22 Ekim 2024
  • Manisa15°C
  • İzmir17°C

TAVUKLAR, KAZLAR, RÜTBELER VE POLİTİKA

Mahmut Tolon

26 Nisan 2009 Pazar 11:31

Tavuklar, Kazlar, Rütbeler ve Politika

 

Biliminsanları eskiden500 mhz altındaki insan seslerini  anlaşlmaya katkısı olmayan uğultu olarak görürlerdi. Evrimin işe yaramayan çöpü gibi bir nevi.

 

Bu uğultunun önemi birçok şey gibi son yıllarda anlaşılmaya başlandı

 

Thorleif isimli 10 yaşında bir çocuğa annesi birkaç tavuk hediye etti. Evin bahçesindeki tavukların herbirine isim veren bu Norveçli çocuk hangisinin hangisini gagaladığına dair notlar tuttu 

 

Konrad isimli bir çocuk ta Anderson'un masallarına bayılırdı. Bilhassa uçan kazın öyküsünün kendisine okunmasından çok mutlu olurdu.

 

İlk çocuk geçen yüzyılın başında  ilk defa gagalama düzeni tabirini yaratarak bilim dünyasında kalıcı yerini aldı.

 

İkincisi de davranış ilimi denilen bilim dalının babası olarak Nobel ödülü aldı, kazlarda ve kurtlarda hiyerarşiyi belgeleyerek kendi düzenimizi anlamamıza bir çok kendini önemseyen politikacı ve komutandan daha çok insanlığa katkıda bulundu.

 

.Bu iki insanın da bazı gözlemleri ve kararları çok genç yaşta verdiklerini ve sonra  s e v d i k l e r i  şeylerle bir ömür boyu uğraşarak başarılı olduklarını görüyoruz.

 

İnsanoğlunun prensler, prensesler ve yavru kuşlardan oluşan dünyaları özgüven yerliyerinde olunca, sevgi ile  tehdit veya şiddet olmadan da yepyeni dünyalara pencereler açabiliyor.

 

Konrad Lorenz'den yaklaşık 50 yıl sonra,  Thorleif Shjelderup-Ebbe den neredeyse 100 yıl sonra artık eğitilmiş gözlemci  rütbeleri görünce doğamızı kültürlerimizde de yaşamaya çalıştığımızı anlıyor.

 

Doğayı  taklit ediyoruz.

 

Bu sadece yıldızlar ve şeritlerle ordularda değil, örneğin katolik kilisesinde de kardinallerin kırmızı, Papa'nın beyaz giysileri ile göze çarpıyor.   

 

Taklit de zaten doğanın öğrenme metodu. Mimikri ve mimesis deniliyor bilimcesine.

 

Gelelim uğultu denilen 500mHz altındaki seslere:  bunlar da biz insanların özgüveninin ve uyum arayışımızın sinyallerini verdiğimizin göstergeleri.

 

Bilinçaltında biz bu uğultuları sadece kaydetmiyor ona gore kendimizi gagalama düzeni içinde nerede gördüğümüzün, yani özgüvenimizin de ipuçlarını veriyoruz.

 

ABD de ünlü bir TV sunucusu var Larry King. Bu adamcağızın programında sesler bilimsel olarak çözümlendiğinde sunucunun kendinden üstün olarak algıladığı Elisabeth Taylor gibi misafirlerine göre ses tonunu ayarladığı ve eğer misafirler kendilerini Larry bey'den “altta” görüyorlarsa onların ses tonlarını sunucuya gore ayarladıkları ortaya çıktı.

 

 

Son 20 yıldaki ABD başkanlık seçimlerinde de ses tonu kendinden emin olan başkanların seçimi kazandıkları ortaya çıktı. Tek istista hafif pes eden tonu ile Bush.  Al Gore karşısında Bush 2000 yılında kazandı, ki orada da Al Gore daha fazla oy aldı   Ama sonucu belirleyen Bush biraderin Vali olduğu  son Florida seçimlerindeki neticeler hakkında ise yeter yazıldı.

 

Bu sabah karga kardeşlerle kalkıp bu satırları yazarken bir yandan Genel Kurmay Başkanımızın  halka açık aydın sohbet konuşmasını, bir yandan da Ali Nail Kubalı  dostumun  Yeni Asır'ın basmayı reddettiği yazısını düşünüyorum.  Bu seviyede bir  bürokratın bu tür sosylojik derinliklere inerek çalışmasından çok olumlu etkilendim. Çözümleri bilimde aramaktan başka çaremiz de yok.

 

İkisinin de bu günkü yönetimin kalitesinden tedirgin olduklarını algılıyorum.  Ben de tedirginim ve başbakanın eğitiminin ve dünya görüşünün önümüzdeki problemlere göğüs germek için yeterli olduğunu düşünmüyorum. Ama çarenin daha iyi yöneteceğine inanılan insan ve insanların etrafında saf tutmak olduğu kanaatindeyim. Son yerel seçimleri kamuoyunun da benzer bir arayışta olduğunun işareti olarak görüyorum.