• BIST 9652
  • Altın 2960.569
  • Dolar 34.6806
  • Euro 36.7281
  • Manisa 11 °C
  • İzmir 15 °C
  • Uğur Mumcu Kültür ve Sanat Merkezi Kursları
  • Akhisar Kadınlar Matinesi
  • Psikolojik Danışman/Rehber Öğretmen Aranıyor
  • 3 Vardiya Çalışacak Bay ve Bayan Aranıyor
  • Gece Bekçisi Aranıyor
  • İkinci el saç ve sandaviç panel bulunur

Yükselen Değer

Halil Erdost

Yükselen   Değer

                Anadolu Türk  tarihinin  temel taşları niteliğinde olan üç önemli meydan muharebesi vardır. Bunlardan birincisi 26 Ağustos 1071 tarihinde, Türklere  Anadolu’nun  kapılarını açan, Büyük Selçuklu  hükümdarı Sultan Alparslan ile  Bizans imparatoru  Romen Diojen  arasında gerçekleşen Malazgirt  Meydan Muharebesi’dir ki  ‘’Yurt Alan Meydan Muharebesi’’ olarak kabul edilir.  İkincisi  17 Eylül 1176  tarihinde  Anadolu Selçuklu  hükümdarı  II.Kılıçarslan  ile  Bizans  imparatoru I. Manuel Komnenos arasında, Denizli-Çivril yakınlarında gerçekleşen Miryokefalon savaşıdır ki “Yurt Koruyan Meydan Muharebesi” olarak bilinir. Üçüncüsü ise 26 Ağustos’ta başlayıp 30 Ağustos 1922 tarihinde sonuçlanan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ,başta İngilizler olmak üzere batının büyük güçleri tarafından donatılmış ve 16 Mayıs 1919-9 Eylül 1922 tarihleri arasında, Ege kıyılarından Sakarya Irmağına kadar hemen bütün Batı Anadolu’yu işgal etmiş Yunan birliklerine karşı kazandığı Dumlupınar- Başkomutanlık Meydan Muharebesidir ki “ Yurt Koruyan Meydan Muharebesi” olarak kabul edilir.

                Büyük Selçuklu Devleti’nin kuruluşu, Tuğrul ve Çağrı Beyler, Sultan Alparslan, Sultan Melikşah; Anadolu Selçuklu Devleti’nin kuruluşu Kutalmış oğlu Süleyman Bey, I.Kılıçarslan, II.Kılıçarslan, Sultan Alaaddin Keykubat ne kadar önemliyse Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk de en az onlar kadar önemli, unutulmaması gereken askeri ve siyasi dehadır.  Fikirleri, söylemleri ve yaptıkları ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne kısa sürede dünyanın saygın devletleri arasında yer kazandıran ve “ Çalışmadan,yorulmadan, üretmeden yaşamak isteyen toplumlar; önce haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar” sözüyle bugünün Türkiye’sine de ışık tutan Mustafa Kemal Atatürk, maalesef özellikle son yirmi yıldır, eğer o olmasaydı, saltanatı kaldırmasaydı bugünkü makamlarını hayal bile edemeyecek olan bugünün Türkiye’sini yönetenler tarafından unutulmaya çalışılmaktadır.

                Hz. Muhammet (SAV) çok ileri bir görüşlülükle İstanbul’un siyasi, askeri ve ekonomik yönden  çok stratejik bir yerde olduğunu algılayarak, İstanbul’un Müslümanlar tarafından fethini bir hedef olarak göstermiş ve “ İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, o ordu ne güzel ordudur.” hadisi ile bunu teşvik etmiştir. Hz. Muhammet (SAV)’in bu övgüsüne layık olmak için pek çok Müslüman Arap ve Türk hükümdar İstanbul’u kuşatmıştır. Ve nihayet 29 Mayıs 1453’te Fatih Sultan Mehmet ekonomik ve siyasal güç olarak iyice zayıflamış olan ancak coğrafi konumu ve surlarıyla savunulması ve kuşatmalar karşısında dayanma gücü İstanbul’u Bizans’ın elinden alarak Hz. Muhammet’in (SAV) övgüsüne hak kazanmış ve İstanbul bir Müslüman şehri olmuştur. Fakat Fatih’in fethettiği İstanbul yine Fatih’in soyundan gelen son  Osmanlı padişahı Vahdettin zamanında 16 Mart 1920 günü, dönemin düvel-i muazzaması (güçlü devletleri) olarak bilinen İngilizler, Fransızlar , İtalyanlar tarafından işgal edilmiş ve hristiyanlar İstanbul’u Müslümanların elinden geri almışlardır. 16 Mart 1920’den 6 Ekim 1923 tarihine kadar hristiyanların elinde kalan İstanbul’u bu tarihte işgalcilerin elinden kurtarıp tekrar bir  müslüman kenti haline getiren Mustafa Kemal Atatürk bana göre en az Fatih Sultan Mehmet kadar Hz.Muhammet’in (SAV) layıktır.

