Modern Times!
Bu sokaklar kaç insan eskitti acaba? Bu grili, siyahlı, bejli, kahırlı, sır küpü taşların üzerinden kimler gelip kimler geçti?
Kimbilir ne düğün alayları, ne asker yollamaları, sarhoş naraları, yağmurdan kaçan insanların koşuşturmaları, eve geç kalan kadınların topuk sesleri, cenaze sessizliği, evlerden sokaklara ulaşan ölüm feryatları, şehit cenazeleri, ölülerini bile gömemeyen insanların sessiz feryatları, protesto için yürüyen insanların ayak sesleri, telaşlı konuşmaları, edepli kadınların doğum sancılarının sokaklardan saklanması ve güler yüzlü komşuların doğum anına tanıklık eden sevinçli telaşları, bayram sabahlarının neşeli ziyaret sesleri, hep bu döşeli taşlara bıraktılar izlerini.
Tüm acı tatlı yaşananların üzerine her şey bitti derken sihir bozuldu.
Kısaca Anadolunun sokaklarına don vurdu.
Hoyrat zamanlar, giderek muhabbetin tükendiği bütün taşların aynı renge boyandığı başkalarının yokluğu üzerine varlık kurgulanmak istenen zamanlar.
Sanki bütün çocuklar korkudan ortadaki bilyeleri toplayıp alelacele evlerine kaçışıyorlarmış gibi, bütün kapılar sert kapanıp çalacak tokmağın sesini beklemek için korkuya yatmış gibi, arsız bir histerinin belirtileri Anadolunun sokaklarında dolaşıyor.
Zifir karanın her yere yayıldığı, lanetli bir salgının her haneye sirayet etmeye çalıştığı ve hoyrat telaşların ne var ne yoksa derleyip sokağa hükmettiği zamanlar kurgulanmak isteniyor.
Oysa kahvehanelerde kültürler birbirine karışırdı, saygılı sohbetler edilirdi. Müşteriler birbirlerine aşinaydı çalışan garsonlar, kahvehane sahibiyle müşteriler arasında derin dostluklar kurulurdu.
Herkes birbirini tanır; kimin nasıl yaşadığı, duyguları, hassasiyeti, siyasi görüşleri bilinirdi. Bu da kimseyi rahatsız etmezdi.
Zaman zaman hararetli tartışmalar da yaşanır ama asla kırıcı olunmazdı. Müşteriler birbirlerinin hassasiyetlerini bilirlerdi; sinirli ise üzerlerine varmazlar, dertli ise neşelendirmeye bakarlar, neşeli ise bu neşeye ortak olurlardı. Kısa, içten, gönül alıcı soru ve cevaplar pek çok şeyi halletmeye ve değiştirmeye yeterdi.
İnsanlar birbirlerine saygı duyarlardı. Fitne varsa da azamamıştı, ayrılıklar varsa da kırgınlıklar yoktu. Kimse kimseyi yakmaya kalkışmaz ve asla darağacı kurup sallandırma derdinde olmazdı. Sokaklara tuzaklar kazılmaz, yollara kahpe mayınlar döşenmezdi. Cebinde her cinsten bayrak ve kimlik taşıyan canavarlar aramızda tutunamazdı.
Ne zaman mı?
Buna sen karar vereceksin.
Nasıl mı?
Bunu sen bileceksin.
Barut kokusu mu? Bahar kokusu mu?
Tek Bayrak mı? Esaret mi?
Birlik mi? Ayrılık mı?