23 Kasım 2024
  • Manisa19°C
  • İzmir19°C

SOMA DAVASINDA SANIKLARIN İLK İFADELERİ

301 madencinin öldüğü Soma faciasıyla ilgili 8'i tutuklu 45 sanığın yargılandığı davanın üçüncü oturumunda iddianamenin okunması tamamlandı ve sanıkların savunmasına geçildi. 5 tutuklu sanık savunmasını yaptı. Sanıkların tümü bilirkişi raporuna tepki göst

Soma Davasında Sanıkların İlk İfadeleri

17 Nisan 2015 Cuma 07:25

Bu haber toplam 3121 defa okunmuştur

Soma Davasında Sanıkların İlk İfadeleri
Haber Merkezi

301 madencinin öldüğü Soma faciasıyla ilgili 8'i tutuklu 45 sanığın yargılandığı davanın üçüncü oturumunda iddianamenin okunması tamamlandı ve sanıkların savunmasına geçildi. 5 tutuklu sanık savunmasını yaptı. Sanıkların tümü bilirkişi raporuna tepki gösterdi.

İlk olarak Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan, Genel Müdür Ramazan Doğru ve İşletme Müdürü Akın Çelik savunma yaptı. Çelik savunmasında “Burada her gün yüzüne baktığım arkadaşlarımı öldürmekle suçlanıyorum. Keşke ölseydim” dedi. 
Sanıkların ifade verdiği sırada ölen Rıdvan Koç’un kardeşi Yusuf Koç fenalaştı ve salondan dışarı çıktı. Koç, savunmalara yönelik tepki göstererek ‘Yalan söylüyorlar. 4 çocuk yetim kaldı’ dedi.
Davanın iddianamesinde, madendeki çalışma koşullarına ve güvenlik tedbirlerini hiçe sayarak üretim baskısına işaret edilmiş, işçilerin uyarılarının dikkate alınmadığı belirtilmişti. 
‘Bizim yüreğimizi de 301 kez ateş düştü’
Şirketleriyle ilgili bilgiler veren Can Gürkan, savunmasında şöyle konuştu:
“Bu konuda büyük üzüntü duyuyorum. Allahtan rahmet diliyorum. 301 ocağa ateş düştü ama, bizim yüreğimize de 301 kez ateş düştü. Çok samimiyim. Bizim gruba bağlı 6 maden ocağında 6 bin 750 işçi çalışıyordu. Kurumsal bir firmayız. Madencilik uzmanlık gerektiren bir iş. Bunun için bilirkişi raporunu bekledik heyecanla. Bizim şirketin kurumsal olmadığı çok basit bir yapılanması olduğu yönünde tarifler oldu. Kaza olduğunda 50 maden mühendisi, 70’ten fazla maden teknikeri olmak üzere 400 kişilik idari bir kadro yönetiyordu madeni”
‘En büyük gururumuz tertemiz sicilimiz’
Bilirkişi raporlarının çelişkili olduğunu iddia eden Gürkan şunları da söyledi;
“Türkiye’de madencilik alanında son 5 yılda en büyük yatırımı yapan firmayız. Bizim için en büyük gururumuz, tertemiz sicilimizdir. Olası kast ile bizleri yargılanmak bizleri çok yaraladı. Çünkü burada canlarını hiçe sayan kişiler var tutuklu olarak. Adalet er yada geç ortaya çıkacak. Er ya da geç kazanın nedeninin ortaya çıkması, bu araştırmanın yapılması lazım. Ben işim icabı benden istenen her türlü ihtiyacı karşıladım. Her harcamayı yaptım. Kazanın gerçek nedeninin ortaya çıkması, acımızı hafifletecektir. Tahliyemi ve yargılama sonunda da beraatimi istiyorum” 
Gürkan, en büyük arzusunun kazanın nasıl gerçekleştiğini bilmek olduğunu söyledi, kendisine eksikliklerden bahsedilmediğini ileri sürdü.
‘Dua ediyorum’
Genel Müdür Ramazan Doğru ise 115 sayfalık savunmasını mahkemeye iletti. Doğru, savunmasında özetle şöyle dedi:
“2009 yılından beri bu madende çalışıyorum. 13 Mayıs’ta bizleri ülkeyi derinden etkiyen kazada ölenlere Allahtan rahmet, geride kalanlara başsağlığı diliyorum. Bir daha da böyle bir kaza olmaması için de dua ediyorum. Ben 6 binin üzerinde çalışanı olan 6 ayrı maden firmasının genel müdürüyüm. Ben işletmelerden ihtiyaçları problemleri, işletme müdürlerinden öğrenir. Yönetim kuruluna aktarırdım. Yönetim kurulu her ay Soma’da ya da İstanbul’da toplantı yapardı. Bu toplantılardaki konuşmalarda daha sonra mail ortamında bizlere gönderilirdi. Ben bu toplantılarda yaşanan sıkıntıları ve problemleri talepleri, Yönetim kuruluna aktarırdım. Bu yönetim kurulu toplantılarında alınan kararlarında yerine getirilip getirilmediğini takip ederdim. Soma kömür İşletmelirindeki görevim, savcılıkta işveren vekili gibi ortaya çıktı ancak benim işveren vekilliğim protokol düzeyinde. İşveren vekiliyim ama gerekli belgelerde imzam yoktur”
Doğru da bilirkişi raporlarina tepki gösterdi.
“İnsanlar tepki göstermekte haklılar’
25 yıllık madenci olduğunu ve bunun 24 yılının Soma’da geçtiğini aktaran Ramazan Doğru hayatta kaldığı için sanık olduğunuı savundu;
“Kaybettiklerimizin çoğunun babasını tanıyorum. Çalışma arkadaşımdır onlar. 13 Mayıs’a kadar madencilik konusunda bir kariyerim vardı ama yerle bir oldu. İnsanlar haklılar tepki göstermekte. Bu kazada ben de ölseydim… Ailem sizlerin yanında olacaktı. Tepkiler gösterecekti. Biz de üzgünüz. Bu işi yapan insanlarız. İş güvenliği mühendisi arkadaşımız kendisini feda etti. Hayatını kaybeden arkadaşlarımız şehit, dışarıda kalanlar sanık oldu. Mesleğimiz bu. Maden mühendisliğinin kaderinde olan bir olay. 11 aydır bu kazanın nasıl olduğuna dair bir fikrimiz yok ve araştırılmasını istiyoruz”
Haftada bir gün olayın olduğu madene gittiğini söyleyen Doğru kendisine yönelik sensörlerle ilgili suçlamayı kabul etmeyip sensör sayısının kendisine göre yeterli olduğunu, zaten yönetmeliklerde sensör sayısıyla ilgili bir bilgisinin olmadığını ifade etti.
‘Keşke ölseydim’
Doğru’nun ardından İşletme Müdürü Akın Çelik’in savunmasına geçildi. Güçlükle konuşan Çelik, savunmasında şöyle dedi:

