• BIST 9916.22
  • Altın 2962.961
  • Dolar 35.2472
  • Euro 36.7735
  • Manisa 12 °C
  • İzmir 11 °C
  • Yılbaşı Gecesi Rames Cafe’de Kutlanır
  • Akhisar Kaymakamlığından Kamuoyuna Duyuru
  • Özel Şefkat Ortaokulunda Bursluluk Sınavı
  • Bay-Bayan İşçi Alımı
  • Bayan Gıda Teknikeri Aranıyor
  • Bayan ve Bay Vasıfsız İşçi Aranıyor
  • Yeni Yöntem Ücretsiz Bursluluk Sınavı Başvuruları Başladı
  • KEY Performans Bursluluk Sınavı
  • Akhisar Kuzey Ege Özel Öğretim Kursu Bursluluk Sınavı
  • Deniz Kurs Merkezinde Bursluluk Sınavı
  • Akhisar Doğru Cevap Bursluluk Sınavı 4-5 Ocak’ta
  • İkinci el saç ve sandaviç panel bulunur

Şeyh İsa Kimdir?

Okunma Sayısı: 5748
Şeyh İsa Kimdir?
Şeyh İsa Kimdir?
Şeyh İsa Kimdir?
Hicri 851-937 (Miladi: 1447-1531) yılları arasında yaşamış Akhisarlı bir alimdir.
Saruhan Bey M:1313 yılında Manisa'yı Bizans'ın elinden aldıktan sonra Akhisar'a iskan ettiği aileler arasında Sivas yöresinden gelen Taşgun namında soylu bir aile vardı. Taşgun ailesinin İlyas Şüca adında bir oğulları oldu. İyi bir tasavvuf eğitimi alan İlyas Şüca, İnci hanım ile evlendi. Bu evlilikten 851 (1447) yılında İsa adını verdikleri oğulları oldu.
İlk eğitimini babasından alan İsa, Bursa medresesinde ilmini tamamlayıp 875 (1470)'de Akhisar'a döndü. Hacı Bayram Veli (K.S.)'nin damadı olup Manisa'da medfun bulunan kardeşlerinin kabir ziyaretine gelen Eşref oğlu Rumi, postnişin olan Şeyh İsa'yı ziyaret için Akhisar'a gelmiştir. Bu ziyaretin sonunda, ilimde yetersiz olduğunu anlayan Şeyh İsa Kayseri'ye giderek bir müddet orada Şeyh Kasım'dan ilim tahsil ederek 881 (1476) yılında Simav-Gölcük-Demirci-Gördes-Kayacık-Dağdere-K.Hasköy üzerinden Akhisar'a dönmüştür.
Şeyh İsa'nın Akhisar'a dönüşü bayram sevinci gibi karşılanmıştır. Garkın (Çağlak Deresi) denilen yerde yaklaşık iki hafta süren bir karşılama töreni yapılmıştır. Şeyh İsa'nın Akhisar'a dönüş sevinci, ÇAĞLAK FESTİVALİ adı altında gümüze kadar kutlanagelmiştir.
Cifir ilminde zirve kabul edilen Şeyh İsa iyi bir sosyolog ve psikolog olarak kendisini kabul ettirmiş, Bayramiye Tarikatının İsevi kolunun da pîri olmuştur..
Hicri 937 (M.1531) senesinde vefat eden Şeyh İsa'nın adı, Akhisar'da ŞEYHİSA MAHALLESİ olarak yaşamaktadır.
 
akhisar-seyh-isa-camii-(1).jpg
 

(d.1447 / ö.1530)

