Sporda kazanmayı ve kaybetmeyi bilmek!
Sporda her alanda ve her kategoride mücadele yapılıyor. Gerek bireysel, gerekse takım sporlarında mücadelelerde kazanan olduğu gibi kaybeden de oluyor. Zaten işin doğasında kaybetmek ve kazanmak var tabiki.
Takım yarışmalarında bir de beraberlik şıkkı da olabiliyor.
Sporla az çok ilgilenen herkes bilir. Mücadele sonunda kazanmak ve kaybetmek. Bu doğal olarak iki faktör. Bir de beraberlik.
Kazananınca hiçbir sorun yok. Varsa da o anlık kapatılıyor. Görmezden geliniyor, öteleniyor. Bu da sadece günü kurtarmaktan başka bir şey değil.
Kaybetmek…… Bunu kimse sevmez ve de hoşlanmaz. Gerçekten duygu olarak ta zor ve karmaşık bir olgu. Ama ister profesyonel, ister amatör sporları yapan ve seyredenler bunla karşılaşır.
Toplum olarak sorun ise kaybedince başlıyor.
İşte bu durumda ne yapılmalı? Nasıl davranmalı?
Bizler futbolun ve sporun doğasında yaşayan insanlar olarak bu durumlarda sakin kalmalıyız. Duygularla değil de, mantıklı davranmalıyız.
Özellikle bu anlarda öfke kontrolünü yapabilmeliyiz. Son günlere ülkemizde kaybetme anında herkes her şeyi konuşmaya başladı. Gerçekten ciddi bir kirlilik oluştu. Tepkiler vererek suçlamalar, suçlamalar……Bunu profesyonel kulüplerde gördüğümüz gibi amatör kulüplerde bile görebiliyoruz.
Kazanırken de hakemler görev yapıyor. Ancak, kaybederken de adam gibi kaybetmek önemli. Dersler çıkarabilmek önemli. Bu noktada gerekli olan olgu da bu. Suçlama ise sadece kaçış olur. Bu tür pozitif düşünceye tüm ülke olarak sahip olmak zorundayız. Sonuçta sporun doğasının üçlü denklem olduğunu da asla unutmamalıyız.
SONUÇ
Sonuç endeksli bir yaşam. Sıfır sabır… Hemen olacak. Olmazsa vur yumruğu, tokatı hakeme. Yolla antrenörü. Unutmayalım ki bunlar da insan. Şimdi soralım kim kazandı ve kim kaybetti????
Artık zihniyetin değişmesi lazım. Bu tür hoş olmayan olayların artık bu çağda bitmesi lazım. Ancak, ülkemizde en üst liglerde bile kaybedilince suçlu arama taktiği devam ettikçe, kurbanlık koyun gibi antrenör kıyımı oldukça, spor programlarında antrenörlere, hakemlere rahat rahat sallandıkça vay halimize. Hem de ne vay. Gazete manşetleri ilk yarıda yaklaşık 50 küsür antrenörün görevden alındığını belirtiyor. Bu alt profesyonel liglerle her halde bu sayı 100’ü geçiyor.
İşte ülkemizde emeğin bu kadar ucuz olduğu bir ortamda ülke futbolu da ne kadar gelişir?
Varın siz düşünün. Ülke olarak kazanırken de kaybederken de bu iki olguyu da öğrenmek ve doğruyu bulmak temennisiyle.
Sağlıklı ve mutlu günler.