                Hal böyle olduğu halde “Milli mücadeleyi keşke Yunan kazansaydı.” diyen ve “Mustafa Kemal’i sevenler benim cenazame gelmesin.” diyecek kadar Mustafa Kemal Atatürk düşmanı olan güya tarihçi Fesli Kadir lakaplı Kadir Mısıroğlu’nun cenazesine (5 Mayıs 2019) akın akın gidenlerin ve Türkiye Cumhuriyeti’ni “ Doksan yıllık reklam arası olarak” görenlerin yönetimindeki Türkiye’mizde, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının yaptıkları yok sayılıp unutturulmaya ve “İki sarhoş.” Diye nitelendirilerek itibarsızlaştırılmaya çalışılmaktadır.

                Ancak o, ne kadar unutturulmaya, sıradanlaştırılmaya çalışılırsa çalışılsın; söylemleri, eylemleri ve başardıklarıyla, Türk halkının ve zorda kaldığında vatanın geleceğini emanet ettiği Türk gençliğinin gönlündeki yerini pekiştirmektedir. Atatürk ilkeleri diye bilinen cumhuriyetçilik, milliyetçilik,halkçılık,laiklik,devletçilik ve inkılapçılık içinde yaşadığımız ülke sorunları konusunda Türk gençliği tarafından yine rehber olarak kabul edilmeye başlanmıştır.

                Bunun böyle olduğunu pek çok anket kuruluşu yaptıkları anketlerde elde ettiği sonuçlarla ortaya koyduğu gibi üniversite araştırma gruplarının yaptığı çalışma verileri de ortaya koymaktadır. Örneğin: Optimar araştırma şirketinin 13-15 Temmuz 2019 tarihleri arasında 26 ilde gerçekleştirdiği “Siyasal kimlik olrak kendinizi nasıl tanımlarsınız?” anket sonuçları Atatürkçü %25,2 , milliyetçi %2,1 , demokrat %11,3 , muhafazakar %9,7 , dindar %7,8 islamcı %4,5 tur.

                Metropol araştırma şirketinin yaptığı “Türkiye’nin nabzı Kasım 2022” anketi sonuçları: Dindar %15, muhafazakar %13,3 , milliyetçi %21,2 , Atatürkçü/Kemalist %24,9 , seküler/laik %2,4, liberal demokrat %2,6 , sosyal demokrat %7,2 , sosyalist/komünist %4,3.

                Kadir Has Üniversitesi “2021 Türkiye eğilimleri araştırması” 26 ilde yaşayan 18 yaş üzeri 1000 kişiyle yapılan araştırmada “Kendinizi siyasi görüşünüz açısından nasıl tanımlarsınız?” sorusuna muhafazakar %27,5, milliyetçi %19,9 , Kemalist %19,2 , siyasal İslamcı %9, sosyal demokrat %8,3 diye cevap verilmiştir. Geçen yıla göre siyasal İslamcıların oranı değişmezken sosyal demokratlar %13,9’dan %8,3 e düşmüş buna karşılık Kemalistlerin oranı %10,3’den %19,2 ‘ye yükselmiştir.

                Karabük Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü işletme ve ABD’de doktora öğrencisi olan Gökhan Oruç Önal’ın “Gençlerin politik sosyalleşme becerileri” çalışmasında sorulan “Siyasal durumunuz nedir?” sorusuna verilen cevaplar: İslamcı %11, sosyalist %7,9 , laik %11,1, demokrat %12,2, Kemalist %5,6, Atatürkçü %23,6, dindar %10,2 , muhafazakar %15,8, sosyal demokrat %8,7, liberal %1,5, Kürt milliyetçi %2,6, milliyetçi %23,4.

                Hacettepe Üniversitesi’nden Doç.Dr.Sinan Ateş’in yaptığı ve 2471 kişinin katıldığı “ Türkiye gençlik araştırması.” Çalışmasında katılımcıların yaklaşık %55’i kendisini Atatürkçü ya da milliyetçi olarak tanımlamıştır.

                Hemen bütün araştırmalar göstermektedir ki; hedefini dindar kinine sahip kindar nesil yetiştirmek olarak açıklayanlara rağmen Atatürkçülük, milliyetçilik ve demokratlık özellikle gençler arasında hızla artan siyasal kimlikler olarak ön plana çıkmaktadır. Dindarlık, kindarlığa karşıdır ama Atatürkçülüğe, milliyetçiliğe ve demokratlığa karşı değildir. Bu aynı zamanda “ Düşünmez misiniz? Akletmez misiniz?” diyen dinimizin de gereğidir.  

Bu yazı toplam 1904 defa okunmuştur.
Yazarın Diğer Yazıları
REKLAM ALANI
  • Amerikan Kültür Dil Kursu
  • Amerikan Kültür Dil Kursu
  • Kuzey Ege Kurs
  • Kuzey Ege Kurs
1/20
Başlangıç Tarihi
Başlangıç Tarihi
Tüm Hakları Saklıdır © 2003 Akhisar Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.