Soma Duruşmasında Sanığın Gülmesi Aileleri Kızdırdı
Haber Merkezi
Manisa'nın Soma ilçesinde 301 madencinin şehit olduğu kaybettiği faciaya ilişkin davada, tutuksuz bir sanığın ailelere dönerek gülmesi ve parmak sallaması, maden şehidi yakınlarını isyan ettirdi. Öğle arasında tepkisini dile getiren maden şehidi Erol Uysal'ın babası Ali Uysal, "Bizim burada içimiz yanarken insanlar niye güler? Bunlar insan değil mi? Vicdanlarının sesini dinleyip gerçekleri konuşsunlar. Bunlar buradan kurtulabilirler ama Cenab–ı Allah'ın huzurundan kurtulamayacaklar." dedi.
Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden davanın üçüncü duruşmasının altıncı celsesinde, tutuksuz sanıkların çapraz sorgusuna devam edildi. Duruşmada tutuksuz sanıklara yönelik sanık avukatlarının uzun soru sorması tartışması yaşandı. Mağdur avukatlarının önemli bir bölümü, “Sanıkların suçluluğuna inandığımız halde, yargılamanın engellenmeye çalışılmasını önlemek için daha önemli bilgi verecek olan işçileri dinlemek için soru sormayacağız.” dedi. Bazı müşteki avukatları, durumu protesto ederek salonu terketti.
SANIKLAR SAVCILIKTAKİNDEN FARKLI İFADE VERDİ
Duruşmada ilk olarak, tutuksuz sanıklardan emniyet teknikeri Serhat Dinç’in sorgusu yapıldı. Ocak içerisinde gaz ölçümü yaptığını ve işçilerin donanımlarını kontrol ettiğini söyleyen Dinç, “Ocak içerisinde gaz ölçümü yapan sensöre 5-6 dakikada bir bakarız. Olumsuzluk varsa zaten bu kendisini ayrıca kokuyla, oksidasyonla da belli eder. Ocak içerisinde dinamit patlatılmadan önce de biz çağrılırız, bölgeye gidip metan gibi gazlar için gerekli ölçümleri yaparız.” dedi. Bu sırada söz alan madenci ailelerinin avukatlarından Denizer Şanlı, mahkemede 25-30 PPM oranında gaz bulunduğu zaman bile müdahale ettiklerini söyleyen Serhat Dinç’e, savcılıkta verdiği, “100 PPM’e kadar gaz oranına müdahale etmezdik. 120 PPM seviyelerinde, boğazda yanma olurdu.” şeklindeki sözlerini hatırlattı. Bunun üzerine Dinç, “Savcılıkta söylediklerim, tutanağa yanlış geçmiş.” cevabını verdi. Dinç, ifadesini değiştirmesinde halen aynı şirkette çalışmasının etkili olup olmadığına yönelik soruya ise, “Yok.” dedi.
'PASLAŞIN PASLAŞIN, AYLARDIR SİZİ DİNLİYORUZ'
Serhat Dinç’ten sonra maden teknikeri Serdar Günay’ın sorgusuna geçildi. Avukatların kendisine yönettiği sorulara karşılık, ocak içerisinde gaz olması durumunda hemen işçileri tahliye ettiklerini, üretimi durduklarını söyleyen Günay, bugüne kadar da hiç uyarı almadıklarını belirtti. Ocak içerisinde işçilerin tahliyesi için sığınak bulunduğunu ancak mevzuata uygun olanının yapılacağının kendilerine söylendiğini ifade eden Günay, “Revir bölgesi, temiz havaya 30 metre uzaklıktaydı. Tecrübeli arkadaşlarımızın nasıl çıkamadığını anlamıyorum.” dedi. Bu sırada Günay’ın, sanık avukatlarının sorularına verdiği cevaplara tepki gösteren madenci yakınları, “Paslaşın paslaşın, güzel paslaşıyorsunuz. Aylardır sizi dinliyoruz.” dedi. Serdar Günay, Av. Aziz Aytaç’ın, ocak içerisinde ve özellikle S 340 bölümündeki ölümlerde, yetersiz gaz maskelerinin etkili olup olmadığı yönündeki sorusunu, “Kesinlikle olamaz. Maskeler yeterliydi.” şeklinde cevapladı.
Savcılık ifadesinde, olay yerine bin 500 metre uzaklıkta olduğunu söyleyen ancak mahkemede ifadesini değiştirip bölgeden geçtiğini belirten Serdar Günay, madenci ailelerinin avukatlarının bunu hatırlatması üzerine, “O an psikolojim bozuktu, savcı baskı yapmıştı. Avukatımı da içeriye almamışlardı.” dedi. Günay’ın ocakta tatbikat yaptıklarını söylemesi üzerine de mağdur avukatları, “Sanıklar arasında bir tek senin bilgin var. Tatbikatı gördün ve yaptın.” eleştirisinde bulundu. Tutuksuz sanıklardan, hazırlık bölümü çalışanı Halil Burhan da Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı’nın, savcılık sorgusunda, “100 PPM’e kadar normal kabul ederiz.” yönündeki sözlerini hatırlatması üzerine, “Ben orada dinamit patlatmalarındaki yükselmenin normal olduğunu anlatmaya çalıştım.” dedi. Tutuksuz sanıklardan maden teknikeri Uğur Karakurt ise üretim azaldığı zaman kendisine hesap sorulmadığını, başkalarına hesap sorulup sorulmadığını da bilmediğini anlattı.
