PROKOP
Prokop kelimesinin birçok anlamı var. Araştırınca hendek, düşmek, kazmak ve Ürgüp kentinin eski adı gibi birçok bilgi edindim. Prokop, sevgili arkadaşım Eczacı Yaşar Karadağ’ın ilk kitabının adıdır. İzmir Kitap Günleri etkinliğinde tesadüfte olsa karşılaşmak ve sonrasında kitaplaşmak güzeldi. İmzalayıp hediye ettiği üç güzel kitabını Yatağan’a dönünce büyük bir merak ve heyecanla beş günde okudum. Yazdıkça çoğalan, biriken ama yalnız kendine sakladığı yazılarını, notlarını yayınlamak ve sonrasında paylaşmak adına sabırla kitap haline getirilmesine sevgili dostları Emre Sözer ve Buse Akyol yardımcı olmuş. İnsanın böylesine güzel dostlarının olması ne kadar da hoş! İmrendim doğrusu. 2011 Kasım ayı başında Sakız adası gezisi sırasında, elinde Fenerbahçe şapkasıyla dolaşan Türkiye sevdalısı Prokop Abiyle tanışır, ondan etkilenir ve ona atfen bu öykü kitabına onun adını koyar. Etkilenmemek elde değildir. Yaşar Karadağ, Prokop anı-gezi kitabı sonrası yaşanmış anı türü ‘İki Düğün Arası’ ve ‘Sakıncalı’ adlı kitaplarını da yazdı. Kalemine sağlık, okurun bol olsun arkadaşım.
Aslında köşe yazımın başlığını ‘ İki Düğün Arası’ diye yazacaktım ama Yaşar, o yıllarda o kadar acı ve eziyet çekmiş ki o kötü yıllar bir daha yaşanmasın, hatırlanmasın diye daha yumuşak ve sevgi dolu Prokop’ta karar kıldım. İki Düğün Arası, yaşanan acıyı anlatıyor. Acıyı, zulmü, eziyeti çeken bilir. 12 Eylül diktası, acımazsızca hiçbir suçu olmayan yurdumuzun vatansever çocuklarına karşı silindir gibi üzerlerinden hızla geçmesiyle acısını, bedelini ülke olarak halen daha çekiyoruz. Yazık oldu ülkemize…
Yaşar Karadağ, öğrencilik döneminde 24 Aralık 1980 günü dersten alınarak, Narlıdere Askeri Gözetimevine götürülmesiyle başlayan süreci askerlik anılarını da ekleyerek anlatmış kitaplarında. Darbe sonrası başlayan hüzün dolu anılarını okudukça çok etkilendim. Üzüldüm. Cezaevinde zulüm, askerde eziyet… Sakıncalı kitabında şunları söylüyor:
‘’Bugün düşünce, ağır bedeller ödemiş, geleceğim karartılmış gibi görsem de kendimi, gençtik…Daha, yaşamın başında ve dirençliydik! Yüzyıllardır tekrarlanıp duran bir senaryonun yeni aktörleriydik. Akıllı ve göze batan, parlak insanlar, belli dönemlerde hapse atılıyor, işsiz bırakılıyor, posaları çıkarılıyor ya da öldürülüyor… Türkiye’de, neredeyse değişmez yazgı!
Yaşar Karadağ, 1960 Akyol Mahallesi Yatağan doğumludur. İlk, orta ve Liseyi Yatağan’da okudu. 1977 yılında, Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesini kazandı. 24 Aralık 1980’den itibaren 3,5 yıl zorunlu aradan sonra; Haziran 1985’te okulunu bitirerek Eczacı olmuştur. 1988-1998 arası, Elektronik ve Tıbbi Cihazlar firması MADTEK A.Ş’ de çalıştı. Daha sonra Mayıs 1998- Eylül 2009 arası; Kaymakçı- Ödemiş- İzmir’de eşi Eczacı Ayşe Ekici Karadağ’a ait Karadağ eczanesinde çalıştı. 2002-2007 yıllarında Çaylı- Ödemiş- İzmir adresinde kendine ait Küçük Menderes Eczanesini açtı. 2009 Eylül ayında geçirmiş oldukları trafik kazası sonucu iş yaşamını sonuçlandırmıştır. Aynı zamanda meslektaşı olan, Eczacı Ayşe Ekici ile evlidir. Seyahat etmeyi ve kitap okumayı çok seviyor.
Yaşar Karadağ, İki Düğün Arası kitabının arka sayfasında duygularını ve düşüncelerini şöyle ortaya koymuş: ‘’ Cumhuriyetimizin gençlik yıllarında dünyaya gelen bizler; 1960’larda bebektik. 1970’lerde çocuk! 1980’lerde gençlik olarak olayların, hem içindeydik, hem de içeride! Cumhuriyetin olgunluk çağında başladığımız eğitim yaşamımızda, kısıtlı ve sınırlı olanaklar içinde nimetlerinden (!) iyi bir şekilde faydalandığımız gibi, gelişim ve paylaşım mücadelesinde de tarafımızı belirlemiş olduk. Büyük bölümünü birlikte yaşamaktan gurur duyduğumuz, Cumhuriyetimiz, olgunluk sancılarını yaşarken yetişen kuşağımızın, yaşam öykülerinin açığa çıkması gerekiyordu.