16 Ocak 2025
  • Manisa11°C
  • İzmir13°C

SÜPER LİG'DE AKHİSAR MODELİ

Ligin en az transfer yapanı da Akhisar, oyuncularına en az para vereni de... Peki, milyonlarca lira harcayan kulüplere nazaran farklı bir model oluşturan Akhisar’ın başarısında yatan sebepler neler?

Süper Ligde Akhisar Modeli

27 Mayıs 2013 Pazartesi 13:22

Bu haber toplam 5233 defa okunmuştur

Süper Lig'e Akhisar Modeli
(Aksiyon Dergisi Öeel Haberi)
27 Mayıs 2013 / BEHRAM KILIÇ

Ligin en az transfer yapanı da Akhisar, oyuncularına en az para vereni de... Peki, milyonlarca lira harcayan kulüplere nazaran farklı bir model oluşturan Akhisar’ın başarısında yatan sebepler neler?

Süper Lig’de bir sezon daha geride kaldı. Son ana kadar ‘Vur, kır, parçala!’ haykırışlarıyla, ‘Ölmeye, ölmeye geldik!’ tezahüratlarıyla geçen sezonu Fatih Terim’in çalıştırdığı Galatasaray şampiyon, Burak Yılmaz da gol kralı olarak bitirdi. Devre arasında milyon avrolar harcanarak alınan Drogba ve Snejder, başarıda önemli bir rol oynadı. Hamza Hamzaoğlu yönetimindeki Akhisar Belediyespor’un ikinci yarıdaki mükemmel performansla kümede kalması  en az Galatasaray’ın şampiyonluğu kadar önemliydi. Burak Yılmaz’a haksızlık etmeyelim ama ikinci devrenin oyuncusu da Theofanis Gekas’tı.

Akhisar bir önceki sezon yükselmişti Süper Lig’e. Kadrosundaki 13-14 oyuncuyla da yola devam etmişti. Ne Snejder ne Drogba ne Muslera ne de Burak Yılmaz gibi yıldızları vardı. Kalede yılların Oğuz’u, defansta Çağdaş’ı, forvette de Bruno’su ter döküyordu. Devre arasında takıma katılan Yunan forvet Gekas en önemli yıldızlarıydı. Transfere de milyon avrolar harcamamıştı Akhisar. En fazla kazanan oyuncu 300 bin avro bile almıyordu. Galatasaraylı oyuncuların maç başı primleri kadar bile değildi bir oyuncunun sezon boyunca kazandığı para. Sonradan takıma dâhil olan Gekas’a tek devrelik 300 bin avro verilmişti diğerlerinden farklı olarak.

Hamza Hamzaoğlu çalıştırıyordu takımı. Kendisi, aza kanaat etmeyi bilen bir hocaydı. Kendini değil, takımı düşünüyordu. Yönetimin pahalı transfer yapalım tekliflerine bile ‘hayır’ diyecek kadar kulübü düşünüyordu. Onun için önemli olan kulübün geleceğiydi. Bir sezon için kulübü büyük borçlara sokmak, kulübün geleceğini feda etmek olmazdı. Dengeli transferler yaptı bu yüzden. Aşırıya kaçmadı. Dedik ya en pahalı oyuncuları 300 bin avro alan Gekas’tı.

Akhisar yönetimi de farklı bir model oluşturdu. Hocaya güvendiler. İşlerin kötü gittiği zamanda bile onunla yola devam ettiler. İlk yarıyı 15 puanla ligin dibinde tamamlamalarına rağmen hocaya gözünün üzerinde kaşın var demediler. Hamzaoğlu’nun deyimiyle başarıyı getiren asıl faktör bu oldu. Futbolu da her şeyiyle ona emanet ettiler. İşine karışmadılar. İstediğini yapmakla kalmadılar, isteğinden fazlasını da yapmak istediler ama ‘Asla pahalı transfer yok’ diyen hocanın engeline takıldılar. Yönetim, teknik heyet, futbolcular ve taraftarların kalbi aynı amaç için atmaya başlayınca da ortaya Akhisar’ın ligdeki başarısı çıktı. Ligin en düşük bütçeli ve en az transfer yapan takımı, milyonlarca avro harcayan onca takımın tel tel döküldüğü ligde hedefini tutturmayı başardı.

Evet, hedefleri ligde kalmaktı. Ligde kalmak ve önümüzdeki sezonlarda kalıcı olmak için gerekli altyapıyı kurmak... Sezona bu hedefle başladılar. İlk haftalar kimsenin beklemediği şekilde başarılı sonuçlar aldılar. İlk 3 hafta itibariyle en az gol yiyen takımdılar. Sonraları istenmeyen sonuçlar geldi ama morallerini bozmadılar. Zira lige alışıyorlardı. Yenilgiler de bu alışma devresi için birer araçtı. Devreyi 15 puanla en alt sırada tamamladılar. Devre arasında takıma takviyenin gerektiğinin farkındaydılar. Forvete Yunan golcü Gekas’ı monte ettiler. Kerem Bulut ve Bilal Kısa’yı aldılar.

