13 Ocak 2025
  • Manisa10°C
  • İzmir13°C

TEBRİKLER BAHADIR BEY, AKHİSAR’I TÜRKİYE’YE TANITTI

Avukat Bahadır Yenişehirlioğlu'nun ilk kitabı ''Beyaz Usta Siyah Çırak''her geçen gün daha çok ilgi görüyor. Ege Bölgesi'nin en büyük gazetesi olan Yeni Asır, bugünkü baskısında Avukat Bahadır Yenişehirlioğlunu tam sayfa yer verdi.

Tebrikler Bahadır Bey, Akhisar’ı Türkiye’ye Tanıttı

29 Eylül 2011 / 16:55

Bu haber toplam 5147 defa okunmuştur
Tebrikler Bahadır Bey, Akhisar'ı Türkiye'ye Tanıttı

Avukat Bahadır Yenişehirlioğlu'nun ilk kitabı ''Beyaz Usta Siyah Çırak''her geçen gün daha çok ilgi görüyor. Ege Bölgesi'nin en büyük gazetesi olan Yeni Asır, bugünkü baskısında Avukat Bahadır Yenişehirlioğlunu tam sayfa yer verdi.

Hasan YILDIRIM

Akhisar'ın Ünlü Avukatlarından Bahadır Yenişehirlioğlu,  Siyaseti bırakıp Edebiyata yönelmesi tüm medyanın ilgi odağı oldu. ''Beyaz Usta Siyah Çırak''isimli kitabının ilk baskısı çıkar çıkmaz medyanın ilgisini üzerine çeken yeni nesil yazarlarından Bahadır Yenişehirlioğlu. Geçtiğimiz günlerde sırasıyla Cine 5, Flash tv ve Kanal T televizyonlarından gelen davetler üzerine canlı olarak yayınlanan programlara katılmıştı. Bugün ise Ege Bölgesinin en büyük gazetesi olan, Yeni Asır, Gazetesi Avukat Bahadır Yenişehirlioğlunu sayfalarına taşıdı. Yeni Asır Gazetesinin Edebiyat yazarı Hurol Dağdelen, Avukat Bahadır Yenişehirlioğlunu ilk kitabı ''Beyaz Usta Siyah Çırak''ın kamuoyunda büyük ilgi görmesi üzerine Yenişehirlioğlunu davet ederek kitap üzerine görüştü. Dağdelen, Bahadır Yenişehirlioğlu için renkli bir sima, ben bir süredir genç yazarlar üzerine araştırmalar yapıyordum. Avukat Bahadır Yenişehirlioğlunu katıldığı televizyon programlarında gördüm. İlk kitabı olduğundan bahsediyordu. Bu arada yakın bir dostumun kitabı, bana hediye etmesi üzerine''Beyaz Usta Siyah Çırak''isimli kitabı kısa sürede okudum çok sürükleyiciydi. Evet aradığım yazar bu dedim kendime, Bahadır beyle irtibata geçtim. Ve kendisini kaleme aldım. Kitabın içinde geçenler gerçekten insanı o yıllara götürüyor. Şimdi daha iyi anladım. '' Beyaz Usta Siyah Çırak'' medya'nın ilgisini neden bu kadar çok çektiğini. Kitabın Yeni Asır'da konu olması üzerine Yeni Asır Gazetesi Akhisar'da sabah erken saatlerde tükendi.

AKHİSARLI AVUKAT BAHADIR YENİŞEHİRLİOĞLU, İLK KİTABIYLA TÜRKİYE'YE DERİNDEN SARSAN BİR DÖNEMİ ANLATIYOR

12 Eylül gerçeğine farklı bir bakış açısı

Kitabı, "Beyaz Usta Siyah Çırak"ta eski Ahit dili gibi farklı bir anlatım tekniği kullanan Bahadır Yenişehirlioğlu, "Kitabımın kahramanları Amen, Jammer ve Sarp arasında geçen can alıcı diyalogların gücünü artırmak için eski Ahit dilinden yararlandım. Bu sayede 12 Eylül'deki hesaplaşmayı çok derin ve etkileyici olarak verebildiğim kanaatindeyim" diyor.