Anadolu'da yetişen büyük velilerdendir. Saruhan Bey'in Akhisar'ı fet­hinden sonra oraya yerleşen Taşgunoğulları adıyla bilinen bir Türk ailesine mensuptur. Babasının adı İlyas, anasının adı İnci Hatun'tur. Şeyh İsa ve Şeyh Mecdüddin İsa adlarıyla bilinmektedir. 851 (m.1447) yılında Akhisar'da doğ­du. 937 (m.1530) yılında vefat etti. Türbesi, Akhisar'da kendi adıyla anılan Şeyh İsa Camii bahçesindedir. Türbesinin bulunduğu mahalleye Şeyh İsa Mahallesi adı verilmiştir. Kabri halen ziyaret edilmektedir. Tahsile Akhisar'da başladı. Yedi yaşında hafız oldu. Daha sonra Bursa'ya gidip tahsilini orada tamamladı. Yirmi dört yaşında icazet alarak memle­ketine döndü. Uzun yıllar seyahatlerde bulundu. Konya, Sivas, Musul, Hemedan, Bedahşan, Bağdat, Halep, Şam, Trakya, Mısır, Mekke ve Medine ziyarette bu­lunduğu yerler arasındadır. Daha sonra tekrar Akhisar'a dönen Mecdüddin İsa Hazretleri'nde tasavvufa karşı ilgi uyandı. Alaşehir'e gidip Bayramiyye bü­yüklerinden Canullah Efendi Hazretleri'nin hizmetine girdi. İki yıl hizmette bulunduktan sonra kendisinden hilafet alıp tekrar Akhisar'a döndü. Bir müddet sonra Eşrefzâde Abdullah Rumî’nin tavsiyesi üzerine Kayseri'ye gidip Şeyh Kasım Efendi'nin hizmetine girdi. Daha sonra Ankara, Sivas, Demirci, Gördes ve Kayacık kasabasına uğradı. Akhisar'a dönüp irşad ve ilim yayma hayatına yeniden başladı. 1511 yılında Hicaz'dan İskenderiyye yolu ile Antalya'ya uğradı. O sıra­larda Celalî şakilerinin Alaşehir ve Saruhanlı’yı harap etmeleri üzerine Antalya kalesine gidip iki ay kadar kalede kaldı. Sonra Aydın tarafına geçip Nazilli civarındaki Kestel'de, Tandurlu köyünde bir müddet kaldı. Burada halkı irşad ile meşgul oldu. Sonra Ödemiş'in Köşk bucağına gidip beş yıl kadar orada kaldı. Yöre köylerini dolaşarak halkı irşad ile meşgul oldu. Daha sonra Tire'ye gidip bir müddet orada müderrislik yaptı. Daha sonra oğlu İlyas Çelebi ile Akhisar'a döndü. Mecdüddin İsa Hazretleri, Ehl-i Sünnet inancının yerleşmesi ve yayılma­sı için amansız bir mücadele vermiştir. Baba Ahmed Mağribi adındaki talebe­sini ilim ve tasavvufta yetiştirdikten sonra Endülüs'e gönderdi. Oğlu İlyas Efendi de meşhur halifelerindendir. Menkıbeleri, "Menâkıb-ı Şeyh Mecdüddîn-i İsa" adı verilen bir kitapta oğlu İlyas Efendi tarafından toplanmıştır.  Mecdüddin-i İsa Hazretleri, Malkara'ya giderken Bergama'ya uğramıştı. Orada bir handa konakladı. Yanında bulunan talebeleri kendisinden izin isteyip çarşıya çıktılar. Dönerken hocalarının iki hanımına birer yemeni aldılar. Ye­menileri hocalarına verecekleri sırada yemenilerden birini kaybetmiş olup telaşlandılar. Mecdüddin İsa Hazretleri, kerametiyle bu durumu anlayıp: "Telaş etmeyiniz! Benim Meryem ananıza çok muhabbetim var. Onun vefat halini bana göstermemesi için Allahü Teala'ya dua etmiştim. Allahü Teala bilir ama Meryem ananız vefat etmiş olsa gerek!" dedi. Akhisar'a döndüklerin­de hocalarının bu hanımının vefat etmiş olduğunu öğrendiler. Hızır, Abdullah ve İlyas adlarında üç oğlu olup, bunlardan İlyas hariç, diğer ikisi sağlığında vefat ettiler.

Yüce Allah sırrını mukaddes ve mübarek kılsın.
 

AKHİSAR BELEDİYESİ TARAFINDAN HAZIRLANAN ŞEYH İSA ÇOCUK KİTABI PDF FORMATI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ.

 

10380033_317798605053607_1553438400043263514_o.jpg10548301_317800165053451_5135013042683147235_o-001.jpg
 
seyhisavasiyet-002.jpg
seyhisavasiyet554caglak.jpg
 

 

ŞEYH İSA ve MUHABBET MEDENİYETİ

                        Her beden kuyusu içinde bir Yusuf vardır. Başka bir ifadeyle, her gönül kuyusunun bir Yusuf’u vardır. İçinde Yusuf olan kuyu asla karanlık değildir. Akhisar’ımız bağrında manevi bir Yusuf taşımaktadır. Manevi bereketi fazladır Akhisar’ın. Adı bilinmeyen nice Horasan erenlerini koynunda taşır kırk bohçaya sarılmış gizemli eşya gibi. Onun için Evliya Çelebi Akhisar’dan övgüyle bahsetmektedir.