Fotoğraf: AA
İşletme Müdürü Akın Çelik
“Burada her gün yüzüne baktığım arkadaşlarımı öldürmekle suçlanıyorum. Bu beni çok yıprattı. Keşke ölseydim. Ben hapishanede hergün gözyaşımla yatağımı ıslatıp neden olduğunu çözmeye çalışıyorum. Her türlü cezaya razıyım ama ailelerin katil demesiyle üzülüyorum. Onlar bizim arkadaşlarımız keşke böyle bir kaza olmasaydı bizde kurban olmasaydık. Aileler de bu davayı takip etsin. Bu olay böyle değil. İnsanların sağlığı ve güvenliği için çalıştım. Bilirkişiler benim üniversiteden hocalarım. Ama gerçekler mutlaka ortaya çıkmalı ki, başka ocaklarda çalışanlar rahat çalışılmalı. Biz belki yıllarca burada kalacağız. Olay yerinden bir parça bile alıp incelenmedi. Dışarıda ifadeler okundu. Maden içinde ısıyı ölçen bir termometre bile kullanılmadı. Grafiklere baktılar, gazı gördüler. Kafalarında bir senaryo oluştu. İki ay sonra kapanan ocak tekrar açıldı, yine olay yerine gitmediler. Kömür yangını dendi gitti. Eğer bu kendiliğinden yanan, bizden kaynaklanan bir yangınsa ben Soma’da madenci anıtı önünde kendimi yakacağım. Bize katil diyebilirsiniz. Bilirkişi heyetleri, ama bilerek ama bilmeyerek bu kazayı manüpüle ettiler”
Kendisine yönelik suçlamaları kabul etmeyen Çelik, “Sanki işçileri gaz, yangın içerisinde çalıştırılmış imajı var. Eğer öyle bir şey varsa. Kendimi Soma heykelde yakacağım. Hakkımı da helal ediyorum” dedi.
Savunmasından sonra fenalaşan Çelik’e, duruşma salonu dışında bekletilen sağlık ekipleri müdahale etti.
'Üretim baskısı yok'
Sanıklardan İsmail Adalı ise, işletme müdür yardımcısı olduğu yönündeki bilgiyi kabul etmeyerek, teknik müdür olduğunu söyledi. Sadece üretimden sorumlu olduğunu anlatan İsmail Adalı madencilere üretim baskısı yapıldığı iddialarını kabul etmedi. "Ben kendim de her gün ocağa giriyorum. Böyle bir risk olsa girer miyim? Benim de kalbim var, bu insanlara bu acıyı yaşatır mıyım?" sözleriyle kendini savundu.
Adalı’nın, iş güvenliğinden faciada can veren başmühendis Mehmet Efe’nin sorumlu olduğunu söylemesi üzerine salonda bulunan madenci aileleri tepki gösterdi. Aileler, “Öldü ya, her şeyi ona yükleyin” diye bağırdı.
 