HÜROL DAĞDELEN

Yakın dostum, Kıyı Emniyeti İzmir Şube Müdürü Attila Altaylar getirdi bana "Beyaz Usta Siyah Çırak" kitabını... İşlerimi bitirip şöyle sayfalarını karıştırdığımda, beni alıp götüren bir anlatım dili ve gerçekçi bir yüzleşmeyle karşılaştım. Şaşırtıcı bir üslup... Yazar, 12 Eylül'de yaşananları çok çarpıcı bir dille anlatıyor, Türkiye'deki din anlayışına gerçekçi vurgular yapıyor, kişisel analizlerde duygusallık ve mantık çok etkileyici bir persfektifte veriliyordu. Kitabın her bölümü dikkat çekiciydi gerçekten... Kendisiyle tanışmak istedim, sağolsun Akhisar'dan kalkıp geldi ve iki çay içimi, ortaya bu çok keyifli sohbet çıktı.

- Sayın Bahadır Yenişehirlioğlu, "Beyaz Usta Siyah Çırak" çok etkileyici, özel bir kitap... Her satırında bir arayış var. Bir beklenti, yaşamın yeni bir tanımı gibi... Siz bunu nasıl sağlıyorsunuz?
* Aslında hepimiz yaşamı yeniden tanımlama ve anlamlandırmada yeni yolculuklar yapıyoruz. Salt gerçeğe ulaşma yolunda can yakıcı bir istek taşıyorsanız o zaman derin keşiflere çıkmak dayanılmaz bir zorunluluk haline geliyor. Ben de bunu yapıyorum aslında.

FARKLI BİR DİL

- Kitabınızda derin felsefik analizler var. Bir hesaplaşma, farklı bir dil... Sizinle sohbetimde, bunun Ahit dili olduğunu söylemiştiniz, bunu biraz açar mısınız?
* Eski Ahit, Hıristiyanlıkta Eski Antlaşma veya Eski Ahit olarak adlandırılan dini kitap. Hıristiyanlarca kutsal sayılan kitap ve inanılmaz güçlü anlatımı var. İnsanı içine alan ve anlamlandıran bir dili var. Ben de kitabımdaki felsefik analizlere ve karakterlerin birbirleriyle bilhassa Amen, Jammer ve Sarp arasında geçen can alıcı dialogların gücünü artırmak için kullanmaya çalıştığım bir anlatım için Eski Ahit dilinden yararlandım. Bu sayede hesaplaşmayı çok derin ve etkileyici olarak verebildiğim kanaatindeyim. Okuyucularımdan da bu konuda çok güçlü geri dönüşler alıyorum.
- Çok nüktedan, fikirlerini paylaşmayı seven bir insansınız. Dünya görüşünüzü bizimle paylaşır mısınız?
* Ben demokrasiye yürekten inanıyorum. Demokrasinin gerçekleştirilmesi için güçlü çabaların önemine dikkat çekmek istiyorum. Düşünceler asla kısıtlanamaz ve herkes düşüncelerini hür olarak ifade edebilmelidir. Garanti muhabbetlerden nefret ediyorum. Kendimden farklı insanlar ile dialoglar geliştirmenin ve iletişim kurmanın daha besleyici olduğunu düşünüyorum. Beni geliştirecek ne varsa iletişim kurmak ne bahasına olursa olsun iletişim kurmak benim için çok önemli. İnsan hayatının kutsallığına inanıyorum bir canın bir evren demek olduğuna derinden inanıyorum. Ve hayata böyle bakıyorum ve ilişkilerimi böyle kuruyorum. Ayrıca çok eğlenceliyimdir. İnanır mısınız hayatım bir sitcom gibidir. Beni tanıyanları çok güldürüyorum. Cine 5'te konuk olarak alındığımda doktor bey yaşlı bir hastasından ve onun hemoroitlerinden ona yaptığı ameliyattan bahsederken kendimi tutamadım yaşlı ise onun hemoroitleri sörpmüştür ameliyata gerek yoktur dedim canlı yayında ortalık yarıldı. Ben hayatı hafife almaktan yanayım zaten çok travma var. Çok acı var o yüzden tebessüm iyidir.