            1308 senesinde yıkılan Anadolu Selçuklu Devleti’nden sonra, bu topraklar üzerinde birçok beylikler boy göstermeye başlamıştır. Saruhan Beyliği de bunlardan biridir. (Mehmet Emin Müderrisoğlu’na göre) Akhisar, 1315 tarihinde Saruhan Bey tarafından fethedilmiştir. Saruhan Bey bu bölgenin İslamlaşması için, İç Anadolu’dan, özellikle Sivas bölgesinden getirdiği Selçuklu Türklerini iskân etmiştir. Bu ailelerinin içinde Ejder sülalesinden Oruç oğlu Taşgun adında, asil bir aile reisi vardır.

Taşgun, Ahmet Yesevî yolunda yetişmiş olduğu gibi oğlu İlyas Şucâ’nın da iyi bir eğitim almasını sağlamıştır. Bazı kaynaklardan İlyas Şuca’nın Somuncu Baba’nın müridi olduğu bilgisine rastlıyoruz. Hatta, Somuncu Baba Kayseri’deyken, Ankara’da bir medresede hocalık yapan Müderris Numan’ı davet etmek için gönderdiği müridinin İlyas Şuca olduğunu biliyoruz. Bir de (Tayyip Gökbilgin hocamızın Edirne Makaleleri adlı kitabından) II.Murat, Kayseri’de bulunan Somuncu Baba ile sık sık görüştüğünü, onun müritlerinden Şeyh Şüca’yı Edirne’ye getirip adına bir zaviye ve mescit yaptırdığını da biliyoruz. (Burada adı geçen İlyas Şuca tetkike muhtaçtır.)

            1447 tarihinde Akhisar’da doğan İsa, ilk eğitimini babası İlyas Şuca’dan alarak, 4 yaşında Kur’an-ı Kerim okumaya başlamış, 7 yaşında Kur’an’ı ezberleyerek hafız olmuştur.

            Zamanının pek çok kısmını babasıyla Hadis, Fıkıh, Arapça gibi derslerin yanında tasavvuf ve erenlerinin hayatlarına dair pek çok menkıbeler dinleyerek geçiren Şeyh İsa, zekâsı ve tavırlarıyla dikkat çekmiş, Akhisar büyüklerinin sohbetlerine katılmıştır. O dönemde Akhisar’da ileri seviyede eğitim veren bir medrese olmadığından Bursa’ya gitmiştir. Bursa’da eğitim gördüğü sıralarda babası vefat eden Şeyh İsa, Bursa Medresesi’nden icazet almadan ayrılarak Konya’ya, orada bir müddet kaldıktan sonra önce Sivas ve Edirne sonra Musul, Hemedan gibi şehirleri dolaşarak tekrar Bursa’ya dönmüş, bu defa icazet alarak memleketi Akhisar’a avdet etmiştir.

Zahiri ilimleri tamamlayarak 1470 yılında baba ocağına dönen Şeyh İsa, içinde tarif edemediği bir sıkıntıyı atamaz. Her ne kadar zahiri ilimleri öğrenip talebe yetiştirse de hep bir yönünün eksik olduğunu hissetmiştir. Elinden ve dilinden ziyade, hayallerinden çektiği bir sevgili gibi, babasının anlattığı tasavvuf büyüklerinin hayat hikâyelerini unutamamış, gün geçtikçe içinde yumak yumak büyümüştür. İçinde dumansız yanan aşk ateşi gittikçe hararetini arttırmış ve onu yakmaya başlamıştır.

            Şeyh İsa, o tarihlerde Kula’ya, daha sonra Alaşehir’e bağlanmış olan Mandehorya Köyü’nde Hak aşığı Carullah Efendi’nin oğlu Çelebi Muhammed’den ilk tasavvuf derslerini almıştır. Yaklaşık üç sene Çelebi Muhammed’in rahle-i tedrisatında bulunan Şeyh İsa, içinde yanan aşk ateşinin hararetini dışına sızdırmaya başlamıştır. Hocası onu iyice olgunlaştırıp, on dervişle birlikte Akhisar’a göndermiştir. Kısa sürede 300 kişi olmuştur. Artık o, sözü sohbeti dinlenen, aşk elinde yanmış ve yakmaya başlamış Hak ereni olmuştur. Ta ki Hacı Bayram Veli’nin damadı Eşrefoğlu Rumi ile karşılaşıncaya kadar. 

