Öyle… (*)
öyle bakma!
taşıyamam gözlerinin ağırlığını
her yanım kuşatma yakalanırım
gizleyemem kalbimdeki sıcaklığını
yüzünde saklanmış yüzümün utangaçlığı
bakamıyorum
gideceğim yer ayaklarına yazılmış
ne olur uçurumlara sürükleme beni
öyle gülme!
yoksa ele düşecek sevdam
sabrım yenik düşecek nazlı gülüşüne
ana kucağına hasret çocuk gibi geleceğim yanına
öğreneceksin
umudumun sevdanda gizlendiğini
öyle durma!
ağırlaşıyor yükü yüreğimin
suskunluğum fırtına öncesi sessizlik
belki de ölü bir doğumun habercisi
çılgınca bir titreyiş ama korkakça değil
ömrümü alıp götürecek bu fırtına
geride talandan başka ne kalacak
öyle susma!
bin dilekle dizdiğim yıldızlardan
gelen haberler iyi değil
bekleyedursun karanlık sabahı
güneş inatçı bugün
ve hiç bir gün doğmayacak belli
1994
(*)'Genç Hekim' dergisi, Nisan 1996 sayısında yayınlanmıştır.