GEÇMİŞ VE BUGÜN

- Yazdığınız kitapta, Türkiye'nin geçmişi ve bugünü var. Yakın tarihe bir mesaj buluyorsunuz her satırında... Bu özel bir tarz, bunu nasıl anlatırsınız?

- Yakın ve uzak tarihi bilmiyorsanız hayatı ve doğal olarak insanı ve insana dair ne varsa bunu anlamanız ve yorumlamanız mümkün değildir. Dolayısı ile ben kitabımda bunu dışlıyamazdım. Yakın tarihimizde  bizleri fert ve toplum olarak derin travmalar kucaklamıştır ve bu bizi derinden etkilemiştir. 12 Eylül'ü ben kitabımda farklı bir perspektifden anlatmaya çalıştım. Bu zaman zaman bir tepsi baklavada ya da karakol kapısının dile gelmesiyle ve cezaevinin korkuluğunun dile gelmesiyle aktarıldı romanımda bu da çok farklı ve etkileyici bir atmosferin doğmasına sebep oldu. Yoksa 12 Eylül'de şu oldu, bu oldu demek yerine daha sofistike ve fert üzerinde oluşturduğu derin ruhi yaralanmaları anlatma imkanı buldum. Buradan toplumu  anlatmaya çalıştım. Tarih bilginiz yoksa bu günü anlayamaz ve tavır alamazsınız. Sürüde bir koyun olmak istemiyorsanız tarih bilgisi çok önemli hayatı kaçırmamak ve etrafımızda gelişen olayları anlamak ve kavramak ve pozisyon almak için bu şarttır.

- Dinler tarihini çok iyi biliyorsunuz, bunu kitabı okurken anlamak mümkün... İslam dinine yaklaşımınız çağdaş ve tutuculuktan uzak... Bunu nasıl tanımlarsınız, örneğin Ortadoğu'nun karıştığı şu günlerde, laik Atatürk Cumhuriyeti'ni hangi dünya ölçüsüne koyarsınız?