            Eşrefoğlu Rumi, babasının Manisa’da bulunan kabrini ziyaret ettiği bir günde, Manisa’ya gelmişken bir de sohbetlerinin ünü kulaktan kulağa duyulan Şeyh İsa’yı da ziyaret etmek istemiş ve bu düşünceyle Akhisar’daki Şeyh İsa’nın hangâhına gelmiştir. Bu sırada talebeleriyle birlikte ders yapan Şeyh İsa, gelen misafirlere yer göstererek dersine devam etmiştir. Dersin bitiminden sonra talebelere sohbet etmesi için misafiri yanına davet eder. Misafir konuştukça Şeyh İsa hamlığını anlar. Öyle bir an olur ki Şeyh İsa oturduğu hocalık postundan kalkar ve talebelerin arasına oturur. Eşrefoğlu Rumi’nin talebelere yaptığı bu sohbet, aslında Şeyh İsa için dönüm noktası olmuştur.

            Sohbetin sonunda şeyh İsa Eşrefoğlu’ndan –Hangi çeşmeden su içtiyseniz o çeşmeyi bize de gösterseniz diye isteğini dile getirir. Eşrefoğlu onu, Kayseri’deki Şeyh Kasım’a gönderir. Şeyh İsa hiç tereddüt etmeden Akhisar’dan ayrılır. Öyle ya kişi öndekilerinin arzusundan, geride bıraktıklarının farkına bile varamaz.  

            Şeyh Kasım, Sivaslı İbrahim Tennuri’nin oğludur. İbrahim Tennuri de Fatih’in hocası Ak Şemseddin’in talebesidir. Bu kişiler de Somuncu Baba’nın talebeleridir.

            Şeyh Kasım 1477 senesinde “Koca halifemiz olasın, var git yoluna” diyerek 7 dervişle birlikte Akhisar için yola çıkmasına izin vermiştir.

            “Şöhret afettir” diyerek, hep arka planda kalmayı, her zaman Hızır’ı beklemek için hazır olmak gerektiğini ifade eden Somuncu Baba, İlyas Şüca’yı, Müderris Numan’ı çağırmak için Kayseri’den Ankara’ya göndermiştir. İçinde bulunduğu mevki ve makamı bırakarak Somuncu Baba’nın önüne diz çöken Numan, Müderris Numan olarak Kayseri’ye gelip Hacı Bayram Veli olarak Ankara’ya döndüğü gibi Şeyh İsa da Kayseri’ye Müderris İsa olarak gidip Şeyh İsa olarak Akhisar’a dönmüştür.

           

Şeyh İsa’nın Akhisar’a geleceği haberi son sürat, kulaktan kulağa, kendisinden önce Akhisar’a ulaşmış, yürek gemisi su alan Akhisarlılar, canları gibi sevdikleri Şeyh İsa’nın gönül limanına demir atmak için yollara düşmüşlerdir.

            Simav – Demirci – Gördes – Kayacık – Dağdere – Sarı Dede derken Akhisar öncesi durakları Göç Yolu’ndan Küçük Hasköy civarındaki Garkın mevki olmuştur. Şeyhlerinin etrafını hasretle saran gönül dostlarına “Gelmek kadar gitmek de haktır. Önemli olan gidince kavuşamamaktır” diyerek ilk dersini vermiştir.

            İki hafta müddetle Garkın mevkiinde kalan âşıklar gurubu, büyük bir aşk seliyle Akhisar’a gelip şeyhlerini baba ocağına yerleştirmişlerdir. Bundan sonra Akhisar ve Akhisarlıların manevi havası, suyu ve iklimi gibi nezih olmuştur. Çünkü Şeyh İsa, Hacı Bayram’ın dolayısıyla Somuncu Baba’nın Akhisar’a uzanan elidir.

            1478’de Muhsine, 1488’de de Meryem Hatun ile evlenmiştir. Muhsine’den bir, Meryem’den üç oğlu olmuştur.

            1510 yılında hacca gitmiş, ziyaret ettiği yerlerdeki büyük alimler ve gönül dostlarıyla görüşmüş olan Şeyh İsa, Hemedan’da Muhammed Bedahşani ile görüşüp ondan vefk ilmini, daha sonra Baba Hamdi’den cifir ilmini öğrenmiştir. Şeyh İsa, bu tarihten sonra iki defa daha Hac yolculuğu yapmıştır.

            Şeyh İsa, 1520’li yıllarda Aydın yöresinde Allah’ın varlığı, İslam ve ahiret aleyhinde bazı görüşler yayılmaya başlayınca Menteşe illerini dolaşmış, yaklaşık 10 yıl Aydın, Köşk, Ödemiş ve Tire’de kalmıştır.

