vermiş ve helikopterin enkazına ulaşılmıştı. Yazıcıoğlu ve arkadaşlarının şehadete erdiği haberi artık resmiyet kazanmıştı ki…

Bu tüm milletimizi ve sevenlerini yasa boğmuştu…

Yaşamı gibi çileli idi, Şehadet yolculuğu… !

Sırlar ve bilinmeyenlerle dolu idi şehadeti… Ama en dikkat çekici olan konu, Yiğit Adam Muhsin Yazıcıoğlu’nun yaşarken bir araya getiremediklerini şehadetiyle bir araya getirmesi olmuştu. Herkesin, özellikle onu yakından tanıyanların hangi siyasi çizgide olursa olsun tek diyebilecekleri cümle ‘O çok dürüst bir vatanseverdi’. Şüphesiz, şehadetin en güzeli arkasından milyonların güzel sözler söyleyebilmesiydi. O, örnek yaşamı ile bunu başarmıştı.
Merhum Yazıcıoğlu’nun dürüstlük ile alakalı söylediği bu söz ise hiç akıllardan silinmeyeceği gibi, ülkemiz gerçeğine de uzun yıllar ışık tutacaktı ‘Bu Ülkede dürüst olmak başa beladır. Ama o bela başımızın tacıdır’’.

Yazıcıoğlu’nun cenazesini, yüzbinler Kocatepe’den, Taceddin Dergahına omuzlarda götürürken tekbir sesleri inliyor ve gözyaşları dinmek bilmiyordu.

Evet, O 3 yıldır aramızda yok, ama onun dava arkadaşlarına ve sevenlerine bıraktığı miras olan dava adamlığı, unutulmayacak sözleri, örnek yaşamı ve şiirleri rehber olmaya devam ediyor ve edecektir.
Bu milletin ve davasını devam ettirenlerin de ona en büyük görevi sırlar ve bilinmeyenler denkleminden oluşan bu şehadet yolculuğunu aydınlatmaktır kuşkusuz…

Umarım, milyonların örnek aldığı siyaset ve dava adamı olan Muhsin Yazıcıoğlu’nun şehadet yolculuğundaki bu sırlar ve bilinmeyenler en kısa sürede tam manasıyla ortaya çıkar ve hem ailesinin hem biz sevenlerinin birazcıkta olsa gönlü ferahlar. Bir daha da ülkemizde böyle sırlar ve bilinmeyenlerin çok olduğu ölümlerinde yaşanmamasına sebep olur…

Ruhun Şad, Mekânın Cennet ola, Koca Reis
EFE ASLAN

Dostum Efe Aslanın yazısını sizlerle paylaşmak istedim  

 

Yorumlar