'Gerçek neden ortaya çıkarılsın'
 
Tutuklu sanıklardan teknik nezaretçi Ertan Ersoy da "Dünyanın en büyük maden kazasının hikayelerle aydınlatılmaya çalışılmasını kabul etmiyorum. Araştırılsın, gerçek neden ortaya çıkarılsın" ifadesini kullandı.
"Ben bu ellerimle arkadaşlarımın cesetlerini çıkardım" diyen Ersoy, "Bilirkişi bu olayı çözmek isteseydi olay yerine giderdi. Biz olay yerine gittik. Bilirkişinin dediği gibi eğer orada yangın çıksaydı, çökme olurda ama öyle biri bulgu yoktu. Ben, TBMM araştırma komisyonunun ve müfettişlerin raporlarına katılıyorum." dedi.
 
Ocak içerisinde yeterli temiz hava olmadığı yönündeki suçlamaları da kabul etmeyen Ersoy, “İş güvenliği uzmanı öldü, ben tutuklandım, müdürlerim tutuklandı. Gerekli belgeleri verecek kimse kalmadı. Havalandırma sistemini migem ve müfettişler denetledi. Eğer kötü bir olumsuzluk olsa, bizleri uyarırlardı" diye konuştu.
 
"Üretim baskını kabul etmiyorum"
 
Tutuklu üç sanığın ardından İsmail Adalı, savunma yaptı. İşletme müdür yardımcısı olduğu yönündeki bilgiyi kabul etmeyip teknik müdür olduğunu söyleyen İsmail Adalı, sadece üretimden sorumluluğu bulunduğunu anlattı. İfade verdiği sırada İsmail Adalı’nın, iş güvenliğinden faciada can veren başmühendis Mehmet Efe’nin sorumlu olduğunu söylemesi üzerine salonda bulunan işçi aileleri tepki gösterdi. Aileler, “Öldü ya, her şeyi ona yükleyin” diye bağırdı. Üretim baskısı yönündeki iddiaları da kabul etmeyen Adalı şunları söyledi;
 
“Çok ifade var bu yönde, zorlama var deniyor. Böyle bir şey asla yok. Üretim baskını kabul etmiyorum. Gaz maskesiyle işim de olmaz, benim gaz maskem vardı ama ben üretimden sorumlu olduğum için onlarla ilgilenmiyordum. Ben madende arkadaşlarımı akrabalarımı kaybettim. Eğer bir sorun olsa ben o madene girermiydim. Benimde ailem, eşim çocuğum var. Ben insanlara o acıları yaşatmak istermiyim. Benim de kalbim var. Ben insanları zorlamadım” dedi. Ayrıca kendisinin de 6 yaşında bir çocuğu bulunduğunu ifade eden İsmail Adalı, “O da bana, ‘baba neden eve gelmiyorsun’ diye soruyor. O zaman bende bunu söylemek zorundayım” dedi. Bu sözlere salondaki işçi yakınları bir kez daha tepki gösterdi ve “Keşke bizimkilerde cezaevinde olsalardı ama onlar mezarda”
 
"Maden kanunundaki kurallara göre ve işimi yaptım"
 
İsmail Adalı’nın ardından bu kez 5’inci sanık Ertan Ersoy’un ifadesine geçildi. Ölen arkadaşları için rahmet dileyen ve onlarla toprağa oturup kahvaltı yaptıklarını anlatan Ersoy, “Bende 301 kez acı yaşadım. Duygularımı anlatamıyorum. Teknik nezaretciyim. 2013 yılından beri çalışıyorum. Maden kanunundaki kurallara göre ve işimi yaptım. Denetimlerimde tespit ettiğim aksaklıkları işletme sorumlularına aktardım. Sensörlerle ilgili sorunlara başmühendiste toplanır. Eğer varsa bir sorun onlarda bana bildirir ben de teknik nezaretçi defterine kaydederim. Bunun haricinde ölçüm yapanlar zaten kendileri toplantı yapıyorlar. Kanuna göre 15 günde bir madenini bütün bölümlerini dolaşır eksiklikler varsa tespit ederdim. En son denetimimde ayaklarda bozulmalar vardı, bunu da deftere kaydettim” dedi.
 
"Ben bu ellerimle arkadaşlarımın cesetlerini çıkardım" diyen Ersoy , "Bilirkişi bu olayı çözmek isteseydi olay yerine giderdi. Biz olay yerine gittik. Bilirkişinin dediği gibi eğer orada yangın çıksaydı, çökme olurda ama öyle biri bulgu yoktu. Ben, TBMM araştırma komisyonunun ve müfettişlerin raporlarına katılıyorum. Dünyanın en büyük maden kazası, hikayelerle aydınlatılmaya çalışılmasını kabul etmiyorum" dedi.
 
Ocak içerisinde yeterli temiz hava olmadığı yönündeki suçlamaları da kabul etmeyen Ersoy, “İş güvenliği uzmanı öldü, ben tutuklandım, müdürlerim tutuklandı. Gerekli belgeleri verecek kimse kalmadı. Havalandırma sistemini migem ve müfettişler denetledi. Eğer kötü bir olumsuzluk olsa, bizleri uyarırlardı" diye konuştu.
Ersoy'un savunmasının ardından duruşmaya yarın devam edilmek üzere ara verildi.
Duruşma bitiminde ölenlerin yakınları, “Katiller, asın kendinizi” diye bağırarak sanıklara tepki gösterdi.

Yorumlar