            Şeyh İsa, 26 Haziran 1531 tarihinde vefat etmiş, cenazesini oğlu İlyas Çelebi ve halasının oğlu Abdi Çelebi birlikte yıkamışlardır. Şeyh İsa vefatından önce oğlunu çağırarak –Oğlum, ben vefat edip yıkama yerine aldığınızda ayaklarımı uzatmayın. Zira ben sağlığımda ayaklarımı uzatarak talebelerimin karşısında hiç oturmadım. Vefatımda da ayaklarımı uzattığımı görmesinler diye vasiyette bulunmuştur.

Şeyh İsa, yüzlerce talebe yetiştirdiği dergâhının yanındaki küçük bir odaya defnedilmiştir. Mezarının üstüne de 1533 senesinde oğlu İlyas Çelebi tarafından türbe yaptırılmıştır. Akhisar yöneticileri de vefa örneği olarak bu türbenin bulunduğu mahalleye “Şeyhisa” adını vermişlerdir.

Şeyh İsa, olayları yerinde çözüme kavuşturan nadide bir gönül dostu, iyi bir psikolog ve sosyolog olmasının yanında her yaştaki kişilerle diyalog kurabilen iyi bir eğitimci, iyi bir çevre dostu, iyi kelimesinin yetersiz kalacağı otacıdır. Aynı zamanda iyi bir eş, iyi bir babadır.

Şeyh İsa’nın Nasihatinden:

  • Namazı elden, zikri dilden bırakmayın.
  • Mevki makam peşinde olmayın.
  • Kimsenin ayıbını yüzüne vurmayın.
  • Beddua etmeyin
  • Konuşurken kaş-göz işareti yapmayın
  • Düşman edinmeyin
  • Komşu kızlarını kendi kızlarınız gibi görün.
  • Başkalarının ibadetiyle ilgilenmeyin.
  • Kötülük için asla fırsat gözetmeyin.
  • Her biriniz bir sanat öğrensin. Sanatı olan muhtaç olmaz.

Şeyh İsa’nın talebelerine yaptığı konuşmalardan birkaç cümle alıp sözümüzü noktalayalım:

  • Gönülden konuşun. Zira konuşma nereden çıkarsa durağı da orası olur. Gönül dili konuşunca, beden diline susmak düşer.
  • Gözlerini uzaklara dikenler, arzu ettikleri şeylerin yanından geçseler bile onun farkına varamazlar.
  • Nice yandım ve söndüm. Ne ateş kaldı ne de köz. Bir sen kaldın bir de sana meftun ben.
  • Aşk ateşinin elinde kül ol ki Bâki âlemde gül olasın.
  •  Gönül, Allah’ın evidir. Gönül kıran Allah’ın evini harap etmiş demektir. Yarın Allah –Benim evimi niçin yıktın? Derse, ne cevap veririz?

 

Mustafa Kuzucuk

Araştırmacı

akhisar-seyh-isa-(1).jpg

akhisar-seyh-isa-(2).jpgakhisar-seyh-isa-(3).jpgakhisar-seyh-isa-(4).jpgakhisar-seyh-isa-(5).jpgakhisar-seyh-isa-(6).jpgakhisar-seyh-isa-(7).jpgakhisar-seyh-isa-(8).jpgakhisar-seyh-isa-(9).jpgakhisar-seyh-isa-(10).jpgakhisar-seyh-isa-(11).jpg

akhisar-seyh-isa-(12).jpgakhisar-seyh-isa-(13).jpgakhisar-seyh-isa-(14).jpgakhisar-seyh-isa-(15).jpgakhisar-seyh-isa-(16).jpgakhisar-seyh-isa-(17).jpgakhisar-seyh-isa-(18).jpgakhisar-seyh-isa-(19).jpgakhisar-seyh-isa-(20).jpgakhisar-seyh-isa-(21).jpg

akhisar-seyh-isa-camii-(2).jpg


Akhisarlı Ayvaz Dede ve Şeyh İsa adına 2012 yılında basılan paralar

akhisar-seyh-isa-ve-ayvaz-dede-adinapara-basimi-(1).jpgakhisar-seyh-isa-ve-ayvaz-dede-adinapara-basimi-(3).jpgakhisar-seyh-isa-ve-ayvaz-dede-adinapara-basimi-(2).jpg

  • Yorumlar 0
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
REKLAM ALANI
  • Amerikan Kültür Dil Kursu
  • Amerikan Kültür Dil Kursu
  • Kuzey Ege Kurs
  • Kuzey Ege Kurs
1/20
Başlangıç Tarihi
Başlangıç Tarihi
Tüm Hakları Saklıdır © 2003 Akhisar Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.