PSİKOLOJİK SEFALET
Dünya bir değişim sürecinden geçiyor. Güncel meseleler gösteriyor ki dünyada yankı bulan birçok söylem kabuk değiştiriyor. İnsan hakları, yaşama özgürlüğü, kadın hakları, çocuk hakları vs. gibi dünya medeniyetlerinin yapı taşı olan söylemlerin içi boş, uygulamadan uzakve belirli bir zümre için geçerlisöylemler olduğunu artık tüm dünya yakın zamanda yaşanılagelmekte olan Gazze olayı neticesinde anlamış bulunuyor. Bu yeni anlayışla gelen farkındalık, dünya halklarının değişim kıvılcımını ateşlemiş bulunuyor.Geri kalmış, sömürgeleştirilmiş olan halklarda bu değişim kıvılcımından payını almış görünüyor.
Değişim başlayadursun, benim sözünü etmek istediğim hadise: sömürgeleştirilmiş toplumların psikolojik alt yapısı.3.dünya ülkelerinin dünya devlerine karşı bir zafer kazanması ilginç bir şekilde yine3. Dünya ülkelerindeki halklar tarafından kabul edilemiyor. Ezilmiş toplumlar ezenlere karşı bir zafer kazandığında ezilen diğer halklar kazanılan bu zaferi benimseyemiyor. Hatta daha da ötesi kazanılan büyük bir zaferi sanki ezen tarafından kendilerine bahşedilmiş küçük bir zafer olarak görme eğilimi gösteriyor. Yani hak ederek, savaşarak alın teri ile kazanılan zafer bir türlü hazmedilemiyor. Hazmetme kırıntısı gösterenler ise yine bunun kesin bir zafer olmadığını, ezenin yeniden kendilerini ezecek kudrette olacağını ve kendilerini yine savunmasız bırakacağını düşünüyor.İşte buna psikolojide “aşağılık kompleksi” deniyor. Ezilmiş halklartırnaklarına kadar işlemiş bu kompleksten dolayı kendilerine güvenemiyor, bir başarı elde edebileceklerine inanmıyor. Böyle toplumlar adeta bir psikolojik sefalet yaşıyor.Tabii ki bu durum öğrenilmiş çaresizlikten kaynaklanıyor olabilir.
Öğrenilmiş çaresizlik dediğimiz şey mücadele eden ancak mücadelesi sürekli başarısızlıkla sonuçlanan insanlarda gelişen bir durumdur. Mücadelenin başarı getireceğine olan inanç yitirildiği takdirde toplum,içinde bulunulan durumdan kurtulmanın mümkün olmadığını düşünüp kendini sürekli çaresizhisseder. Ezenin en büyük başarısı da budur işte. Dünyaya yenilmez olduğu yönünde yansıttığı imaj ezeni esas güçlü kılandır. Dolayısıyla muazzam bir başarının arkasında bile aşağılık kompleksi ile hareket ederek kazanılan başarılara türlü kılıflar bulan toplumlar güçlünün her zaman güçlü kalmasına sebep olmaktadır.
Güçlü olduğu varsayılan sistemlerin yenilmez olmadığını fark etmek değişimin ilk basamağıdır. Devranın hep böyle dönmeyeceğine, güçsüzün de güçleneceğine dair umut besleyenler bu düzeni değiştirecek olanlardır ve gerçek zafer yalnızca mücadele ederek kazanılan değil aynı zamanda bu zaferin değerini içselleştirebilen halkların eseridir.