Ahmet İnam'ın inanılmaz bir analitik zekası var. Hem ayırdedici, sınıflandırmacı ve dolayısı ile anlamayı, paylaşmayı kolaylaştırıcı, hem yol gösterici bir haslet. Yazılarını seven de, sevmeyen de var, ama enfes bir konuşmacı olduğunda çoğunluk hemfikir.
1968 -75 yılları arasında yani 17-25 yaşlarında Bad Godesberg'de lise öğrencisi ve sonra Bonn'da tıbbiye öğrencisi iken Almanca şiirler yazmıştım. İsmini Pöms von einem Gastarbeiter koydum, İngilizce poems (şiirler) kelimesini alaycı bir şekille alamancalaştırarak. Bunlar B.N.Deniz (takma)adıyla yayınlandı, yakınlarım dışında kimse böyle bir geçmişimden haberdar değildi.
Yazının, var ise kendi gücü ile ortaya çıkması gerektiğine inanırdım ki, hala da o idealist yanılgımın parçaları ruhumda yok değil. Okuyan bazı eş dost hiç te fena değil türünden birşeyler söylediler ve öyle de kaldı.
Yazıyla ilgilenen bilhassa bir arkadaş bu tutumun yapıcı olmadığını, yazdığının arkasında durarak ortaya çıkmam gerektiğini o denli açık, nerede ise suçlayarak söyledi ki 2007 yılında bu şiirleri doğrusu biraz da mahçub bir şekilde bu sefer kendi adımla internete koydum. Pöms.
Birkaç yıl önce Sevdiye Köksal hoca ve öğrencisi Yeşim Pırpır ile bu şiirlerden bir bölümü Türkçe'ye çevirdiler. Dokuz Eylül Fen Edebiyat Fakültesinde bir seminerde de Türkçe ve Almancalarını okudular, son derece onurlandım. Almanca olarak düşünüp yazmış olduğum için, hem de şiir dönemim çoktan kapandığı için, somut işler yapayım gayreti işe yazdığım devirden beri de şiir pek okumuyorum. Yani bir anlamda gönlüm şiire kapalı olduğu için sonra öylesine okudum.
Ahmet İnam'ı Dokuz Eylül Üniversitesinde beş yıl önce Bilim tarihi ve felsefesi blok dersinde tanıdım. Alçakgönüllü ama güleryüzüyle uzaktan insana ve de kendisine bakan dengeli yapısından ve gönül felsefesinden etkilendim. Gönül denip te Almanca veya İngilizce'de tam eşanlamlısı olmayan kelimeyi İngilizceye de kazandırmak amacıyla ve İnam'ın felsefesinden ne anladığımı da bir makalede yazıp websiteme koydum (Baknz> Goenuel).
İnam ile bir yaştan sonra oluşan dostluklarda olduğu gibi mesafeli kaldık, her konuyu açıklıkla konuşmamıza rağmen. Çarpıcı bir Almanca bilgisi var, olmadık kelimenin kökeninden bir sinir cerrahı gibi şıp diye işin özüne inen.
Üç-dört yıl önce O'na eski bir sabıka diyerek B.N: Deniz'in Pöms kitabını armağan ettim. Bir süre sonra Hocam, izin verirseniz bunları Türkçe'ye çevirmek istiyorum, siz burada ne dediğinizin farkında değilsiniz deyiverdi. Ben de estafurullah (işte iki sayfalık bir kelime!) hocam, tabii ki izin sizin, vakit ayırırsanız lütfedersiniz, onurlandırırsınız türünden birşeyler geveledim.
Dört beş hafta önce bir eposta ile zaman ustasının şiirleri türünden bir isim düşünüyorum, ama esas itibariyle bitti, biraz bıraktım demlensinler dedi.
Temmuz 2010 başında Ahmet Hoca bana eposta ile bitmiş halini yolladı bir akşam vakti. Önce bir kaç gün içinde bir göz atarım diye düşünürken merak edip bir başladım ve okuyunca allak bullak oldum doğrusu. Bir gençleştirme kürü gibi oldu özüm için. Bu şiirleri yazan genç adamı anımsadım, bu yaşıma gelince Olmayı tasarladığım ben yok işte!. İntiharı düşünen bir şiirde merakın yaşamda tutan gücünden tutun da zaman'a meydan okumaya varan cesareti Ahmet İnam ayırmış: sinir bir yana, yağ dokusu bir yana. Sabah saat 3 de yatarken doğrusu eskileri yaşamanın yorgunluğu vardı ve sinirler apaçık ortada iken yumruk yiyen bir boksörün şaşkınlığı.
Şiirler sanki Zaman Yapıcının Şiirleri ismiyle yaşama geçmiş ve zamanı uzatmak, zamanı anlamak, an içinde uçmak vs açısından analiz edilip tasnif edilmiş, berrakça ve benim özelim ve şahsımdan çıkıp gönüllere doğru, çok yapıcı ve faydalı bir halde yola çıkmışlardı. Bunlar ayni şiirlerin sadece Türkçesi değil, İnam'cası, okurken birkaç kelimeye takıldım. Sanki öyle değil de böyle derdim gibisinden. Örnek Tembel Teneke yerine Miskin. Türkçe itki ne demek bilmiyordum. Bir kısmı da, bence aslından güzel olmuştu! Zamanı Zaman Yapan Ahmet Hocam, bin şükran. Şiirler Hayal Yayıncılık'ta Zaman Yapıcının Şiirleri adıyla bu Ağustos yayınlanacaklarmış.