DİNLER TARİHİ

- Kitabımı dikkatlice okumanız beni inanın çok sevindirdi. Sizin gibi entellektüel birinin kitabıma dokunması benim için büyük önem arzediyor inanın. Evet dinler tarihi benim özel alanım diyebiliriz. Ben bir müslüman olarak dünyayı derinden etkilemiş büyük dinlere karşıda ilgi duyuyorum ve araştırıyorum. Bütün dinler tek bir orjinli olarak ortaya çıkmaktadır ve peygamberler tek bir atadan gelmektedir; Hz İbrahim; dolayısı ile çatışma yerine barış ortamının olması gerekir iken geldiğimiz noktaya bakarsak içler acısı bir durumla karşılaşıyoruz. İnsan faktörü dünyayı derinden bozduğu gibi dinleri de zaman içerisinde ters yüz etmiş huzur ve barış getirmesi gereken dinler, çatışma ve rant aracı olarak kullanılmış. Günümüzdede bu hala hüküm sürmektedir. Ortadoğu'ya bakın harap halde. Bunda büyük devletlerin çıkar çatışmasının yanında orada yaşayan halkların  dini gerçek manada anlıyamadıkları ve yaşıyamadıklarınında etkisi büyüktür. Allah bize akıl vermiştir ve bunu kullanmamızı Kuran-ı Kerim'de sık sık dile getirir ama biz aklı bir kenara attığımızda ve onu bir enstürman olarak kullanmadığımızda ortaya içler acısı durumlar çıkmaktadır. Mutlak teslimiyeti bir din olarak algılıyan anlayışlar ortaya düşünmeyen  ve mukayese yapamayan insan figürünü ortaya çıkarmıştır. Oysaki akıl süzgecinden ve size sunulan Kuran-ı Kerim ve sünnetlerden geçirilmeyen her düşünce batıldır ve insanı yobazlığa götürür ve derin acılara sebep olur. Ne yazık ki günümüzde hala bunun örneklerini görüyoruz. Kitabım aslında bu kavgayı anlatıyor, Sarp ve Jammer üzerinden. Laiklik burada, tam da bu noktada ortaya çıkıyor hayatımızda. Şayet laik olmayan bir devlet yapısı kurgulayacaksanız o zaman hangi kıliğe ve hangi otariteye göre bunu yapacaksınız bu tam bir kaos oluşturur. İşte tam bu noktada Laiklik bütün gücüyle ortaya çıkar ve önem arzeder. Ama asla dinsizlik olarak algılanmayan Laiklikten bahsediyorum. Şayet laikliği dindarlar üzerinde bir baskı aracı olarak kullanırsanız o zaman Laikliği faşizan bir hale getirir ki buda yalnış din anlayışını körükler ve fırsatçıların ekmeğine yağ sürmek olur. Bu çok daha zararlıdır. Devlet herkese aynı uzaklıkta ve Demokrat bir tavırla Laikliği anlamalı ve uygulamalıdır. İşte tam bu noktada Atatürk'ün Laik Cumhuriyeti'nin gerçek önemini kavramış oluruz ve huzur buluruz.

- Dinlerin insan üzerindeki etkisini nasıl yorumluyorsunuz?
 
- İnsanlık tarihi ile birdir dinler tarihi; dolayısı ile ayrılamaz bir birlikteliği olmuştur, olacaktır. Aynı zamanda insanoğlunun en yumuşak karnıdır ve yanlış insanlar elinde bir sömürü aracı olarak kullanılmış ve kullanılmaktadır. Bundan kurtulmanın tek yolu arı ve duru bir din anlayışına sahip olmamızdan geçmektedir. Allah bize öyle derinden ve samimi sesleniyor ki ona kulak vermemiz gerek  parazitlere kulak asmadan hem de.

"HALKA KARIŞIRIM"

- Dünyayı tanıma isteğiniz sizin için çok özel bir duygu sanırım... Bu kitabı yazarken de bundan yararlandığınız anlaşıyor, bilmem yanılıyor muyum?
 -Ben dünyayı dolaşmayı seviyorum. Bunu bir turist gibi değilde halkının içine girerek onlarla yaşayarak tatmayı seviyorum. Dışarıdan değil içeriden bakmayı seviyorum. Aykırısı, sizi toplumun dışında tutar. Ayağıma terliği geçiririrm, halkın içinde yaşarım. Bu sayede hayata dair pek çok duyguyu, düşünceyi tenessüf etme imkanım olur. Pek çok Ortadoğu ülkesi, bizim 50'lilerimiz, 60'larımız gibi... Bu da tabii ki hayatıma ve yazılarıma etki yapıyor. Romanımda Paris'ten, Kudüs'e, oradan Mısır'a, Suudi Arabistan'a, İstanbul'a yapılan yolculuklarında etkisi var tabii ki. Yolculuklarım beni zenginleştiriyor ve genişletiyor. Bu güçlü bir bilgi birikimine de sebep oluyor aynı zamanda.
- Avukatsınız, mesleğiniz sizin seçiminiz mi, ailenizin bunda etkisi var mı?
- Mesleğim benim seçimim değil. Ben ressam olarak Paris'e yerleşmeyi düşünürken annemin etkisi ile Hukuk fakültesine girdim ve İzmir'de Küçükyalı'da yaşamaya başladım. Empresyonistlere hayrandım ,onlar gibi yaşamak ve boyamak en büyük isteğimdi ama olmadı. Paris yerine kendimi İzmir'de buldum. Tablo üretmek yerine davalara girmeye başladım. Ama sürekli olarak hayata renk skalasından baktım ve tüm renkleri çok sevdim.

