Sessizlik kulesi
Bu hikâyenin içinde din var, bilim var ve tabii kahraman ilaç sanayi ve akbabalar. Din olmadan bilim hiç olur mu? Zerdüştlük dünyadaki en eski inançlardan biri.
Biliyorsunuz hala kullanımda olan sessizlik kulelerinde Zerdüştler ölüleri göğe yolcu ederler. Genişçe bir alanın ortasında bir daire şeklinde bir alana ölü konulur ve normalde bir gün içinde sadece birkaç kemik kalır. Beslenme yeri olarak orayı belleyen akbabalar hemen işe konulurlar.
Hala bu yöntem uygulanıyor da ikibinli yıllarda epeyce bir darbe yedi. Sebep akbabalar bolca öldüler. Nerede ise nesilleri tükeniyordu. Sessizlik kulesinde şişip olduğu gibi aylarca duran cesetlerin resimleri basına yansıdı. Kuş bilimciler kuş ölülerini araştırdılar. İçinde bembeyaz bir toz vardı. Zehir ve virüsler için araştırma yapmak için Hindistan’daki yetkililerden örnekleri ABD ye yollamak için izin istediler. Çanakkale vaziyetleri. Nayır nolamaz. Ölü hayvan parçası yollamak yasak. Gidip Pakistan’daki akbabalardan numune aldılar. Oradaki yetkililer de direndi. Sonunda vallahi bilim için şimdi sizden izin alamayıp gidip Hindistan’dan izin aldık dersek Pakistan nasıl bir duruma düşer? diyerek oradan izin kopardılar. Her türlü tahlil yapıldı. Beyaz toz ürik asit, yani böbrek yetmezliği! Tamam, da neden? Virüs yok, zehir yok.
Hikayenin burasında dünyada milyonlarca din insanı maaş alırken oradan oraya gidip araştıracak bilim insanlarının ve bunların arasında kuş bilimci akbaba uzmanı insanların olmasının da maliyetini düşünün.
Bir kaç yıl devam eden akbaba ölümleri. Hep böbrek yetmezliği. Sonunda bir araştırmacıda jeton düşüyor. Ceset olmadığı zaman ne yiyor bu akbabalar? Cevap da hemen bulunuyor. Davar cesedi ve içinde ağrı çekmesin diye verilen Diclomec isimli ilaç. Bu hayvanların ölüsünü yiyen akbabalarda bu ilaçtan böbrek yetmezliği. İlaç 2000’li yılların başında Hindistan’da 4 yıl sonra da Pakistan’da ruhsat almış. Akbaba cesetlerinde doz hep yüksek.
Her yerde de yazılmış Yabancı lisanda Diclomec Vulture veya Geier (akbaba) yazınca internette bulabilirsiniz. Akbabalar gene çoğalmaya başladılar sonunda da, arada sessizlik kuleleri mercek konularak ısı ile cesedin daha çabuk yok olması haline dönüşmüş. Bazıları ölülerini gömmeye bile başlamış. Akbaba sayıları tekrar artana kadar. Dini alışkanlıklar doğa ile ve diğer kültürlerle kaynaşınca böylece değişebiliyor.
Hikayeyi anlatan bilim insanlarından biri Hindu. ABD de hamburger yiyerek yetişmiş. Büyükbabası dehşet içinde sormuş sen et mi yiyorsun? diye. Araya giren babası yok demiş bunların içinde et yok. Anlatırken gülüyordu. Bazen çocuklara bazen de yaşlılara her zaman gerçeği söylememek daha mı doğru?