'OLAY ANINDA BAYILDIM'
Halen facianın yaşandığı maden ocağında çalıştığını ancak trafik kazası geçirdiği için izinli olduğunu, maaşını almayı sürdürdüğünü söyleyen maden teknikeri Mehmet Uçkun, “Temiz hava gelen yerden pis hava gelince ben de olay anında bayılmışım. Hastane gözlerimi açtım. Bu nedenle de olayla ilgili bilgim yok.” dedi. Uçkun ayrıca olay anında elektrik sistemlerinin durduğunu, telefonlara da ulaşılamadığını, yangın sensörünün olmadığını, söndürme tüplerinin bulunduğunu kaydetti.
'ÖNCE GÜLDÜ, SONRA PARMAĞINI SALLADI'
Maden ocağında gaz izleme odasında görevli olan Olcay Erşin ise bilgisayardaki gaz oranlarına müdahale imkanları olmadığını, ocağı boşaltma ve imza yetkisi de bulunmadığını söyledi. Bu sırada madenci aileleri, “Olcay, sen insafa gel bari.” diyerek, doğruları anlatmasını istedi. Erşin, olay anını şu sözlerle anlattı: “Biz iki kişi çalışırız ancak olay günü tektim. Panodan, cihazlardan bazılarının enerjisi gitti. Hemen yetkili birimi arayıp söyledim. Ardından ocaktaki diğer bölümün enerjisi de gitti. Bu sırada panolardan birisini telefonla aradığım zaman olayda hayatını kaybeden Aziz arkadaşım telefonu açtı ve bana, ‘Yoğun bir kablo yanığı kokusu geliyor.’ dedi. Yangın sırasında sensörlerden gördüğüm ilk değer de 250 ile 260 PPM’di. Ocağı boşaltma kararı geldi. Bunu söylemek için panoları aradım ama sürekli meşgul çalıyordu.” Ocak içerisinden olay sırasında kendilerini kimsenin aramadığını öne süren Olcay Erşin, göreviyle ilgili ocağı boşaltma gibi bir inisiyatif alamayacağını ancak kendisini de görevinde yeterli gördüğünü anlattı. Erşin’in, sorgusu tamamlanıp yerine geçtiği sırada madenci ailelerinin bulunduğu yere bakıp gülmesi ve ardından da parmak sallaması tepkilere sebep oldu. Madenci aileleri, “Bizim burada canımız yanarken, acımız varken gülüyorsun. Yalan söylediğin gibi gülüyorsun.” dedi. Tepkiler üzerine Mahkeme Başkanı Ballı, duruşmaya öğle arası verdi.
Arada maden şehidi aileleri, dışarıya tepkilerini belirterek çıktı. İçeride kendileriyle adeta dalga geçildiğini kaydeden aileler, sanıkların hepsinin yalan söylediğini ve satılmış olduklarını iddia etti.
'KİMSE DOĞRUYU ANLATMIYOR'
Maden şehidi Erol Uysal’ın babası Ali Uysal, öğle arasında tepkisini dile getirerek, “Kimse doğruyu anlatmıyor. Bizimle alay ediyorlar. Dava, onların istediği gibi gidiyor. Biz ağlarken onlar niye gülüyor? Biz buna üzülüyoruz. Biz burada linç ediliyoruz, yapılmasın bu lütfen. Bizim burada içimiz yanarken insanlar niye güler? Bunlar insan değil mi? Vicdanlarının sesini dinleyip gerçekleri konuşsunlar. Bunlar buradan kurtulabilirler ama Cenab–ı Allah'ın huzurundan kurtulamayacaklar. Teknikeri de, sorumlusu da hepsi yalan söylüyor. Bu 301 kişi neden öldü? Burada demek ki bir ihmal kusuru var. Burada başlıca yalan şu: Benim oğlum burada çalışıyordu. Burada gaz maskeleri çocuklara verilmiş. Niye verilmiş? Süs için mi verilmiş? Bunlar bir sağlık güvencesi için verilmiş ama, 'İçeride bir yangın olan, ısının yüksek olduğu yerler vardı.' dedi benim çocuğum. 'Buraya devamlı arkadaşlarımız gitmiyor, dönüşümlü olarak gidiyorlardı.' demişti. 'Bugün ben gittiysem, yarın bir başkası gidiyor.' diyordu. Bunları söylemiyorlar, yoktu böyle bir şey diyorlar.” şeklinde konuştu.
Duruşma, öğle arasının ardından devam edecek.