"YOKSA SİMİT SATARSINIZ"

- Babanızla, özellikle sizi okumaya teşvik etmekle, ilgili bir anınızı anlatır mısınız?
- Babam entüektüel bir adamdı, tıp fakültesinden edebiyat fakültesine, oradan madenciliğe savrulan bir hayatı olmuş. Aile okumayı bir tabu olarak görürdü; okumaz isek yaşayamıyacağımız işlenirdi hep. Salt tahsil hayatı değildi burada verilmeye çalışılan; hayata karşı bir duruş bağlamında söylenirdi. Babam sabah namazı saatinde, bizi sıcak yataklarımızdan kaldırır zaman zaman soğuk kış günü pijamalarımızla kapının önüne çıkartır; eğer okumaz iseniz bu soğukta simit satmak zorunda kalan çocuk gibi size simit sattırırım derdi. Çocuk aklımızla bu fotoğrafdan nasıl etkilendiğimizi bir düşünün bu yüzden okuduk hepimizde. Dedem okumaya çok önem verirmiş, babamı yatılı Bursa Işıklar Lisesi'ne, amcamı Saint Joseph'e göndermiş. O dönemler aileler bizim Akhisar'da çocuklarını ortaokula göndermeyi bile düşünmezmiş, düşünün.
- Ailenizin siyasi bir geçmişi var, sizin de... Fikirlerinizin ne kadarını politikaya yansıtabildiniz? 
- Benim ailem hep siyasetin içinde oldu. Amcam Manisa milletvekili idi iki dönem. Annem kadın kollarında çalıştı. Babam siyasetten nefret ederdi. Kuzenim Manisa milletvekili oldu. Ayrıca benim büyük dedem İzmir'in ilk valisi ve belediye başkanıdır. Soner Yalçın beyin 'Efendi" kitabında bundan bahsedilir. Dolayısı ile hayatımızda hep bir siyasi yan oldu.Benim de Milletvekilliği adaylıklarım oldu ama 81 ve 150 oyla her ikisinde de kaçırdım. Ama şimdi aktif siyasetin içinde değilim ve olmayı da düşünmüyorum.
- Yeni kitaplar geliyor mu?
- İkinci kitabımı yazıyorum bir kadın hikayesi 1930 ve 40'larda geçiyor. Yanlış bir din algısına sahip olan bir babanın çocuklarını ne hale getirdiğini anlatıyorum.
- Akhisar, İzmir ve Türkiye... Ege'nin bu çağdaş iki kentini ve Türkiye'yi tanımlamak gerekse, ne derdiniz?
- İzmir'in bende ayrı bir yeri var burada okudum ve dedelerim burada hizmet ettiler. Burada Alsancak Çamlık Sokak'ta evim var. Ama ben şimdi Akhisar'da yaşıyorum, burası benim hayat kaynağım. İzmir'i ve Akhisar'ı çok seviyorum ve de insanlarını.

- Çok teşekkürler Bahadır Bey, keyifli bir sohbet oldu.

- Size de bu fırsatı bana tanıdığınız için ben teşekkür ediyorum. Ayrıca sizi tanımakla kendimi ziyadesi ile zenginleşmiş kabul ediyorum, çok teşekkür ederim. Ayrıca okurların bana facebook'dan twitter'den ulaşmalarını, hassaten byenisehirlioglu.com kişisel sitemden ulaşmalarını rica ederim.


Paylaş














Yorumlar