Yeter Artık…
Var edildiğimiz ve yok olacağımız bu arz üzerindeki serüvenimizi yaşarken kendimizi putlaştırıp, kutsallaştırırsak o zaman kaybedenlerden oluruz. Kendimizi ilahlaştırırsak bizi sarsacak ve uyaracak ne bir dost ne de bir yoldaş bulabiliriz. Sadece şakşakçılar kalır. Onların derdi de kırıntıları toplamaktır zaten.
Tanrı Dağının zirvelerinde Olympos ile sohbet ettiğini iddia ediyorsun bense küçük kum tepeciğinde oturduğunu, konuştuğun kişinin nefsin olduğunu söylüyorum.
Sen tek başına çıktığın yolculuğunda türlü duraklardan aldığın bilgilerden beslenerek yoluna devam ettin. Arkana pek çok kişiyi de taktın. Yanına kattığın kişilerden edindiğin deneyimler seni biçimlendirdi, onlardan aldığın doğru ya da yanlış ilhamlar ve sanrılar neticesinde kendini hep yeni baştan kurguladın. Sen onları, onlar seni ayartıp durdular.
İç yolculuğunda edindiğin bu tecrübelerle kimi taşları yerine oturtabildin, kimisini de yerinden ettin. Allak bullak bir hale koydun. Yerine oturtmayı düşlediğin taşın asla yerine oturmadığını ve bunun sende problemlere sebep olduğunu gördün. Bunu asla kendinden bilmedin. Halkın yeterli olgunluğa erişemediğine, zavallı bir bilmezler ordusu olduğuna inandın.
Seni var eden tüm değerleri yok saydın ve arsız, aşağılık bir ruh hali ile başkalarının, batı dünyasının özentisi içinde oldum. Bunu modernleşmek sandın.
Oysaki yanılıyorsun Entelektüel, aydın, sanatçı kavramlarını dini ve milli hassasiyetlere ve halkın tercihine haraket etmek olarak algılamak ne büyük ihanet.
Aslında senin bir suçun yok seni bu hale getirenler utanmalı, senin ve sizin gibileri. Biliyorum Dinini seçmek senin elinde bu yüzden Tanrı tanımaz olabilirsin ama ne zor değiştiremeyeceğin ve nefret ettiğin bir Milliyete sahip olmak.
Bence kendinle, kültürünle, tarihinle ve dininle barışmalısın. İnan ki sana faydası çok olacak.
Barışmayacak isen en azından hakaret etmeyi bırakmalısın.