Gekas, 15 maçta 12 gol atarak takıma büyük katkı sağladı. Akhisar, onun gol sevinci yaşadığı 10 müsabakanın 7’sini galibiyetle, 2’sini beraberlikle tamamladı. Gekas’ın sahadaki varlığı sadece attığı gollerle sınırlı değildi. Rakibi bozması, arkadaşlarına alan açmasıyla da oyunda etkiliydi. Mütevazılığı âdeta Akhisar için biçilmiş kaftandı. Zira Akhisarlı oyuncular birbirleriyle çok iyi uyum sağlamışlardı. Alt sıralarda oldukları zamanlarda bile birbirlerine düşmemiş, hedefte bir sapma göstermemiş, morallerini bozmamışlardı. Hamza Hamzaoğlu’nun takımında bencil ve huzuru kaçıracak oyuncu yoktu. İkinci yarı oynadıkları her maç finaldi. Statları olmadığı için maçlarını Manisa’da oynuyorlardı ama ilçe halkı onları hiçbir zaman yalnız bırakmayacak, her maçta tribünleri dolduracaktı. Zaman zaman “Bu ligde Akhisar’ı barındırmazlar!” gibi sözler onların kulağına da geliyor ama aldırış etmeden işlerini yapmaya devam ediyorlardı. “Eğer buna inansaydık, başarılı olmamız çok zordu.” diyor Hamza Hamzaoğlu. “Zaten buna niyet edenlere gücümüz yetmezdi. Yapmamız gereken tek şey vardı, sahada kazanmak. Biz de bu tür söylentilere kulaklarımızı tıkayarak sahaya odaklandık.”

Sezon boyunca hiç ümitsizliğe kapılmadılar. En hayati maçlarından biri Trabzon’la içeride oynadıkları karşılaşmaydı. 1-0 kazandılar. Sonrasında yine 3 puanla ayrıldıkları Kasımpaşa ve Beşiktaş maçları, ardından son dakikada kaybettikleri Antalya maçı. Sondan ikinci hafta evlerinde oynadıkları ve son dakikada Gekas’ın golüyle kazandıkları zorlu Mersin maçı. Her maçları finaldi. İkinci yarıda içeride oynadıkları karşılaşmada Galatasaray’ı ellerinden kaçırdıklarını unutmayalım. Eğer Drogba oyuna dâhil olmasaydı ya da birkaç gün sonra transfer edilseydi, Cim-Bom’un Manisa’dan eli boş dönmesine tanık olacaktık. Ege temsilcisi, ligin son maçında deplasmanda Ordu’yu 2-0 ile geçerek ikinci yarıda 27, toplamda da 42 puan toplayarak ligde kalmayı başardı.

Bu başarıda hiç kuşkusuz yönetimin, hocanın ve futbolcuların payı büyük. Yönetim oyunculara verdiği sözlerin hepsini tuttu. Anlaşmalar düşüktü ama oyuncu maç kazandırdığı zaman primlerle ödüllendirildi. Yönetim en sıkıntılı zamanlarda Hamzaoğlu’nun işine son vermedi. Aksi olsa takımın ligde kalması mümkün olmayacaktı. Son haftalardaki maç başı primler hariç hiçbir oyuncunun kulüpten alacağı yoktu. Başarıda hocanın rolü de büyüktü. Kulübü borçlandırmamak üzere kurduğu transfer politikası, üstelik küme düşme pahasına bile olsa bu politikasından hiç vazgeçmemesi takdire şayandı. Diğer takımlardaki arkadaşlarına oranla daha az kazanan Akhisarlı oyuncuların profesyonellikleri de övgüyü hak ediyordu. ‘Zaten az kazanıyoruz’ diyerek işi boşlamadılar. Oyuncuların aralarındaki samimiyeti artıran, bekâr oyuncuların tesislerde kalmaları, evlilerin de Akhisar’da ikamet etmeleriydi.

Başkan Hüseyin Eryüksel, yeni sezona da bu işleyişi fazla bozmadan, kadroyu 3-4 isimle güçlendirip başlayacaklarını söylüyor. “Pahalı transfer asla!” diyen Hamza Hamzaoğlu ise önümüzdeki sezon üzerine koyan bir Akhisar izlettirmeyi vadediyor: “Kadro kalitemizi biraz daha zenginleştirmeye, keyif veren bir takım olmaya çalışacağız.”

Akhisar, bir başka yönüyle de fark oluşturan kulüptü. Yeşil-siyahlılar ligin en centilmen takımı olmayı da başardı. Akhisarlı oyuncular 34 hafta boyunca sadece 1 kırmızı ve 67 sarı kartla cezalandırıldı. Akhisar taraftarı da fanatizmden uzak bir görüntü sergiledi.

Süper Lig’de ilk yılı olmasına rağmen farklı bir model ortaya koymayı başaran Akhisar Belediye’den bir adım daha ileri gitmesini ve kendi altyapısından yetiştirdiği oyuncularla Türk futboluna daha kalıcı eserler bırakmasını bekliyoruz. Hamza Hamzaoğlu’nun da asıl hedefi bu. Ama bu hedef için zamana ihtiyaç olduğu da bir gerçek.










Yorumlar